GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:101
Tarih:17.06.2020

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, tabii, torba yasayla ilgili konuşmadan önce, Türkiye'de pandemi nedeniyle, Covid nedeniyle geldiğimiz aşamayı bir özetlemek gerekir. Niçin özetlemek gerekir? Salgın başladığında hep beraber "İşte, ne yapılabilir?" diye düşünülürken, Türkiye aslında İran'da bu olay patladığında ve Çin'den geldiğinde bir nevi seyirci kaldı. Beraberinde de hemen birçok adım atılmaya çalışıldı fakat bu adımların hiçbirisi aslında toplumun geniş tabanında bir karşılık bulmuyor. Niçin bulmuyor? Baktığınızda, sadece belli bir kesimi korumuş oluyor. Aslında, Türkiye, dünya nüfusuna baktığımızda, nüfus olarak 17'nci fakat Covid'deki vaka sayısına, ölümlere baktığımızda en yüksek oranda duruyor. Bunu niçin söylüyorum? Diyarbakır'da, Mardin'de, Siirt'te, Şırnak'ta, Urfa'da, Van'da hatta gelelim Samsun'da, Denizli'de pandemi şu anda pik yapıyor. Diyarbakır'da, Batman'da, Siirt'te pandemi boyunca ilk iki ayda görülen vakaların tümünden daha fazlası son iki haftada görülüyor. Batman'da son iki haftada görülüyor. Yoğun bakımlarda yer yok. Bir taraftan AVM'leri açacaksınız, bir taraftan toplu taşıma araçlarını açacaksınız sadece büyük kentlere yöneleceksiniz fakat bölgeler arası eşitsizlik, özellikle dezavantajlı kesimlerin olduğu yerlerde hiçbir önlem almayacaksınız. Arkadaşlar şunu bir kere unutmayalım: Elazığ'da, depremde orada kalana Kürtçe seslenip çıkartmaya çalışanı iki gün boyunca sosyal medyada konuşanlar, bu illerde Kürtçe bir afiş, bir söylem çıkartmadılar ve bugün geldiğimiz aşamada HDP'nin yürüdüğü yerde her türlü engeli çıkartanlar, Covid'i bahane gösterenler, Covid'in bölgede artışına bir nevi seyirci kalmak zorunda kalıyorlar. Ne oluyor peki? Bütün açıklanan paketler bu süreçte -ben bu Plan ve Bütçede de konuştuğumuz gibi- hepsi borçlanmayla ilgili, gerçekten tabana yayılan, gündelikçi olarak çalışan, işsiz olan, işten çıkanlarla ilgili hiçbir açıklama yapılmadı.

Sağlıkla ilgili en büyük kargaşa -Diyarbakır'da, Mardin'de, Siirt'te konuştuğumda- bir koordinasyon olmaması. Arkadaşlar, koordinasyonsuzluğun en büyük nedenlerinden biri de 65 yaş üstü gittiğinde test yapılıyor, diğer insanlara test yapılmıyor, yapılmadığı gibi, bir nevi de özel hastanelere yönlendiriliyorlar.

Bir diğeri, burada birçok kişi sağlık çalışanlarını alkışlamaya kalkmıştı. Ama önemli olan alkışlamak değil, gerçek anlamda sağlık çalışanlarına sahip çıkmak lazım. Bugün verilen araştırma önergesinde nasıl ki sağlık çalışanlarının durumu paylaşılıyordu, bizlerin daha önceki verdiği araştırma önergelerinde sağlık çalışanlarından yaşamını yitirenlerin meslek hastalığı kapsamına alınması gerektiği, bunu iş kazası değil, iş cinayeti olarak tanımladığımız bu süreçle ilgili de hiçbir adım atılmadı, hiçbir işlem yapılmadı. Bütün bu süreç haziran ayına endekslenmişken, sağlık çalışanlarıyla ilgili söylenen ekonomik düzenleme neye dönüştü? Haziran ayından sonra hiçbir işlem yapılmadı.

