GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:98
Tarih:11.06.2020

BEDRİ SERTER (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, 7'nci madde başuzman ve uzman yardımcılıklarındaki kadroların özlük haklarına sahip olmasıyla ilgili.

Tabii ki bu Rekabet Kurumu neyle rekabet ediyor, nasıl bir kurum, doğru düzgün anlamış değiliz ve bu maddede de bizim olumsuzluk şerhimiz var. Ama ben tabii, bu maddeyle beraber, İzmir Milletvekili olarak son dönemde ve Covid-19 başlamadan önce de Türkiye ekonomisinin nereye gittiğinin hepimiz çok farkındaydık. Hakikaten çok ciddi bir işsizlik sıkıntısıyla karşı karşıyayız, bunların hepimiz çok farkındayız. Şu anda 13 milyona yakın gizli, gizli olmayan işsiz var. Bu çocuklarımıza nasıl iş bulabiliriz diye biz Cumhuriyet Halk Partisi kadroları olarak kafa yormaktayız. Tabii ki buradaki 600 milletvekili de aynı düşüncede, aynı seviyede bunları düşünmek mecburiyetinde. Çünkü bu evlatlarımızın hiçbiri yabancı evlat değil, hepsi bizim çocuklarımız. Türkiye nüfusunda yaş ortalamaları 31,5. Düşünebiliyor musunuz ki bu ortalamaları 31,5 yaşındaki çocuklarımız bizlerden ekmek parası beklemekte, süt parası beklemekte; evine, eşine bir elbiselik almak için gitmekte, çocuğuna bir ayakkabı alsın diye mücadele etmekte ama Covid-19 zaten sanayinin de ticaretin de tuzu biberi oldu. Covid-19'dan önce de 9 milyonlarda gizli ve gerçek olan bir işsizlik vardı; Covid-19'la beraber maalesef ki bütün dünyada -sadece Türkiye'de değil- sanayi de ticaret de ekonomi de çöktü. Bu çökmeyle beraber bunun altından nasıl kalkarızı düşünmek mecburiyetinde kaldık. Biliyorsunuz, Covid-19'la tabiat bile kendine geldi. Bir anekdot anlatayım sizlere. Bana, bir mezarcı arkadaşım telefon açtı "Abi, şu anda mezarlıktayım, sincaplar mezarların üstünde sanki dua ediyorlar." dedi. O hâle geldi. Demek ki iklimi o kadar bozmuşuz ki, tabiatı o kadar bozmuşuz ki tabiat kendine geldi. Her şerde bir hayır olarak düşünmek gerekiyor bu türlü bazı hastalıkları ama korunmamız da gerekiyor tabii.

Ben size İzmir'den biraz bahsedeyim. İzmir'de şu anda 14 tane organize sanayi bölgemiz var, 2 tane de serbest bölgemiz var. Bu 14 organize sanayi bölgemizin ben içindeyim, sanayiciyim ve oradaki arkadaşlarımın tırnakları acıdığı anda benim parmaklarım patlıyor, bunu da çok net olarak yaşamaktayım. Arkadaşlar, fabrikaların yüzde 50'si boş, çalışmıyor ve zaten Covid-19'la beraber işçilerine izin verdiler, doğal olarak çalıştırmamaları lazım. Şu anda ne üretecek, kime satacak, nasıl hayatını idame ettirecek? Şaşkın sanayici, size samimi söylüyorum şaşkın. Burada Hükûmetin yapması gereken tek şey direkt olarak üretim ekonomisini canlandırmak mecburiyetinde ama sadece daha önce verilen KGF kredileri gibi verdim gitti tabela şirketine 20 milyon, tabela şirketine 5 milyon... Böyle yok, bunu takip etmemiz lazım. Bu krediler nereye gidiyor, hangi makine yatırımına gidiyor, nasıl, kaç tane işçi çalıştırıyorsun, getir kardeşim bu verileri... Hükûmetin alt kademelerinde çalışan, şehirlerde çalışan, organize sanayi bölgelerinde çalışan bir yığın sistem var. Bu sistemi iyi kontrol etmek mecburiyetindeyiz. İşte burada da liyakat söz konusu oluyor. O liyakatli insanları oralara oturttuğumuz zaman Türkiye ekonomisini canlandırmamak elde değil.

