GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:103
Tarih:23.06.2020

TEKİN BİNGÖL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün geç kalmış bir hukuk ayıbını ortadan kaldırmak adına Parlamento bir ortak irade geliştirmiştir ama gelin görün ki böyle bir hukuk ayıbını ortadan kaldıralım derken, hemen her gün yeni hukuk ayıplarıyla karşı karşıya kalıyoruz.

Savunma, barikatlarla Ankara'ya sokulmuyor, engelleniyor; baro başkanları cübbeleriyle birlikte sabaha kadar itilip kakılıyor. Alın size yeni bir hukuk ayıbı! Bu ayıbı da gün gelecek bizden sonraki kuşaklar mutlaka bugün olduğu gibi konuşacaklar.

Bir başka ayıp: İstanbul İl Başkanımız Sayın Canan Kaftancıoğlu'nun çok eski yıllarda attığı birkaç "tweet" alınmış, mal bulmuş Mağribî gibi dava açılıyor ve bugün istinaf mahkemesi davasını onaylıyor.

Şunu unutmayalım arkadaşlar, ne Canan Kaftancıoğlu ne de hiçbir Cumhuriyet Halk Partili il başkanı, milletvekili, üyelerimiz dahi asla geri adım atmazlar. Biz bir mücadele sürecinin içinden süzülerek buraya gelmişiz. Dolayısıyla vereceğiniz cezalar da bizi korkutmaz, yapacağınız hiçbir baskı bizim önümüze ket vurmaz. Ama bu, bir anlayışın ürünüdür, bu anlayış, 23 Haziranın nefretinin, kininin dışa vurum şeklidir ki 23 Haziranda bu dava sonuçlanıyor.

Ayrıca, Kaftancıoğlu ailesi dirençli bir ailedir. Aile büyükleri Ümit Kaftancıoğlu 12 Eylül öncesinde karanlık güçler tarafından katledildi. Bu aile bir gün olsun mücadeleden, direnmekten, o yurtseverlik kimliklerinden geri adım atmadılar. (CHP sıralarından alkışlar)

Gelelim bugüne... Değerli arkadaşlar, karanlık süreler ancak ve ancak geleceği kör bir şekilde kurgulayarak üstesinden gelinmez. Aslında, hesaplaşarak ve o yaralar tamir edilerek geleceğe inançla, kararlılıkla yürünebilir; bugün yapılan bu ama son derece eksik. Niçin? Çünkü rahmetli Menderes ve arkadaşları için bu ikinci yasal düzenleme. 1990 yılında yapılan düzenlemeyle, bir düzenleme sonucunda naaşları şimdiki Anıt Mezara getirildi ve bugün olduğu gibi desteklendi.

Bugün çok ciddi bir yanlış yapılıyor değerli arkadaşlar, bu yanlışın da müsebbibi Meclis Başkanıdır. Eğer Meclis Başkanı, tarihî bir görev üstlenmek istiyor idiyse bu hukuk garabetiyle birlikte 12 Mart ve 12 Eylüldeki o garabetleri de ortadan kaldırmak üzere topluca, üçünü de ihtiva eden bir yasal düzenlemeyi önümüze koymalıydı. Heyhat! Daha işin başında bir ayrımcı anlayışla, sadece 2 siyasi partinin imzasıyla bu kanun teklifini Meclise verdi oysa, hepimizin ortak tavrı bu ve bu tavrı Komisyonda da burada da bütün milletvekili arkadaşlarımız gösteriyor. 12 Eylül askerî mahkemesi, sıkı yönetim mahkemesi, Denizleri asarken ta yakalandıkları günden itibaren kalemlerini kırmışlardı ama o Denizler, Hüseyinler, Yusuflar bir tek kurşun dahi sıkmadılar. Bir tek dertleri vardı: Bağımsız Türkiye; hep bu şiarla hareket ettiler. 24 yaşlarında, daha gençliğinin baharında idam sehpalarına götürülürken asla titremediler ve o idam sehpalarını yüreklice kendileri devirdi.

Peki, ya 12 Eylül... 12 Eylülde, 12 Eylülün darbeci generalleri ne dedi biliyor musunuz değerli arkadaşlarım: "Şartlar oluştuktan sonra harekete geçtik." Demek ki 12 Eylül askerî darbesi planlanmış, uygulamaya konulmuş; sabırla beklemişler, bu ülkenin 5 bine yakın insanı katledilmiş, ondan sonra harekete geçmişler ve ne acıdır ki yirmi gün sonra, sadece yirmi gün sonra 12 Eylül darbesi oluyor 8 Ekimde 2 genç idam ediliyor; biri Mustafa Pehlivanoğlu. İdamından birkaç gün önce Pehlivanoğlu'nun o cinayette hiçbir dahlinin olmadığı açığa çıkıyor, Kenan Evren'e söylüyorlar "Artık çok geç, kalemi kırdık." diyor. Bir başkası, Ankara Altındağ'ın sarışın delikanlısı Necdet Adalı, bir hafta önce 18 yaşına girmiş, Mahkeme Başkanı Hamdi Sevinç "Bu olayda Necdet Adalı yok." diyor, şerh koyuyor ama kalemi kırılmış, yirmi gün sonra... Şu aceleye bakın, tıpkı İstanbul İl Başkanımızın cezasının onaylandığı gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın Sayın Bingöl.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Ve sadece yirmi gün sonra o 2 genç idam ediliyor. Sadece o değil, Halil Esendağ, Ahmet Kerse, 8'e yakın ülkücü genç idam ediliyor 18 devrimci genç de idam ediliyor. Ne diyor Evren "Bir sağdan, bir soldan." Yani bu gençlerin bu suçu işledikleri de sabit değil ama kafaya koymuşlar, kendilerince bir planlama yapmışlar, bir sağdan bir soldan idam edecekler.

Beni bir şey umutlandırdı, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Zengin konuşmasının sonunda "Biz hep birlikte 12 Mart ve 12 Eylülün o hukuk garabetlerini de ortadan kaldırmalıyız." dedi. Bu umut verici bir gelişme, tez elden bunu yapmalıyız değerli arkadaşlarım; karanlıkları ortadan kaldırmak adına, Türkiye'nin önünü açmak adına, o hep bahsettiğimiz demokrasiyi, insan haklarını tesis etmek adına ve şu yargıyı daha da bağımsız hâle getirmek için önce geçmişle hesaplaşacağız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Önce, bu pırıl pırıl gençlerin hangi siyasi görüşe mensup olurlarsa olsunlar, hepsinin ama hepsinin aklanması lazım.

BAŞKAN - Buyurun.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Bu bir itibar iadesi değil çünkü o gençlerin hepsi kamu vicdanında ve halkın nezdinde itibarlılar sadece 12 Eylül ve 12 Martın o kukla mahkemelerinin kestiği cezayı hükümsüz kılmak adına, yırtıp atmak adına mutlaka bunu hayata geçirmek gerekir diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)