| Konu: | Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 105 |
| Tarih: | 30.06.2020 |
İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Teklifi'nin 27'nci maddesi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, kamuoyunda ikinci yargı paketi olarak bilinen teklifi görüşmekteyiz. Yani adalet üzerine konuşmaktayız ancak adaletin en temel kurumlarından olan barolar ve avukatlarımızın dertlerine cevap verememekteyiz. Üstüne üstlük geçtiğimiz günlerde barolar hakkında planlanan düzenlemeyi protesto etmek için demokratik hakkını kullanan baro başkanlarına yapılan muamele de ortadadır. Allah aşkına, 80 kişi, 80 baro başkanı yürüyerek Ankara'ya girse darbe mi olacaktı, savaş mı çıkacaktı, Ankara düşman işgaline mi uğrayacaktı? Bu ne tahammülsüzlüktür, sürekli aşırıya kaçmaktasınız. Geçtiğimiz hafta, 15 Temmuz gazilerinin darbedildiği hadise hâlâ sıcaklığını korumaktadır.
ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) - Önce gazileri, sonra avukatları darbettiler.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Yakında sayın milletvekillerimizden biri darbedilirse hiç şaşırmayacağım.
Kıymetli milletvekilleri, iktidar elini vicdanına koyup düşünmelidir. Yandaş baro başkanı yok diye baroların yapısını kanunla değiştirmek adalet midir? İşte mesele de tam burada başlamaktadır. Mesele adalet kavramındadır. Adalet, bir duygudur, bir inançtır. Adalet, bir yaşam biçimidir. Adalet inancını yüreğimizde taşımazsak istediğimiz kadar kanun çıkaralım boşunadır, beyhudedir. Yüce dinimizde adalet iman kadar, takva kadar, ibadet kadar önemli bir kavramdır. Tarihimizde adaletle hükmetmek bir devlet ilkesi olmuştur. Büyük Türk komutanı Emir Timur geniş arazileri fethettikten sonra tarihe geçen şu ifadeyi kullanmıştır: "Memleketler kılıçla alınır ancak adaletle muhafaza edilir." Yargının siyasallaştığı, HSK'nin Cumhurbaşkanının eline bakar hâle geldiği, mahkemelere güvenin her geçen gün düştüğü bir ortamda memleketimizi adaletle muhafaza edebilir miyiz? Bunu vicdanlarımıza sormamız gerekir. Hazreti Peygamber'in en yakın arkadaşı ilk halife Hazreti Ebubekir, hilafet görevine geldiğinde ilk anda yaptığı konuşmada bakın, neler söylüyor: "Güçsüz olanınız haklı ise hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçlüdür, güçlü olanınız haksız ise kendisinden hak sahibi hakkını alıncaya kadar benim yanımda güçsüzdür." İşte, devlet budur. Devletin varlık sebebi bu adalet dengesinin sağlanmasındadır. Ancak AK PARTİ iktidarı, Hazreti Ebubekir Efendimiz'in bu söylediğinin tam tersini yapmaktadır. "Eğer AK PARTİ'li iseniz güçlüsünüz, değilseniz güçsüzsünüz." algısı toplumumuzda hâkimdir.
Memlekette finansçı kalmamış gibi millî güreşçimiz Yerlikaya'nın Vakıfbank Yönetim Kuruluna atanması işte bu algının sebeplerinden birisidir. Muhalefetin sesini kısmak için cezalar yağdıran RTÜK Başkanının Halkbank Yönetim Kuruluna atanması adalet duygusunun yıkılmasının temelindedir. Ankara Büyükşehir Belediyesinde Halk Ekmek Genel Müdürüyken istifa edip Yalova'da üç dört farklı göreve getirilen şahsın varlığı Türkiye'de adalet duygusunun bozulmasının bir numaralı sebebidir.
Adalet sadece mahkemede yoktur, Hazreti Ali Efendimiz'in işaret ettiği gibi "Devletin dini adalettir." Devletin dini adalet ise küfrü de zulümdür. Adaletin olmadığı yerde zulüm hâkimdir. Sizleri vicdanınızı dinlemeye, Allah'ın "adalet" ismi çerçevesinde adil olmaya çağırıyorum. Bunu hep birlikte yapabiliriz diye düşünüyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, son olarak -bir dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde hizmet vermiş olan- Mustafa Necati Kültürevi'nin isminin değiştirilmesini doğru bulmadığımı da ifade etmek istiyorum. Merhum Mustafa Necati Uğural, Millî Mücadele ve cumhuriyet döneminde büyük hizmetler yapmış, Millî Eğitim ve Adalet Bakanlıklarını icra etmiş, sonrasında ise genç yaşında vefat etmiş bir şahsiyettir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar Sayın Oral.
İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) - Teşekkür ederim.
Bu ismin kaldırılıp tartışmaya mahal verebilecek bir ismin oraya verilmesi asla doğru değil kanaatindeyim. Toplumsal kutuplaşmaya mahal verecek işlerden kaçınmamız gerekmektedir. Ayrıca, Mustafa Necati'nin kendisinin bağışladığı eve başkasının ismini vermek hakkaniyete uygun olmadığı gibi ahlaki de değildir. Eminim ki Nuri Pakdil'in isminin yaşatılabileceği pek çok tesis vardır ve bulunabilir. Bu durumun da düzeltilmesi gerektiğini düşünüyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)