| Konu: | Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 100 |
| Tarih: | 16.06.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rekabetin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 16'ncı maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bir kanun teklifi daha muhalefetin haklı değişiklik isteklerine kulak tıkanarak kanunlaştırılıyor. Yürütme maddesine geldik. Zaten artık ülkemizdeki yeni sistemde her konu, tek karar alıcı Cumhurbaşkanınca yürütülüyor. Sağlık Bakanının uyarılarını, Bilim Kurulunun açıklamalarını bile Sayın Cumhurbaşkanı gönlü el vermediği için dikkate almıyor. Meclisi uğraştırmaya ne gerek var, bir kanun teklifi getirin, Cumhurbaşkanına verdiğiniz yetkileri, Meclisin gündemini de sürekli oyalamadan bir kanunda birleştirin ve "Cumhurbaşkanı her konuda tek yetkilidir, geçmişte çıkarılan bütün kanunlarda yapılan kısıtlamalar Cumhurbaşkanını bağlamaz, Cumhurbaşkanı sorumluluk kabul etmez." deyin, olsun bitsin. Meclis de Cumhurbaşkanına verilen yetkileri artırmak için toplanmak yerine bari vatandaşın gerçek sorunlarıyla ilgilensin.
Sayın milletvekilleri, konuyla ilgisi yok denilebilir. Sadece, Rekabet Kurumuyla ilgili kanunu görüşürken sıklıkla bahsi geçen "tekel" kelimesi üzerinden aynı başlıklı, farklı bir kuruluşu gündeme getirmek istedim; servet değerinde, marka olmuş bir cumhuriyet kuruluşu olan TEKEL'i. TEKEL, özelleştirme adı altında lime lime parçalandı. Önce içki, sonra sigara fabrikaları, ardından gayrimenkulleri, markası, son olarak da depolarında bulunan 180 bin tonluk tütünleri satıldı ve binlerce işçi işten çıkarıldı. Özelleştirildiği yıl TEKEL, devlete en fazla vergi ödeyen kurumların başında geliyordu hem de ödediği vergi özelleştirme bedelinin de üzerindeydi. Keyif verici maddelere karşı olabilirsiniz; bu, kişisel olarak en doğal hakkınız ancak TEKEL, devlet eliyle keyif verici maddeleri üretmek için kurulan bir kurum değildi, 40 bin çalışanına maaş ödemesinin yanında 600 bin aileye "destekleme" adı altında ödeme yapan, üzüm ve tütüncülüğü geliştiren bir kuruluştu. TEKEL, bir kamu iktisadi kuruluşu olarak tarımdan istihdama, tütün ticaretinden kamu maliyesine kadar yayılan geniş bir yelpazede faaliyet göstermişti. TEKEL, Rejinin tasfiyesi sonrasında, devletin tekeline alınan tütün açısından 9 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Tütün Kanunu'nda gerek destekleme alımlarıyla gerekse tütün üretimi, ticareti ve ekim denetim yetkisini elinde bulundurması nedeniyle belirleyici ve hayati bir rol oynamıştı. Bir yandan tütün alımlarıyla tütün fiyatlarının oluşumunda düzenleyici bir rol oynamış, böylelikle tütün ekicilerinin çıkarlarını korumuş; öte yandan da sınai ve ticari faaliyetleriyle üretilen tütünü mamul hâle getirip pazarlayarak katma değer yaratmıştı.
Şark tipi tütün üreticisi olan ülkemiz, dünyanın bu alanda en önemli üretici ülkesidir. Ancak daha da önemlisi, tütünün yetiştiği toprak vasfı itibarıyla genel olarak alternatif ürün yetiştirilmesi zor olan kıraç ve sulu tarıma elverişli olmayan topraklarda yetişmesi ve bu toprakların yoksul sahiplerinin tek geçim kaynağı olmasıdır. Özellikle, cumhuriyetin başlangıç yıllarında gerek ihracatta gerekse devlet gelirleri içerisinde bitkisel üretim olarak çok önemli bir yer teşkil etmişti. Sanayileşmenin yapısı değiştikçe göreli değerini kaybetmekle birlikte tütün üreticileri açısından tek ve en fazla gelir getiren kaynak olması niteliğiyle önemini daima muhafaza etmiştir. Bu nedenle, TEKEL'in elden çıkarılması, kamunun zararını bir tarafta bıraktık, tütün üretimi yapan tarım kesimimizi de perişan etmiştir. Bugün Türkiye'de kâr getiren kuruluşumuzun yerine yabancı sigara üreticisi firmalar faaliyet göstermektedir.
Gelelim işin Rekabet Kurumunu ilgilendiren kısmına. Piyasada alıcı pozisyondaki birkaç büyük yabancı şirket perde arkasından fiyat anlaşması yaparak çiftçimizin elindeki tütünü neredeyse yok pahasına almaktadır, piyasada rekabet koşulları tam olarak oluşturulmamaktadır. Çiftçilerimiz de başka satacak yer olmadığı için el mecbur bu düşük fiyatlara razı olmak zorunda kalıyorlar çünkü fazlasıyla borçlanmış durumdalar çünkü çaresizler. Fiyatı yazılmayan sözleşmeler çiftçimize dayatılıyor; geçmiş yıllarda üretici sayısı düştüğünden dolayı yapılan sözleşmeler yapılmıyor, verilen avanslar bile "Yeterli sayıya ulaştık." diye verilmiyor. Şu an hiçbir bölgede avans alamadı çiftçimiz. Fiyatlar belirlenirken üreticiyi koruyacak bir bilirkişi yok. Ziraat odaları veya tarım il müdürlüklerinden çiftçiyi fiyat yönünden koruyacak bilirkişi belirlense belki bu durum çözülebilir ama devletimizin bu konuda hiçbir girişimi yok. Rekabet Kurumunun görevi, bu piyasada, perde arkasında anlaşmalara müsaade etmemek değil mi? TEKEL'in kapatılmasının zararını hâlâ çiftçilerimiz çekmekte.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.
BAŞKAN - Toparlayın, buyurun.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - TEKEL yaşatılıyor olsaydı piyasayı dengeleyecek bir mekanizma mevcut olurdu. "TEKEL kapatılınca, yabancı ya da kamu fark etmez, hepsinden aynı vergiyi alıyoruz." tezi eksik ve yetersizdir çünkü piyasada tek aktör iken sektörden elde edilen kârın tamamı yurt içinde, ülkemizde kaynak olarak geri dönerken bugün yaklaşık milyarlarca doları bulan kâr marjı, piyasayı ele geçiren yabancı şirketlerin kendi ülkelerine transfer olmaktadır. Yoksul toprakların tek ürünü olan tütünü ve bu toprakların insanlarını iş ve emeğinden yoksun bırakmamak için her ne kadar tütün mamulü üretim sahasından çekilmiş olsa bile en azından müdahil kurum olarak TEKEL'in varlığına mutlak bir şekilde ihtiyaç duyulmaktadır. Aksi takdirde, ürün fiyatı olarak büyük şirketlerin dayatması altındaki ekicilerin tütüncülüğü daha fazla sürdürmeleri imkânı da bulunmamaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)