GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Artvin ili Yusufeli ilçesinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması
Yasama Yılı:3
Birleşim:103
Tarih:23.06.2020

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizleri televizyonları başında izleyen, yüreği yurt sevgisiyle, vatan sevgisiyle dolu Yusufelililer; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, 26 Şubat 2013, bu tarih çok önemli bir tarih, Yusufeli'de Yusufeli Barajı'nın temel atma töreni... AKP grup toplantısında Sayın Genel Başkanınız konuşma yapıyor ve yüklenici firmanın sahibi Nihat Özdemir'le, Limak İnşaatın patronuyla bir konuşma yapıyor. Kendisine diyor ki: "Nihat Bey, ne zaman açacaksınız bu barajı?" Nihat Bey şöyle bir tarih diyor: "29 Mayıs 2018. Sayın Başbakanım, saati de vereyim, saat 11.00'de açacağız." Aradan iki yıl geçti, üçüncü yıla giriyoruz, ortada baraj maraj yok. Önce tarihe not düşmek açısından sizin takdirlerinize sunuyorum. Sayın Genel Başkanınızı Nihat Özdemir de yanıltmış, bunu da Meclis tutanaklarına geçiriyorum değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, Yusufeli'de bir viyadük çalışması var. Yapılması gereken şudur: Yeni yerleşim yeri biter, barajla alakalı gövde inşaatı biter, su dolumu başlar, arkasından da viyadük çalışması başlar. Ne yazık ki herkes gider Mersin'e, biz gidiyoruz tersine. Şu anda viyadük çalışmasıyla alakalı olayda acele ediyorlar. 170 metre yükseklikten geçen, 700 kişinin okuduğu Halitpaşa Ortaokuluyla alakalı olarak bir inşaat çalışmasına başlanmak isteniyor. Bu, Yusufeli'nin merkezinde bir yer. Oradaki 700 öğrenciyi de başka bir yere nakletmeye çalışıyorlar; Karayollarının yanında bir şantiye binası var, prefabrik bina. Buradan doğacak olan bir mağduriyet var.

O viyadüğün altında 20 tane iş yeri var ilk aşamada, 70 tane de konut var. Bunlara da diyorlar ki değerli arkadaşlarım: "Acele kamulaştırma nedeniyle sizleri bir an evvel buradan göndermek istiyoruz." Bunu kabul etmek mümkün değil çünkü özellikle o kiracıların, iş yeri sahiplerinin bu yerde bir kere daha iş yeri bulması mümkün değil. Bunlara diyorlar ki: "Bir an evvel burayı terk et." Kamulaşma Kanunu'nun o katı kullarını uyguluyorken buranın iş yeri vasfını göz önüne almıyoruz, bunlara başka türlü artı değer uygulamıyoruz, bunları ticarethane vasfıyla değerlendirmiyoruz. Bir de bunların bir bölümü bekârdır diye hak sahipliğinden yararlandırmıyoruz, böyle bir mağduriyetle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, viyadük çalışmasıyla alakalı, Yusufeli halkının bir beklentisi var, o da şu: Diyorlar ki: "Bir an önce bu çalışmaya başlamayın. Öncelikle yerleşim yeriyle alakalı gereken noktayı koyun, baraj bölgesiyle alakalı barajı bitirin çünkü Yusufeli merkezinde bu çalışmayı yaptığınız zaman, her ne kadar hukuken olmasa da fiilen bu ilçe merkezini öldürürsünüz." Hangi partiden, hangi gelenekten gelirse gelsin bütün Yusufelililer bu ortak noktada buluşuyorlar değerli arkadaşlarım. O nedenle bir an önce viyadük çalışmasıyla alakalı bu yanlışın giderilmesi gerekiyor. Hani devlet, bazı şeylerde acele kamulaştırmayla alakalı bu kadar acele işlemler yapmıyor ama Yusufeli'de vatandaşı, esnafı mağdur ediyor. Bu mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Yusufeli önemli bir ilçe, biraz önce de ifade ettim. Geçenlerde, yapılan törenle, Genel Başkanınız açıkça ifade etti, Yusufeli Barajı Türkiye ekonomisine de yılda 1,5 milyar lira gelir getiriyor. Başka bir şey daha ifade etti -ona da katılıyorum- dedi ki: "Yusufeli Barajı yedi yılda kendisini amorti edecek." Değerli arkadaşlarım, yedi yılda. Yani yılda 1,5 milyar lira gelir getiriyor ama biz ne yapıyoruz Yusufeliliye? Bütün bu geliri kenara koyuyoruz, yedi yılda kendisini amorti etme gerçeğini çöpe atıyoruz, Yusufeliliyi canlı canlı mezara gömüyoruz değerli arkadaşlar.