Sevgili arkadaşlar, bir diğeri de "Ekonomik kriz var mı yok mu?" diye konuştuğumuzda "Kriz yok." deniyor ama Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı diyor ki: "Ekonomimizin krizden çıkış formülü için İslami modellere bakalım." Bir taraftan, kriz var mı yok mu onu konuşmak istediğimizde karşı çıkıyorsunuz... Gelin hep beraber araştıralım, vatandaşa gidelim soralım, vatandaş gerçekten sonuna kadar borçlanmış, gelen yasa yine borçlandırmaya çalışıyor. Bir taraftan devlet borçlanıyor, bir taraftan yurttaş borçlanıyor ve bu borçlanmayla da giderek dezavantajlı kesim, yoksul daha yoksul, daha perişan. Ama bir kesim borçlanmıyor; sermaye sahipleri, yandaşlar, şirketler borçlanmıyor. Bununla ilgili birçok düzenleme yapılması için biz teklifler verdik, kanun teklifleri verdik, çağrı yaptık, kimse gelmedi.

Bir diğeri, 2014 yılından beri Türkiye'de kaç asgari ücretli var hâlâ bilmiyoruz, sayı açıklanmıyor. En son açıklandığında "Yüzde 40 civarında." denilmiş. Şu anda asgari ücret açlık sınırının altında ve tahmin edilen rakam Türkiye'de asgari ücret alanlar yüzde 40'ı geçmiş, yüzde 50'ye yakın ve bunun dışında gündelikçi olarak çalışanları, günübirlik çalışanları da katarsak Türkiye'de ciddi bir işsizlik var, ciddi bir mağduriyet var, açlıkla karşı karşıya olan insanlar var. Getirilen herhangi bir düzenleme gerek pandemi süresince gerek pandemi sonrası ya güvenlikle ilgilidir -İnfaz, Bekçi Yasası- ya da borçlanmayla yine yandaşadır.

Ve torba kanuna geldiğimizde -bu kürsüde her seferinde biz dile getiriyoruz torbayla bu iş konuşulmaz, bu iş düzelmez, bunu düzeltmek lazım- bu sefer ne yapıldı? Torbanın içine torba katıldı. Bu da yeni bir kavram. Torbanın içine torba katıldı. Niçin? Biz gittiğimizde 18 maddeyle ilgili, Plan ve Bütçe Komisyonunda oturmuşuz, ne olacak diye konuşurken hemen 9 tane madde daha tekrar getirildi; komisyonmuş, sevkmiş, hiçbir şey yok. Yani buna artık pes denir, ayıp denilir, yazıklar olsun denilir. Yani torbanın içine torba katmak, bu Meclisi onay mercisine döndürmek, tümüyle gelen talimatlarla gitmek, hem Komisyona hem bu Meclise hem halka, sorumlu olduğumuz insanlara karşı saygısızlıktır. Bunun bir an önce düzenlenmesi lazım.

Bir diğeri, bu torba yasada gördüğümüz birçok şeyi daha önceki hatipler de dile getirdi, dün geneli üzerinde konuşan Sayın Katırcıoğlu bir nevi ona da değinmeye çalıştı yani tümüyle deneme-yanılma yöntemi. Çekle ilgili düzenleme yapmış, şimdi "Düzelmedi, bir daha uzatalım." diyor. Depremle ilgili bu Mecliste binlerce kez konuşuldu. İki yıl içerisinde biz birçok kez konuştuk. Siz imar affı getiriyorsunuz, düzenleme yapıyorsunuz, para gelsin diye birçok şeye göz yumuyorsunuz, deprem çıktığında, her seferinde yaptığınız hataları düzeltmek için palyatif, geçici olarak çözümler buluyorsunuz. Böyle olmaz. Böyle gitmez. Sadece sermayeye yol açıp, sadece para getiren her şeye olanak yaratıp Türkiye'nin gerçek sorunlarına sahip çıkmazsanız ne yol alabiliriz ne de bu Meclisin çalışmasını düzenleyebiliriz.

