| Konu: | Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 16.06.2020 |
BURHANETTİN BULUT (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; rekabetin korunması hakkında bir kanun teklifi, her ne kadar pandemi dönemi bile olsa Avrupa Birliği mevzuatına ilişkin tartışmaların yeniden gündeme gelmesi açısından kıymetli, önemli ancak bu Kurulda dahi atamalar bir kişi tarafından yapılıyor. Yine endişemiz, liyakati esas almadan atamaların yapılması. Çünkü bugüne kadar hep söylenenler ile yapılanlar birbirinden farklı oldu. Örneğin, Avrupa Birliğiyle ilgili 2003 yılında dönemin Başbakanı şunu ifade etmiş: "Demokrasi, hukukun üstünlüğü, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü, ekonomik refah için AB üyeliği bir amaç olarak değil, Türk halkının hak ettiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmaktır bizim açımızdan." demiş yani, amaç değil, araç olarak görüyoruz demiş. Peki, geçen on yedi yıl içerisinde Türkiye'de nasıl bir panorama var ona bakalım.
Demokrasiye bakalım öncelikle: O on yedi yıl boyunca demokrasi dünya sıralamasında sürekli aşağıya inmiş, hatta bir tabir vardır "kendine demokrat" diye, maalesef bu iktidar kendine bile demokrat olamamış, kendi Başbakanını görevden almış, kendi belediye başkanlarını ağlaya ağlaya görevden almıştır. Yine aynı iktidar, bu on yedi yıl boyunca kendine ait bir kartel oluşturmuştur, medya karteli. Tek seslilik yaratmak adına bir havuz medyası oluşturmuştur ve kamu kaynaklarıyla bu havuz medyasını oluşturmuştur. Oluşturduğu medya yüzde 90'a hitap ettiği hâlde, yüzde 10'luk bir kısma tahammül edememiştir. Yazı yazanı da yazmayanı da haber yapmayanı dahi gözaltına almaktan hiçbir şekilde çekinmemiştir. Yargıyı tümüyle kendi etkisi altına almış ve dikensiz bir gül bahçesi oluşturmak istemiştir. Örneğin Adana'da genç bir kardeşimiz, sadece itişme kakışmadan dolayı on yedi gün hapis cezasına çarptırılmıştır, on yedi gün hapis cezası almıştır.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Yazıklar olsun!
BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Yine "devlet gelenekleri" diye bir kavram var, maalesef Türkiye'de bu, on yedi yılda parti devletine evrildi. Şehrin mülki amiri AKP il başkanı oldu. Yine Adana'dan örnek vereyim, en son, Devlet Bakanı, ilin valisi ve ilin oda başkanlarıyla bir toplantı yapılıyor; o toplantıda AKP il başkanı var. Bu da yetmiyor, AKP'nin gençlik kolları başkanı, valinin, bakanın, oda başkanlarının olduğu yerde telekonferans yapıyor.
VELİ AĞBABA (Malatya) - Devleti çekemiyor, devleti!
BURHANETTİN BULUT (Devamla) - İktidar maalesef kendi bakanına da artık sahip çıkmaz hâlde, onun da yerine yeni kurullar oluşturmuş durumda. Mecliste de aynı şeyi yapıyor, kurul ve ofislerle Meclisin etkisini muvazaalı bir hâle getirmiş durumda. Bakanları eski bakanlar değil, eski yetkide değil çünkü sarayda oluşturulan ofisler, kurullar bunların yerini tutuyor durumda.
Peki, bu on yedi yıl içerisinde ekonomi ne hâle geldi? Ekonomide 16 milyon yoksul oluşturuldu, yardıma muhtaç 16 milyon insan. Pandemi döneminde dahi bu 16 milyon insana yardım yapılmadı. Ne zaman yapılıyor bu insanlara yardım? Seçim zamanında. Seçim zamanında yapılan yardımdan daha azı pandemi döneminde yapıldı. Pandemi döneminde kaç kişiye yardım yapıldı? 5,5 milyon insana. Bu arada telefon mesajlarıyla 10 TL para toplandı "Biz Bize Yeteriz" kampanyasıyla ancak aynı iktidar, Yeditepe Konserleriyle kendi sanatçılarına da böyle bir pandemi döneminde para aktarmaktan da çekinmedi. İsterdik ki iktidar çıkıp şunu söylesin: "Bu arkadaşlarımız bu konserleri yaparken 1 lira para almamıştır." desin ama bunu da maalesef diyemediler.
Peki, bu dönemde kurumlar ne hâlde? Bakın, size Vakıfbankın Yönetim Kurulunu göstereyim; Yönetim Kuruluna bakın, hepsi AKP'yle bağlantılı, ya eski milletvekili ya danışman. En son kim atandı? Hamza Yerlikaya, Cumhurbaşkanı danışmanı olarak. Atanabilir ancak söylediğimiz şey şu: Bunu liyakat esasıyla yapın, bunu sadece kendi yandaşlarınız 3 maaş, 4 maaş alsın diye yapmayın. Niye? Türkiye'nin bir birliğe ihtiyacı var; Türkiye'de, ekonomik olarak düştüğü durum itibarıyla korkunç bir yoksulluk var. Nüfusun dörtte 1'i temel ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda ama siz ne yapıyorsunuz? "Salgında mücadele eden sağlık çalışanlarının hakkı ödenmez." diyorsunuz ama hakkını da gerçekten ödemiyorsunuz. Yine, siz, canı pahasına çalışan hekimler arasında, çalışanlar arasında ayrımcılık yapıyorsunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayın.
BURHANETTİN BULUT (Devamla) - Siz, Hamza Yerlikaya'yı Vakıfbank Yönetim Kuruluna daha fazla maaş alsın diye atarken Gaziantep'te 5 çocuk babası bir marangoz kredisini alamadığı için kendini astı. (CHP sıralarından alkışlar) Siz, RTÜK Başkanını bir maaş daha alsın diye yine bir bankaya atarken bir kadın İstanbul'da sokak sokak "Artık yemek alınır." diye feryat edebiliyor; siz, Ahi Evran esnafını, Türkiye'nin en güçlü yapısını, esnaf topluluğunu bu pandemi döneminde yardım paketlerine muhtaç ettiniz; yine, siz, sokak ekonomisinde çalışanları göz ardı ettiniz, boyacıyı göz ardı ettiniz. Ama şunu hiç göz ardı etmediniz: Eski Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak'ı Ziraat Bankası yönetimine atadınız. Tüm bunları yaparken elbette sizlerin bu işte sorumluluğu var. Siz eğer bu iktidarı bu konuda sorgulayamazsanız, biz sizin vicdanlarınızı sorgular hâle geliriz. (CHP sıralarından alkışlar) Burada, bu yapılan atamaların, sadece daha fazla maaş almak adına yapılan atamaların hangi vicdana sığdığını tekrar Meclisimize sunuyorum.
Hepinize teşekkür ediyorum.