GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:98
Tarih:11.06.2020

MHP GRUBU ADINA METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepinizin bildiği gibi dünyada yeni bir dönem başlıyor. İnsanlığın teknoloji, bilim, endüstriyel gelişmelerle kendini aştığını, uzayda tatil hayalleriyle dünyaya meydan okuduğunu sandığı bir dönemde insanoğlu aklının sınırsızlığıyla övünürken bedeninin sınırını acı bir gerçekle hatırladı. Yıllardır bilim çevrelerince yakından tanınan coronavirüs geçirdiği mutasyonla pandemi yaratarak dünya gündemine oturdu. Yaşanılan süreçle ilgili gerçekler dünya genelinde zaman ilerledikçe aydınlatılacak ya da birileri tarafından belki de üzeri örtülerek karartılacaktır. Bunları izleyip göreceğiz. Nedenleri ve sonuçlarını araştırmak için zamana veya daha çok bilgi birikimine ihtiyaç olmakla birlikte Covid-19 pandemisinin açıkça ortaya koyduğu tartışmasız sonuçları da mevcuttur. Pandeminin sınırlandırılması için en temel gereklilik olan sosyal izolasyon, son yıllarda kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen, sosyal medyayla sosyalleşen, insanlarla temastan kaçınan, sadece kendini önemseyen yeni insan formatına sadece "ben" olarak yaşamanın ne olduğunu, kısacası filmin sonunu göstermiştir. Evlerde tek başına otururken çok önem verdiğimiz "ben" kavramının tek başına bir şey ifade etmediğini, komşusuyla, iş, okul arkadaşıyla bir selamının karşılıklı alınmasının hayatlarımızda ne anlama geldiğini gösterdi. Parkların sadece kaydıraklardan ibaret değil, içerisindeki diğer çocuklarla anlam ifade ettiğini evden çıkamadığımızda gördük. Bu küçük virüs bizlere sadece kendimizi önemsemenin, sadece ben olmanın anlamsızlığını, bizi biz yapan şeyin birliğimiz olduğunu öğretti. Bu sıkıntılı sürecin ülkemiz için hayırlarla sonuçlanacağına inanarak özellikle içinde bulunduğumuz yüzyıl ve yaşadığımız kıymetli coğrafyada necip Türk milletinin ihtiyacı olan birlik ruhunun aktifleşmesine vesile olacağını umuyorum.

Son dönemlerde "özgürlük" "insan hakları" "adalet" ve "barış" kelimeleriyle süslenerek servis edilen bölücülük masallarının güçlü bir devlet ve her türlü oyuna karşı devletine güvenen milletin varlığında hükümsüz olduğunu gördük. Türk devleti zor koşullar altında milletinden aldığı güven, kökünden aldığı güç, geninden aldığı akılla kısa zamanda teşkilatlanarak dünyaya kriz nasıl yönetilir gösterdi. Zamanında yedi düvel ordularına postalsız verdiği savaşı, bugün ufacık virüslere karşı çelik gibi yetişmiş sağlık ordusu, kendi ürettiği solunum cihazları ve bütün birimleriyle yaptığı hızlı istişarelerle verdi.

Çocuklarımız evde sıkıldı, yaşlılarımız cam kenarında kaldı ama devlet, millet el ele zor günleri inşallah atlatacağız.

