GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 16 Haziran 1950 tarihinde Türkçe ezan okunmasına son verilerek yeniden Arapça ezana dönülmesine ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:100
Tarih:16.06.2020

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri ve aziz milletim; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bingöl'deki depremde şehit olan kardeşimize Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılara da tez zamanda şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, yetmiş yıl önce, bugün, 16 Haziran 1950'de ezan, bin üç yüz yıldır bu topraklarda aslına uygun şekilde okunurken Türkçeye döndürülmüş ve daha sonra da çıkan kanunla tekrar eski hâline dönmüştü. İşte, bugün o nedenle bir konuşma almış bulunuyorum.

Mescid-i Nebevî yapıldıktan sonra, sahabe-i kiram namazları kılacak camiye geliyor ancak ezan vesaire olmadığı için vakit sorunu yaşamaya başlıyorlar. Bir kısım sahabe çan çalınmasını, bir kısım sahabe boru öttürülmesini, ateş yakılmasını vesaire söylediklerinde, Peygamber Efendimiz hepsini reddediyor ve Hazreti Bilâl'e: "Namaza, namaza diye oku, bu şekilde söyle." diyor. Daha sonra, sahabelerden yaklaşık 40 kişinin gördüğü rüya üzerine de bir sabah namazında Abdullah Bin Zeyd'in gelip anlatması üzerine "Git bunu Bilâl'e öğret." diyor ve Hazreti Bilâl'e ezanı öğretiyor. Hazreti Bilâl yüksek bir yerden "Allahuekber, Allahuekber" nidasıyla ezanı okuyor ve vahiyle birlikte de ezan bu şekilde yerleşiyor ve bin üç yüz yıldır bütün dünyada Müslümanlar namaza ezanla çağrılıyorlar.

1932 yılının başında, Ocak ve Şubat ayında Ayasofya ve Fatih Camilerinde Diyanet İşleri Başkanlığının belirlediği bir şekilde Türkçe ezan okunma çalışması başlıyor. Daha sonra, bugünkü adı Vakıflar Genel Müdürlüğü olan Evkaf Umum Müdürlüğünün -zira camiler oraya bağlandığı için- 14 Kasım 1932'deki bir tamimle birlikte ezan bütün Türkiye'de Türkçe okunmaya başlıyor. 1933'ün başından itibaren Diyanet İşleri Başkanlığının, ezanın Türkçe okunması konusunda hassasiyetle davranılması, aksi hâlde şiddetle tecziye edileceğine dair çok sayıda bilgiler var. Daha sonra, 1933 yılında -dört ay sonra- Başvekil İsmet İnönü'nün bütün il valiliklerine yazdığı bir yazıyla, bir kısım yerlerde Türkçe, bir kısım yerlerde Arapça okunuyor; bunun derhâl sona erdirilmesi, artık tatbikat yeter ve bir an önce herkes aynı şekilde okusun, aksi hâlde sıkı bir şekilde tecziye edilsin bilgisi var ve Türk Ceza Kanunu'nun 526'ncı maddesine göre de ezanı Arapça okuyanlar tecziye ediliyor. 1941 yılına gelindiğinde, Yargıtay, verilen cezaların yanlış olduğunu ve buna göre ceza verilemeyeceğini söyleyince 1941 yılında 4045 sayılı bir Kanun çıkarılıyor. Bu kanunla da Türk Ceza Kanunu'nun 526'ncı maddesi değiştirilerek üç aya kadar hapis cezası ve 10 liradan 200 liraya kadar para cezası verilmesi hüküm altına alınıyor ve ondan sonra ezanı her okuyan bu para cezası ve hapis cezasına muhatap oluyor.

Tabii, bu süreçlerde çok ilginç olaylar da yaşanıyor. Mesela, Konya Vali Yardımcısı Tevfik Uğurlu Konya Müftülüğüne şöyle bir yazı yazıyor: "Konya'nın Köprübaşı mahallesi Yanık Cami mescidinin fahri imamı olduğunu beyan eden Mehmet İyibildiren 27/6/1945 tarihinde akşam ezanını Arapça okuması nedeniyle derdest edilip derhâl adalete tevdi edildi. Bundan sonra kimsenin aksi bir şekilde bir davranışta bulunmaması."

Bu ve benzeri yasaklar ve baskılar üzerine, Cumhuriyet Halk Partisinin kongrelerinde bu konular dile getiriliyor. 1947 yılındaki 7'nci Olağan Kongre'de Sinop Milletvekili Vehbi Dayıbaş'ın, Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu'nun ve diğer kişilerin "Artık buna bir çözüm bulunmalı, bu Müslüman toplumun dini ya öğretilmeli ya da bir çözüm bulunmalı" iddialarıyla CHP de kendi içinde düşünmeye başlıyor. 14 Mayıs 1950'de büyük bir halk ihtilaliyle Demokrat Parti iktidara geliyor ve 2 Haziranda güvenoyu alıyor. Rahmetli Menderes Başbakan olduktan sonra bu Meclise sevk ettiği ilk kanun, Arapça ezanı yasaklayan Türk Ceza Kanunu'nun 526'ncı maddesinin değiştirilmesidir ve bu kanun 16 Haziran 1950'de kabul ediliyor, o gün camilerde Arapça ezan okunmaya başlıyor. Halk, o kadar çok hüngür hüngür ağlıyor ve tekrar tekrar okutulmasını istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın Sayın Vekilim.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Birçok camide 7 defa ezan okunuyor ve bu topraklarda, bin yıldır koç yiğitlerin "Ezanlar susmasın, bayrak inmesin." diye şehit olduğu bir şekilde tekrar eski hâline dönüyor ve "Allahuekber, Allahuekber." diye kıyamete kadar devam ediyor. Bu millet ezan için 1 başbakan, 2 bakan şehit verdi, gerektiği zaman yine verecektir. Allah'ın izniyle, inanıyoruz ki ezanlar hiç susmayacak, bayrak hiç inmeyecektir diyorum, şehit Başbakan ve Bakanlar için de buradan, bütün herkesten birer Fatiha diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)