| Konu: | 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 103 |
| Tarih: | 23.06.2020 |
MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri saygıyla selamlıyorum.
1924 Tarih ve 491 Sayılı Teşkilâtı Esasiye Kanununun Bazı Hükümlerinin Kaldırılması ve Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında Geçici Kanunun Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılması ve Neden Olunan Mağduriyetlerin Giderilmesi Hakkında Kanun Teklifi'nin lehinde söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle böyle bir kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız ve bazı milletvekilleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna getirilmiş olmasından büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Tabii, biraz önce bu kürsüde bazı arkadaşlar da ifade ettiler, bütün grupların ve Mecliste temsil edilen bütün siyasi partilerin bu teklifin altında imzasının olmasını şahsen ben de arzu ederdim ama işin esasına bakmak lazım. İşin esası şudur: 1960'ın 27 Mayısında Türkiye Cumhuriyeti ilk defa bir darbeyle karşı karşıya kalmıştır ve milletin iradesiyle seçilmiş olan Demokrat Parti ve onun Genel Başkanı Başbakan ve 2 Bakanı haksız bir yere, düzmece mahkemelerde tiyatrocu hâkimlerin verdiği kararlarla idam edilmiştir. Ve sadece idamlar değil, yine bu kürsüde çok defalarca farklı konuşmacılar tarafından dile getirildi, yüzlerce binlerce mağduriyet yaşanmıştır.
Şimdi, bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması, daha önce verilen, iade edilen itibarlarının tekrar, daha güçlü bir şekilde iade edilmesi, hak kayıplarının telafi edilmesi gerçekten çok önemlidir ve tarihî bir adımdır. Bu şeref de inşallah burada temsil edilen bütün gruplara, partilere ve milletvekillerine ait olacaktır. Yıllar sonra bugünün anlamı ve önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Tabii, Türkiye maalesef darbelerden çok çekmiştir; 60 darbesi, 12 Mart muhtırası, 80 darbesi, 28 Şubat süreci, 27 Nisan e-muhtırası ve en son 15 Temmuz darbe girişimi. Tabii, bütün bunların Türkiye açısından ve Türk milleti açısından, Türk devleti açısından sadece zararlarını konuşacak olsak burada saatlerce konuşmamız gerekir. Türkiye'ye ne kaybettirdiklerini, Türk milletine ne kaybettirdiklerini, demokrasimize ne kaybettirdiğini konuşsak saatler belki buna yetmez.
Ama, bugün -benim konuşma vaktim çok sınırlı, bitmeye de yakın- ben özellikle, grubu olmayan partilerimizin hassasiyetlerinin bir tanesini bu vesileyle burada dile getirmek istiyorum: Bakın, 1980 darbesi yapıldı, 82 Anayasası ve o Anayasa'nın ürünü olan Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu'yla hâlâ Türkiye yönetiliyor. Ben inanıyorum ki... Bugünkü mutabakat önümüzdeki günlerde bu hususta da sağlansın ve Türkiye artık tam demokratik bir Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Kanunu'na kavuşsun.
Bakın, biraz önce Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz dile getirdi. Evet, şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi yeni sistemle birlikte gerçekten güçlü bir şekilde temsil imkânına kavuştu. Diğer taraftan, yürütmede, yönetimde istikrar sağlandı ve bizim beklentimiz, bundan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisinin atması gereken adım, bu temsilde adaleti daha çok güçlendirmek olmalı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin temsilini güçlendirmek, denetimini güçlendirmek olmalı, bu konuda adımlar atmak olmalı. Kırk yıl öncesine gittiğimiz zaman, millî bakiye sisteminin bugünkü seçim sistemimizden daha adil olduğunu, milletin oyunun ziyan olmaması için daha demokratik bir sistem olduğunu görüyoruz; pekâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisi bunu yapabilir, korkmamak lazım. Millî bakiye sisteminde de tek parti iktidarları oldu. Eğer millete kendinizi ifade ederseniz, anlatırsanız, güçlü propaganda imkânlarıyla da bu sağlanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) - Onun için, bizim önümüzdeki süreçle ilgili beklentimiz budur.
İki hususun altını çizmek istiyorum. Fikrinden, düşüncesinden, inancından dolayı elbette hiç kimse cezalandırılmamalı ama hiçbir hak ve hürriyet de devletin varlığına, ülkenin bütünlüğüne, milletin istiklaline ve istikbaline kastetmemeli, terörle yan yana gelmemeli, terörü övmemeli.
Bir başka husus, yine, seçilmiş olmak hiç kimseye suç işleme hakkı ya da terörü övme ya da terörle irtibatlı olma hakkı vermez. Kayyumlardan bahsedildi "Şayet, eğer bunlar suçluysa YSK niye aday gösteriyor?" dendi. YSK'nin aday gösterip göstermemesi ile İçişleri Bakanının inceleme için görevden alması tamamen farklı kanuni maddelere dayanır. Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bütün arkadaşlarımız da bilmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son sözlerinizi alayım Sayın Destici.
MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) - Son sözlerim: Terör örgütüne üye olmaktan dokuz yılın üzerinde ceza almış birisinin milletvekilliğini -bakın, yardım ve yataklık değil, üye olmaktan ceza almış birisinin milletvekilliğini- Türkiye Büyük Millet Meclisi, ilgili Anayasa maddesi ve İç Tüzük'üne bakarak düşürmeyip de ne yapacaktı? Bunu da yine hem Meclisimizin hem de milletimizin vicdanına bırakıyorum. Yani, teröristliği yüksek mahkemece onanmış biri Türkiye Büyük Millet Meclisinde elbette oturamazdı, oturmamalıydı; bize göre, gecikmiş bir karardı.
Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyor 27 Mayıs darbesinin cellatları tarafından haksız, hukuksuz bir şekilde idam edilen merhum Adnan Menderes'i, Fatin Rüştü Zorlu'yu, Hasan Polatkan'ı rahmetle, minnetle ve şükranla anıyorum.
Yine "Namlusunu milletine döndürmüş tanka selam durmam." diyen şehit liderim Muhsin Yazıcıoğlu'nu da rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)