Ekonomik olarak ise pandeminin başlamasıyla bütün dünyayla birlikte Türkiye'de de beklenmeyen bir süreç başladı. Esnafımız siftah yapamadığı günlere kederlenirken, dükkânını açamadığı aylar yaşadı. KOBİ'lerimizin ve sanayilerimizin yatırım planları bilinmeyen tarihlere kadar askıya alındı. Ekonominin bütün ayaklarında hayatın durmasına bağlı durağanlıklar yaşandı. Doğal felaketin oluşturduğu olumsuz ekonomik sıkıntılarla elden geldiğince olumlu bir katkı süreci oluşturduğumuz ortadadır. Gönlümüzden geçen Türk devletinin mefkûresinde tahayyül ettiğimiz refah düzeyinin olmasıdır. Elbette Allah'ın izniyle her adım bizi o günlere taşıyacaktır. Pandemi süreci, sınırları içerisinde her ulusun kendine yetebilmesi gerekliliğini açığa çıkarmıştır. Türkiye'nin son yıllarda özellikle üzerinde durduğu yerli ve millî üretim, ekonomik kalkınma adımlarının doğruluğunu ve gerekliliğini göstermiştir. Serbest piyasada yerli ve millî üretimin yükseldiği yükseleceği bir dönem başlamıştır. Pandemi sürecinin zor ekonomik günlerinde, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde, milletimiz "biz bize yeteriz" diyerek kenetlenirken, kamu bankaları tüm sektörlerde hareketlenmeyi sağlamak ve vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla 1 Haziran tarihinde düşük faizli kredi paketini açıklamıştır. Bu paket Covid-19 salgınından etkilenen hane halkı ile yerli üreticileri desteklemek amacıyla oluşturulmuş olmasına karşın, bazı işgüzar firmalar tarafından fiyat artışı yapıldığı bilgisi maalesef kamuoyuna yansımıştır.

Aynı zamanda pandeminin başladığı ilk dönemde tedbirler hayata geçirilirken, hayati önemi haiz ihtiyaç malzemeleri olan kolonya, maske ve temizlik ürünleri başta olmak üzere fırsatçıların yapmış olduğu ciddi fiyat artışları serbest piyasanın işlerliği için devlet otoritesinin gerekliliğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.

Serbest piyasa ekonomisinin yürürlükte olduğu ülkelerde, tüketici hakkı gözetilerek oluşturulan rekabet kanunları insan merkezli hizmet kurumlarıdır. Sermaye ve sermaye sahiplerinin oluşturduğu piyasada, devlet tarafından alınan kararlarla ülke ekonomisinin sağlıklı ve millî bir zeminde kalkınması ilkesi benimsenmiştir. Mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarış olarak tanımlanan rekabet, zamanla üreticilerin birbirleriyle rekabetleşmek yerine birleşerek daha çok kazanmak için monopolleştiği bir düzene dönüşünce kamu otoritesiyle düzen ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

1997'den bu yana 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun ile bağımsız bir kurum olarak göreve başlayan Rekabet Kurumu, yirmi yılı aşan tecrübesi ve deneyimleriyle günümüze kadar görevlerini yerine getirmiştir. Rekabet Kurumunun 2017-2018 yıllarında almış olduğu kararların tüketici faydasına katkısının yaklaşık 3,3 milyar lira ile mevcut bütçesinin onlarca katı olduğu gerçeğinin altını çizmek gerekir.

2010-2014 yılları arası beş yıllık dönemde rekabet kurumu tarafından 75 adet soruşturma açılmış, 2015-2019 arasında ise bu sayı 117 olmuştur. Buradan hareketle Kurum, tüketicinin korunması kapsamında soruşturma sayısını arttırmalıdır.

Rekabetin korunması hakkındaki kanun ilk kez 1994 yılında çıkarılmış, 2003, 2004, 2005, 2008, 2011 ve 2018'de değişikler yapılmıştır. Bugün üzerinde konuştuğumuz kanun teklifinde de, deneyimlerinden yola çıkarak ve Avrupa Birliği komisyon kararları dikkate alınarak yapılan düzenlemeler mevcuttur. Burada Kurumun etkinliğinin arttırabilmesi için bürokratik süreçlerin azaltılması ve etkin kaynak kullanımının yeni araçlarla sağlanmasının hedeflendiği gözlenmektedir. Mal ve hizmet piyasalarında rekabetin korunması ve geliştirilmesi ile daha etkili bir rekabet hukuku sistemi oluşturulması gerekliliktir. Kanun değişikliğini incelediğimizde, rekabet ihlalleri ve özellikle kartellerle daha etkin mücadele edilebilmesi için yapısal tedbirlerin getirilmesi ve yerinde inceleme kapsamı gündeme getirilmiştir.