Bir diğeri, bu torba yasada, arkadaşlar, birçok kanun geldiği hâlde bir de borçlanmayla ilgili yetki artırılırken Kamu İhale Kanunu'nda değişiklik yapılıyor. Kamu İhale Kanunu artık öyle bir hâle geldi ki "Kamu İhale Kanunu'ndan kimler muaftır?" Böyle bir liste hazırlamak lazım ya da "Kimler bundan yararlanabilir?" diye bir liste hazırlamak lazım. Hiç değiştirmeye gerek yok. Şunlara şunlara Kamu İhale Kanunu uygulanmaz 5 şirket mi, 10 şirket mi, bunu açıklayalım. Her seferinde birilerine peşkeş çekmek için bir düzenleme yapmak gerçekten büyük bir sıkıntı. Burada en çok da bizi şaşırtan şu oldu: İki gün önce daha önce Genel Başkanlık yapmış, Başbakanlık yapmış, Adalet ve Kalkınma Partisinde sürekli ayakta alkışlanmış, birçok kurullarında yer almış kişi "Ben ihalelere neler yapıldığını gördüm, müdahale edemedim." diyor. Ya, bunu sizden ayrılanlar söylüyor, eminim gelecekte bunu sizler de söyleyeceksiniz. Bugün bu ihalelerdeki yapılan yolsuzluk, yüzsüzlük ayyuka çıkmış; herkes bunu biliyor ve buna bir formül bulmaya gerek yok, yasa yapmaya gerek yok, zaten ayrıcalıklı olarak bir süreç gelişiyor.

Bir diğeri, arkadaşlar, hiç Türkiye'de işsizliği azaltmayla ilgili bir hamle yapmıyoruz; Türkiye'de borçlanmayla ilgili hiçbir düzenleme yapmıyoruz; Türkiye'de mağdurlarla, yoksullarla ilgili hiçbir düzenleme yapmıyoruz. Sadece bankalarla ilgili, tekrar sermaye sahipleriyle ilgili bir kısım düzenleme yapıyoruz; vatandaşa dönük hiçbir şeyi geliştiremiyoruz. En kötüsü zaten yurttaş borçlu, zaten yurttaş perişan; bu yapılan borçlanmalarla, bu getirilen aşamayla çocuklara, torunlara ciddi bir borç bırakılmakta ve insanlar tümüyle geleceği nasıl olacak konusunda endişeye girmekte. Getirdiğiniz bütün çözümler borçlanma üzerine, getirdiğiniz bütün çözümler haziran ayına kadardı. Peki bugünden sonra ne olacak? Bugünden sonra ne yapılacak? Hiçbir açıklama yok. Birçok teşvik paketi açıkladınız, birçok yasal düzenlemeye kalkıştınız; hepsi deneme yanılma, birilerine kolaylık sağlamak içindi. Siz hukukun üstünlüğü için, demokrasi için, işsizlik için, gerçek adalet için bir çaba harcamazsanız ülke daha da karanlık sürece girecek ve en büyük kısım da şu: Sarayda belli bir "şakşakçı grup" diyeceğimiz veya medyada belli bir "şakşakçı grup" diyeceğimiz bir kısım insanlar güllük gülistanlık tozpembe gösteriyorlar her yeri. Böyle bir şey var mı, tozpembelik var mı ya? Gelin, yurttaşların arasına, vatandaşların arasına gidelim, Hakkâri'ye gidelim, Siirt'e gidelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Edirne'ye gidelim, birçok yere gidelim. İnsanlar perişan, insanlar artık bu dönemin bitmesini istiyor, bu karanlık dönemin sona ermesini istiyor.

15 Haziranda arkadaşlarımızın başlattığı Edirne'den Hakkâri'ye olan yürüyüş az önce arkadaşlarla konuştuğumda Batman ilinde, benim vekil olduğum ilde. Arkadaşlar şimdi bir kısım engellere rağmen Batman ilinden konvoyla Diyarbakır'a gitmekte. İstanbul'da da tekrar yürüyüşler devam etmekte. Demokrasi, adalet, barış için ve darbelere dur demek için bu barış girişimini desteklemek lazım, yan yana durmak lazım, demokrasiye inançla hep beraber yürümemiz lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)