| Konu: | Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 104 |
| Tarih: | 24.06.2020 |
KANİ BEKO (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yıllarca taşeron işçileri yürüyüşler yaptı, mitingler yaptı, grevler yaptı; söyledikleri tek şey vardı: "Taşeron sistemi yasaklansın." Nedenine gelince Türkiye'de AKP iktidara geldiği günden bu yana 25 bine yakın işçi kardeşimiz işçi sağlığı, iş güvenliği önlemleri alınmadığından dolayı maalesef öldüler; bunların yüzde 94'ü taşeron işçisiydi.
Cumhurbaşkanı 2018 yılında kamuda, belediyelerde ve özel idarelerde çalışan işçilere bir müjde vermişti, demişti ki: "Biz taşeron işçilerine kadro vereceğiz." Evet, kadro verildi. Peki, nerelerde, kimlere verildi bu kadrolar? Sarayda, Başbakanlıkta, MİT'te, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan bazı taşeron işçisi olan arkadaşlarımıza kadro verildi. Bu kadro değil, ne anlama gelir? Bu, kadrolaşmak anlamına gelir. Bunun dışında kalan 750 bin işçi arkadaşımızı da şirketlere geçirdiler. Peki, daha sonra ne oldu? Sarayın talimatıyla çıkarılan 696 sayılı KHK'yle 2020 yılına kadar toplu iş sözleşmesi yasak, ikramiye yasak, sosyal haklar yasak; sadece yüzde 4+4 oranında zam yaparak üç yıldan bu yana bu işçi arkadaşlarımız sadece bu hakları aldı, siz de biliyorsunuz. Yıllık enflasyona baktığımızda yüzde 25 ama pazar enflasyonuna baktığımızda ise enflasyon aslında yüzde 40. Eşitlik ilkesine ve Anayasa'ya aykırı olduğunu ben buradan defalarca söyledim. Hatırlarsanız, geçen yıl bu konuyla ilgili bir kanun teklifi vermiştim ve sizlerden de rica ediyorum -bu çok önemli bir konu, çok hassas bir konu- gelin, bu kanun teklifini hep beraber değerlendirelim; kamudaki, belediyelerdeki ve özel idaredeki arkadaşlarımızın sorunlarına çare bulalım.
Bir başka önemli mesele: TÜRK-İŞ'e, HAK-İŞ'e ve DİSK'e bağlı, onlarla beraber 15'e yakın sendikanın 12 Haziranda maalesef yetkileri düştü. Yani bundan sonra eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde biz bu saydığım sendikalara toplu sözleşme yetkisini buradan çıkaramazsak 10 bine yakın işçinin, ailelerini de eğer düşünecek olursak 50 bine yakın insanın insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir maaş alamayacaklarını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.
OECD ülkelerinin istatistiklerine baktığımızda, Türkiye olarak sendikalaşma oranında maalesef sonuncu sıradayız. Aslında burada yapılması gereken çok basit: Sendikal hak ve özgürlüklerin önünü bizim açmamız gerekiyor, dolayısıyla barajların kaldırılması gerekiyor.
Sevgili mücadele arkadaşlarım, dünyada darbe yapan bir sendikaya ben rastlamadım; kırk beş yıl sendikacılık yaptım. Dolayısıyla sendikaların daha fazla örgütlenmesi, işçi kardeşlerimizin daha fazla sendikalı olması hem demokrasi açısından hem de eşitlik, özgürlük, barış, kardeşlik, adalet açısından daha iyi olur diye düşünüyorum.
Şöyle bir düşünün: Eğer 10 milyona yakın işçi sendikalı olsaydı, örgütlü olsaydı Türkiye darbeler ülkesi kesinlikle olmazdı.
Geçen ay Çalışma Bakanı bir genelge gönderdi. Genelgede diyor ki: "Covid-19, bir meslek hastalığı ve iş kazası değildir." Siz düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, Covid-19'la Türkiye'deki ve dünyadaki başta tabii ki kamu çalışanları ve onlarla birlikte işçiler gece gündüz çalışırlarken bir Çalışma Bakanı bu güzelim insanları arkadan hançerledi. Ne dedi? "Corona virüsü kesinlikle meslek hastalığı ve iş kazası değildir." dedi. Ama dünyadaki birçok ülke bu konuyla ilgili karar aldı, karar almasına da gerek yok, Dünya Sağlık Örgütünün, Uluslararası Çalışma Örgütünün "Bulaşıcı hastalıklar iş kazasıdır ve meslek hastalığıdır." diye kararı vardır. Bu genelgenin bir an önce geri çekilmesini buradan talep ediyorum.
Son olarak şunu söylemek istiyorum: Sevgili arkadaşlarım, değerli kardeşlerim; bu kürsülerden 10 milyona yakın işçi arkadaşımızı da konuşalım. 620 bine yakın sağlık emekçisi görev bekliyor, bu kürsülerden bunları da konuşalım. "Gelecek gençlerin, gençlerse öğretmenlerin eseridir." diye Mustafa Kemal'in güzel bir sözü var ama 500 bine yakın ataması yapılmayan öğretmenin 100'e yakını intihar etti, bu kürsülerden biz bunları da konuşalım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
KANİ BEKO (Devamla) - 30 bine yakın sosyal hizmet uzmanı görev bekliyor, bu kürsülerden bunları da konuşalım diyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.
Sağ olun, var olun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)