Avrupa Birliği mevzuatında yer alan yapısal tedbirlerin getirilmesi, rekabet ihlalleriyle etkili mücadelede Rekabet Kurumu açısından oldukça önemli bir araç sağlamaktadır.

Rekabet ihlallerinin tespitine ilişkin delillerin elde edilmesinde, bir hayli kolaylık sağlayacağı öngörülen yerinde inceleme yetkisi de oldukça önemlidir. Yerinde incelemelerde, defter, fiziki ve elektronik bilişim kayıtlarının incelenmesi hususundaki Kurum yetkisi genişletildiğinden gizlide kalan olası ihlallerin tespiti kolaylaşacaktır. Bu durum aynı zamanda Kuruma hem kişisel veriler hem de ticari sırlar için ilave güvenceler sağlanması gerekliliğini oluşturmaktadır.

Veri güvenliği, gizliliği ile kişisel verilerin yeterli düzeyde korunabilmesi ve hukuki güvenliğin sağlanabilmesi için Kurum personeli hakkında kullandıkları yetkinin ağırlığıyla orantılı yaptırımların öngörülmesinin isabet olacağı görülmekte ve özellikle bilinçli veri ifşa ve sızdırmaları gibi durumlar karşısında cezai sorumlulukların belirlenmesi gerekmektedir.

Kurum başkanı, üyeler ve personelin görevleri nedeniyle işledikleri veya kendilerine karşı işlenen suçlar bakımında kamu görevlisi sayılacakları ve bu bağlamda cezai ve hukuki sorumluluklarına kıyasen 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 104'üncü maddesi hükümleri uygulanacağı belirtilmiştir.

Ayrıca, Kurum personelinin kadro unvan, derece ve sayıları ile mali, sosyal haklarına ilişkin temel kurallar yeniden belirlendiğinden mevcut personelin yeniden atandıkları veya atanmış sayılacakları kadro unvanları dereceleri ile personelin mali ve sosyal haklar açısından kazanılmış haklarının korunmasına yönelik düzenlemeler de yapılmaktadır.

Yapılan düzenleme ile pazar payı ve ciro gibi kıstaslar göz önüne alınarak belirlenecek eşiklerin aşılmadığı anlaşma, uyumlu eylem ve teşebbüs birliği kararlarının soruşturma konusu yapılmaması mümkün kılınmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

METİN NURULLAH SAZAK (Devamla) - Avrupa Birliği mevzuatındaki rekabeti kayda değer ölçüde sınırlamayan bu uygulamadan "de minimis" olarak bahsedilmektedir.

Hem Rekabet Kurumu hem firmalar için sancılı geçen soruşturma süreçleri de "uzlaşma ve taahhüt" uygulamaları hayata geçirildiğinde çözüme yönelik kolaylaştırma sağlaması beklenmektedir. Bahsedilen uzlaşma, taahhüt ve "de minimis" kavramları Türk rekabet hukuku için yenilikler oluşturacaktır.

Yapısal tedbir uygulamaları, yerinde incelemeler ve dijital verilerin toplanması, daha önce bahsettiğimiz üzere, Rekabet Kurumunun ihlalleri tespit ve cezai caydırıcılık açısından mücadelesinde kolaylık sağlayacaktır. Kurum personelinin almış olduğu yetki ve sorumluluklar arttıkça, cezai sorumluluk ve özlük haklarının da kanuni olarak sağlam temellere dayandırılması gerekliliği, Rekabet Kurumunun güven ve etkinliği açısından zaruridir. Bağımsız bir Kurum olarak çalışmakta olan Türk Rekabet Kurumu, genişletilmiş yetkileriyle kamusal çıkarları savunan, güvenilir varlığıyla Türk ekonomisi ve serbest piyasanın doğru işlerliği açısından olmazsa olmazıdır.

Kanun teklifinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi ve necip milletimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)