GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:102
Tarih:18.06.2020

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 217 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 15'inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde son yıllarda yaşanan adalet bunalımının hangi boyutlara vardığını bizzat yaşadığım hukuksuzluklar üzerine anlatacağım. Bu sayede konunun daha iyi anlaşılabileceğini düşünüyorum.

2013 yılında girdiği hâkimlik sınavında 94 puan alan ve mülakatta elenen bir kız çocuğunun amcasıyım. Geçtiğimiz yıllarda yazılı sınav ile mülakatı geçtikten sonra, benim kızım olduğu anlaşılınca Bakan talimatıyla, kazananlar listesinden adı çıkarılan bir kız çocuğunun da babasıyım. En son, dün çıkarılan kararnameyle haksız yere tayin edilen bir hâkimin de eşiyim.

Şimdi, olayı özetleyerek sizlerle kısaca paylaşmaya çalışacağım. Geçtiğimiz hafta çarşamba günü, HSK tarafından eşimin atamasının yapılabileceğine dair bir duyum aldım. Akşam kendisiyle konuştuğumuzda, otuz sekiz yıllık başarılı bir hâkimin gerekçesiz bir atamaya tabi tutulmasının mümkün olmadığı kanaatine vardık. Biz, karı koca hâlâ hak, hukuk ve adalet konusunda umudumuzu kaybetmemişiz ancak perşembe günü beni arayıp da eski bakanlardan birisinin 2017 yılından beri süregelen bir davasını fark ettiğini ve bakanın avukatının kendisi hakkında reddihâkim talebinde bulunduğunu iletince şaşırdık. Hâkimler, üç yılda bir HSK müfettişlerince denetime, performans denetimine tabi tutulurlar. Bu incelemenin sonucu da HSK tarafından salı günü yani önceki gün eşime tebliğ edildi. Eşim, hâkimler arasındaki tabirle, "mümtazen" yani "pekiyi"yle terfi etmişti. Dünse aynı HSK, bir gün önce mümtazen terfi ettirdiği hâkimi habersiz olarak başka yere atadı. Görüyoruz ki mesele adalet değil, mesele tayin de değil, mesele şahsi menfaat meselesi; mesele, iki ayrı partideki milletvekillerini siyasi hasım olarak gösteren zihniyet meselesi. Burada yapılan, hukuk ya da adalet değil, adaletçilik oynamaktır.

Bir noktanın altını özellikle çizmek isterim: Mesele, hâkimin benim eşim olması değil; mesele, kutsallığına inandığım mesleğimin onurudur; mesele, otuz sekiz yıllık bir hâkimin siyasi saiklerle haksızlığa uğratılmasıdır; mesele, haksızlığın da ötesinde siyasi saiklerle yargıya müdahaledir.

Sonuçta asıl mesele, en tehlikeli işin yapılması, milletimizin adalet duygusu ve beklentilerine darbe vurulmasıdır. Bir toplumu çürütebilecek en büyük yanlış da budur. Adalet heykelindeki göz bağı, hâkimin, yargıladığı kişinin kim olduğuyla ilgilenmeyeceğinin sembolüdür. Önemli olan, yargılananın kim olduğu değil, nüfuzu değil, önemli olan adaletin gereğidir. Hâkim, baktığı davada, davalının eski bir bakan olmasına, bir siyasi nüfuzunun olmasına bakmaz. Salı günü meslekte mümtazen terfi ettiğini öğrenen bir hâkimin çarşamba günü eski bir bakana ait davadan el çektirilebilmesi için tayin edilmesi, adaleti nüfuz karşısında kilim etmektir. Hazreti Peygamber bir hadisinde buyuruyor ki: "Bir saat adaletle hükmetmek, bin sene ibadet etmekten daha evladır." Bu hayrın peşindeki insanları cezalandırmak Müslümanların işi olamaz. Çünkü hepimiz biliriz ki suçlunun beraat ettiği yerde hâkim mahkûm olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Devleti "şahsım ülkesi" diye tarif eden bir zihniyetin adaleti ve yargıyı da şahsının yargısı hâline getirmesi vakayiadiye hâline gelmiştir. Ancak bu, bir milleti ayakta tutan duygulardan olan adalet duygusunu sahipsiz bırakacağımız anlamına gelmemelidir. Yargı siyasallaşır, ülkeyi yönetenler hukuk sistemine çiftlik muamelesi yaparsa o ülkede tuz kokmuş olur. Hâkimin adaletsizliğe uğradığı yerde hukuksuzluk hâkim olur. Temiz bir hayat için mesele, yastığa başınızı koyduğunuzda huzur içinde uyuyabilmektir. Temiz bir adalet içinse hâkimin yirmi dört saat huzur içinde bulunması gerekir. Hâkimin, adaletin kurallarını, yasaları ve vicdanının emrettiğini uygularken uğradığı haksızlık, onun sicilinde bir şeref madalyasıdır ancak bunu yapanların sicilinde kara bir leke olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Çok az kaldı Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Kimseye vermedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Verin Başkanım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Önemli bir konu bu Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) - Buradan, Adalet Bakanına ve Hâkimler ve Savcılar Kuruluna seslenmek istiyorum: Vicdanınız varsa, içinizde zerre kadar adalet duygusu varsa, milletimizin devletine ve adalete inancı devam etsin istiyorsanız yargının üzerine en küçük bir gölgenin dahi düşmesine engel olmalısınız. İşini hakkıyla, adaletle yapmış bir hâkim olarak isyan ediyorum arkadaşlar, isyan ediyorum: Devleti yönetenlerin adaletsizliğine, devleti yönetenlerin keyfiyetine, devleti yönetenlerin siyasi bir nüfuz karşısında adalete diz çöktürme gayretine isyan ediyorum ama umutsuz değilim çünkü inanıyorum ki ilahî adalette zaman aşımı yoktur, o bir gün mutlaka tecelli edecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)