Bu ekonominin bir canlandırması da, bizim projelerimizden biri de tarım sanayisinin hayata geçirilmesi. Mutlaka Türkiye'de tarım sanayisinin hayata geçirilmesi lazım. Üç tarafı denizlerle çevrili, denizi görmeyen insanlarımız var, ayağını suya sokmamış, denizi görmemiş insanlarımız var. Bu kadar denizden kaçamayız. Dibimizdeki Yunanistan dünyadaki bütün gemi ticaretine hâkim; bizim üç tarafımız denizlerle çevrili, saysanız elin parmakları kadar denizcilik şirketimiz yok, çoğunu da yurt dışına kaptırdık. Hiçbir şey kalmadı, hayat kalmadı bize. Ve düşünün, 2005 ve 2006'lara götüreyim sizi, Çin'den gelen her gemi Türkiye'de bir fabrika kapattı, her gemi ama ne oldu? Sıfır gümrüklemeyle, sıfır vergiyle soktuk, her gelen gemi bir fabrika kapattı. Ve ben bunu bangır bangır o tarihlerde bağırdım, sonra uyandık, mobilya sektörü gitti, oyuncak sektörü gitti, tekstil sektörü gitti, ayakkabı sektörü gitti ve şimdi ne yapıyoruz? Onları canlandırmak mecburiyetindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar.

BEDRİ SERTER (Devamla) - Başkanım, teşekkür ederim.

Tarım ekonomisiyle çocuklarımızı doğduğu yerde doyurmak mecburiyetindeyiz. Büyük şehirler artık taştı; Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Antalya taştı, iş imkânı yok, belediyelerimizin kapılarında kuyruk var. Her gün yüzlerce telefon geliyor "Ya, Vekilim, Allah aşkına çocuğumu sok." "Allah aşkına şu iş yerinde bana bir iş bul." diye. Demin geldi bir tanesi, kanser tedavisi görüyor, ağlayacağım ya adama, yalvarıyor "Kızımı bir işe sok, ben ölmeden onu işte göreyim." diye. Ama bunları hep beraber çözmek mecburiyetindeyiz. İşte iş, ekonomi ve tarımın, hayvancılığın ve deniz sanayinin el ele vererek olması lazım. Yol yapacağız, köprü yapacağız, kanal yapacağız ama bütün paralarımızı oraya harcamayacağız, üretime harcayacağız. 13,5 milyon gencimiz bizden -dediğim gibi- ekmek, su, süt ve evine aş götürmek istiyor. Aç insanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyursunlar.

BEDRİ SERTER (Devamla) - 11 milyon insan ayda evine 590 lira para sokuyor. 11 milyon insan. 590 lirayla Allah aşkına nasıl geçinirsiniz ya. Şurada 10 kişi yemeğe gitsek milletvekili olarak, Meclis lokantasında ödediğimiz hesap hemen hemen o para. Biraz bunlara, içe dönmemiz lazım, içimizi kalkındırmamız lazım. İç pazarımızı canlandırmak mecburiyetindeyiz. İhracat da yapamıyoruz artık, bütün kapılar kapandı, ne zaman açılacağı belli değil. Ama şu var: Türkiye mihenk taşında, 4 saatlik mesafede 1 milyar insana hitap edebilecek güçteyiz, bunu hepimiz çok net bilmekteyiz. Ondan dolayı iç üretimimizi canlandırmak mecburiyetindeyiz. Çocuklarımız doğduğu yerde doymak mecburiyetinde.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)