GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:104
Tarih:24.06.2020

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 3'üncü maddesi, yargıcın tarafsızlığını temin etmek ve güçlendirmek açısından olumlu görünmektedir. Ancak gerek kanun teklifinin geneli, gerek hukuk ve adalet sistemimizdeki uygulamalar, hukukun üstünlüğü ilkesi ve adalete güvenin yeniden tesisi açısından yetersiz kalmaktadır. Özellikle, 2010 yılında bazı çevrelerin teşviki, belki de zorlamasıyla iktidar tarafından hayata geçirilen Anayasa değişikliği sonrasında, yargı erkinin çok önemli 2 kurumu olan Anayasa Mahkemesi ve HSYK siyasi otoritenin âdeta, mutlak hâkimiyeti altına girmiştir.

2010 referandumu, ülkemizde güçler ayrılığındaki aksaklığın derinleşmesinde yeni bir aşama oluşturmuştur. Ardından 2017 yılında daha da garip bir düzenlemeyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri kısıtlanmış, yürütme organı, Parlamento denetiminden muaf hâle getirilmiştir. Ne denge, ne de denetleme mekanizması kalmıştır. Partili, hatta partizan Cumhurbaşkanlığı makamı, kararnameler yoluyla Meclisin yasama yetkisine fiilen ortak hâle gelmiştir, hatta hâkim hâle gelmiştir. Dolayısıyla devlet, iktidar, yargı ve yasama kavramları birbiriyle örtüşmeye, karışmaya başlamıştır. Devletin omurgası, şeması iğdiş edilmiştir. Bu değişiklikleri mümkün kılan referanduma dair iktidarın savlarını biliyoruz.

2017 referandumunun hangi koşullar altında yapıldığı ve meşruluğu tartışmasına girmeyeceğim. Burada üzerinde durulması gereken husus, referandumdan çıkan düzenlemelerin zaman içinde Sayın Erdoğan'a ve tek adamlı rejimine daha uygun hâle getirilmesi için daimi darbe hamleleriyle yoğrulmasıdır. Evet, bir daimi darbe ikliminde yaşıyoruz, hukuka ve demokrasiye karşı daimi darbe.

Bu süreçte atılan her adım güçler ayrılığı ve denge denetleme anlayışını da ihlal etmektedir. Yönetim erki ile mahkemeler arasında hiçbir demokratik hukuk devletinde kabul edilemeyecek bir iltisak tesis edilmiştir. Siz, istediğiniz kadar "Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir." deyin, ne vatandaş ne ecnebi buna inanmaktadır. Maalesef, Türkiye, 1755'te ölen Montesquieu'nun sözlerinin çok gerisinde kalmıştır, 21'inci yüzyılın ilk çeyreğinde.

Şimdi de yargının üç temel unsurundan biri olan savunma yani avukatlar kıskaca alınmaya çalışılıyor. İktidar ve ortağı tarafından ortaya atılan düzenlemeyle baroların da ayrıştırılması isteniyor. Londra baroları, Paris baroları, New York baroları diye ifadeler duydunuz mu hiç? Atina, Kahire ve Encemine baroları ifadelerini bile duymanız mümkün değildir. Bu hiçbir çağdaş hukuk devletinde olmayan bir uygulamadır. Bu girişimi ancak demokrasiden ve hukuk devletinden ayrılan yönetimlerin kurumları imha etme planının bir faslı olarak görebiliriz.

Bu düzenlemeye demokratik bir şekilde tepki veren baro başkanlarına karşı iktidar partisi mensupları tarafından telaffuz edilen "Demokrasiden bahsedip yürüyüş yapıyorlar." ifadesi, iktidarın hukuk ve temel özgürlükler anlayışının özünü ortaya koyan bir örnektir. Provokasyonlara rağmen, sağduyudan ve demokrasi normlarına uygun tutumlarından uzaklaşmayan baro başkanlarımıza teşekkür ediyorum.

Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi, bugünler elbette geçecek; hukukun üstün, yargının bağımsız ve adaletin tüm vatandaşlarımıza uzandığı bir Türkiye'ye elbette kavuşacağız. Mevcut kanun teklifi bu hedeflere yönelik bir adım değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) - Gerçek anlamda demokratik bir siyasal düzene kavuşmak için önce bir zihniyet değişimi, sonra yasalarda tadilat ve toplumsal sözleşme mahiyetinde yeni bir anayasa gerekmektedir. İktidarın bu yönde bir iradeye sahip olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla, hukukun üstünlüğü anlayışının tesisi ancak iyileştirilmiş parlamenter demokratik rejimi tesis edecek bir iktidar değişimiyle gerçekleşecektir, bu da çok uzak değildir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)