Bakın, acele kamulaştırmayla alakalı, Yusufeli'de viyadüğün altında yapılan yerle alakalı bir fiilî işlem gerçekleştirdik, kıymet takdir komisyonunda 535 lira miktar verdiler, Türkiye'nin hiçbir yerinde yoktur, 535 lira. Bu bedelin miktarı arkasından, anlaşma olmadı, mahkemelere gidildi, mahkemeler de baskı gördüğü için Devlet Su İşlerinden... Bakın, işgüzar bir tüccar zihniyetiyle yönetilen Devlet Su İşleri ve Bakanlık var. Baskı görüldüğü için mahkemelerde 525 liraya indi. Böyle bir örnek yoktur değerli arkadaşlarım.

Açık açık ifade ediyorum, Devlet Su İşlerinin yetkilileri, Devlet Su İşlerinin başındaki siyasi organ, Bakanlar; mahkemelere ve bilirkişilere açıkça baskı yaptılar. Buradan, bunu ifade ediyorum, bunu kabul etmiyoruz, bunu şiddetle reddediyoruz değerli arkadaşlarım, böyle bir şeyin olması mümkün değildir.

Bir yanda, barajdan 1,5 milyar lira gelirle övüneceksiniz, Yusufeliliyi de toprağa gömeceksiniz. Buradan açıkça ifade ediyorum değerli arkadaşlarım. Siz hiç babanızın, amcanızın, annenizin, teyzenizin mezarlarını topraktan çıkarıp çuvala koyup başka bir yerde Fatihalarla yeniden toprağa verdiniz mi? Yusufeli insanı, bakın, bütün bu kamulaştırmalara rağmen, hiç reddetmedi bu işi, "Yeter ki devletim var olsun." dedi. Eğer bu ülkede bir skala yaparsanız, devlete bağlılıkla alakalı bir sınırlama yaparsanız, en başa Yusufelilileri koyarsınız değerli arkadaşlarım. Bu ülkeyi hiç tartışmadılar ama siz Yusufeliliye bu şekildeki bir hâli öngörüyorsunuz, bunu kabul etmemiz mümkün değil. O nedenle, Kamulaştırma Kanunu'yla alakalı yapmış olduğunuz bu düzenlemeleri şiddetle reddediyoruz.

Sürem bitiyor ama Sayın Başkanın affına sığınarak bir şey daha söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Devlet Su İşleri, vatandaşları çağırıyor, kendileriyle oturuyor, diyorlar ki: "Biz sizinle oturacağız, bir pazarlık yapacağız, pazarlığın sonunda eğer uzlaşma olursa, ki normalde bu bedeli ödemesi gerekiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Başkanım, bir dakika daha lütfen.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu bedeli ödemesi gerekiyor uzlaşmanın sonunda. Bu bedeli hemen ödemiyor. Diyor ki: "4-5 ay sonra öderim." Bakın, dikkat edin, yani bedelde anlaşıyorlar, "4-5 ay sonra öderim." diyor. Eğer olayda anlaşma olmazsa, eğer mahkemeye gider de kıymet takdirin vermiş olduğu bedelde anlaşamazlarsa, mahkemeye giderse hemen davayı açmıyor. Yusufeli'de Kazım Karabekir Mahallesi'nde, 2016'da, Devlet Su İşleri ile vatandaş oturmuş, aradan dört yıl geçmiş dava açmıyor değerli arkadaşlar. Ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: "Ya 2016'nın fiyatını kabul edersin ya da benim 2020'de vermiş olduğum fiyattan işlem yaparsın." Açıkça ifade ediyorum, Yusufeli ve Yusufelili sahipsiz değildir. Devlet Su İşlerinin yaptığı bu işlem işgüzar tüccar mantığından, uyanık tüccar mantığından daha başka bir şey değildir değerli arkadaşlarım. O nedenle bir tane Yusufeli var, bir kere kamulaştırılıyor. Hak etmiş olduğu değeri vermemiz gerekiyor, hak ettiği değeri verirsek Yusufeliliye, onlar da o toprağın gerçek bedelini alacaklardır.

Buradan açıkça ifade ediyorum değerli arkadaşlarım. Suriyeliye vermiş olduğunuz değeri Yusufeliliye de verin. Suriyeliye veriyorsunuz bu kadar değeri, Yusufeliliye de bu parayı verin diye diyoruz. O nedenle, hangi siyasi düşünceden gelirse gelsinler kamulaştırmadan mağdur olan, viyadükle alakalı bu paradoksu yaşayan Yusufelililere Parlamentodan sahip çıkmamız gerekiyor çünkü başka Yusufeli yok. Yusufelililer, bir kere daha ifade ediyorum, ülkesini, bayrağını, ezanını, vatanını seven insanlar, o insanlara hak ettiği değeri verelim. Bugün, hepsinin kulağı bu Parlamentoda, Parlamentodaki bütün bu gruplar ortak bir noktada buluşsunlar, Yusufeli hak ettiği yere ulaşsın diyorum.

Bu vesileyle, buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, Mustafa Kemal'in Meclisinden Yusufelilileri, kalbi Yusufeli için atan bütün Yusufeli dostlarını saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Onların buradaki sesi olmaya devam edeceğimi ifade ediyorum. Yüce heyetinizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum; sağ olun, var olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)