| Konu: | Bazı Kanunlarda ve 399 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 102 |
| Tarih: | 18.06.2020 |
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.
Devlet kapısı her zaman vatandaşlarımız için güven kapısı olmuştur. Devlet kapısında ücretler düşük de olsa vatandaşın gözünde daha muteberdir ve oradan alınan para daha bereketli kabul edilir. Ülkemizde yaklaşık 3,2 milyon kişi devlet kurumlarında istihdam ediliyor. AK PARTİ döneminde personel alımına istisnasız AK PARTİ'liler müdahil olmuşlardır. Bu iktidardan önce ne olursa olsun bazı gençler için birtakım kurumlara, birtakım işlere girme şansı vardı, artık kimsenin böyle bir beklentisi yok. Şimdi her şeyi AK PARTİ kontrolüne alıp biat etmeyenlere -ellerinden ne gelirse gelsin- nefes dahi aldırmamak istemektedirler. Örneğin bir inşaatta taşeron firma A olsun -ihtisas alanınız inşaat olduğu için burada örnek veriyorum- A firmasının kimden kum alacağı, kimden çimento alacağı, kimden beton alacağı bellidir. Ayrıca, orada çalışacak olan insanlar da o ilin AK PARTİ il başkanı tarafından gönderilir ya da AK PARTİ rozeti taşıyan birisi referans olursa işe girebilir, yoksa kimsenin şansı yoktur. Bunlar yapılırken işin ehli olmanın yani liyakatin önemi var mı? Asla böyle bir şey yoktur; keşke olsa. Tek bir kriterleri vardır, o da sadakat. Kriter sadakat olunca bazı terslikler kaçınılmaz oluyor, çalışan sadakat odaklı çalışıyor, kendisini oraya getiren güce biat ediyor ve kendisine sadakati hedef seçiyor ve buna öncelik veriyor. İşin kalitesi, genel hizmet alanların memnuniyeti, bunların hiçbirinin önemi yoktur. Ondan sonra da gelsin devlet işlerinde başarısızlık, gelsin yanlış fizibilite raporları, gelsin zarar eden devlet kurumları ve gelsin heba olan ülkenin geleceği. Zaman zaman devlet adamları bu basamakları kişilerin inisiyatifine bırakmadan objektif bir şekilde çözmeye uğraşmışlardır, adil işe almayı sağlamak istemişlerdir, buna özgü sınav sistemleri geliştirilmiştir ancak sizce makbul bulunmadı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi devriiktidarınızda daha önce hiç görülmediği kadar yolsuzluklara şahit oldu. 2011-2015 yılları arasında akıllara durgunluk veren yolsuzluklara şahit olduk. ÖSYM'yle ilgili 14 Ocak 2020 tarihinde Sayın Millî Eğitim Bakanına verdiğim yazılı soru önergesine gelen cevapta 31 milyon 857 bin 911 gencimizin, kişinin bu sınavlara girdiği ve burada haksızlıklara maruz kaldığı anlaşılmıştır. Tekrar ediyorum sayın milletvekilleri, bu yolsuzluklardan 31 milyon 857 bin 911 kişi etkilenmiştir. Yaratılan tahribat çağın ötesindedir, dünya bu denli yolsuzluğa alet olmamıştır. Bu denli sınav yolsuzluğuna maruz kalmış başka bir ülke de olamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına getirdiğiniz şahıs yolsuzluk suçundan yargılanıyor. ÖSYM yolsuzluk yapıldığını kabul ediyor. ''Bu sınavları iptal etmeyi düşünüyor musunuz, aldığınız sınav ücretlerini iade edecek misiniz?" diye sorduğum vakit, 15 Ocak 2020 tarihinde verilen cevapta, sınav sonucu atanan personelin atama işlemlerinin devam ettiğini, sınavın geçerliliğini koruduğunu, sınav sorusunu veya cevabını usulsüz elde edenlerin sınavlarının iptal edileceğini bildirdiler. Ücret iadesine gelince, bunun için olağanüstü hâl mevzuatını mesnet göstererek ücretin de ödenmeyeceğini bildirdiler. Biliyorsunuz, benzer sınav yolsuzluğu 1973 yılında üniversiteye giriş sınavında da yaşandı ve o sınav iptal edildi. Tabii ki doğrusu da aslında budur. Şimdi, böyle bir cevap gelince insanın aklına şu geliyor: Bunlar kime soru verdiklerini ve kime cevap verdiklerini biliyorlar, onların işine son verecekler gibi düşünülüyor.
"Şu personeli buraya vermem, bu personeli şuraya verdim." anlayışının ülkemize katkısı olduğundan emin olamayız. Uygun olan, liyakattir. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in dediği gibi, on sekiz yıllık AK PARTİ iktidarları tüm açıklığıyla bize gösterdi ki liyakat meselesi ülkemizin kanayan yarası olduğu gibi, aynı zamanda sorunlarımızdan kurtulmamız için en önemli anahtarlardan biridir. İşte, o yüzden devleti, iktidara yakın ve sadık oldukları için makamlara taşınan insanlar değil, liyakat sahibi insanlar yönetirse sorunlar yerine çözümlerle ilgileniriz ve çözümleri konuşuyor oluruz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, belki de bir yakınınız, yandaşınız işe girdiği vakit memnun olacaksınız ama orası hiç belli olmaz. Belki de işe girecek liyakat sahibi bir vatandaşımız hem sizin yakınınızın, yandaşınızın geleceğini kurtarır hem de ülkenin geleceğini kurtarır.
Saygılar sunarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)