| Konu: | Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 106 |
| Tarih: | 01.07.2020 |
HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta bu kürsüden Cumhurbaşkanlığı Hukuk Kurulunun bir açıklamasıyla ilgili tepkimi ortaya koymuş ve bu Kurulun, Türklüğe düşmanca tavrından dolayı Cumhurbaşkanlığı bünyesinden uzaklaştırılmasını talep etmiştim. Bu Kurul, çok pervasızca, tezlerini Anayasa'ya aykırı ve yalan üzerine kurarak açıklama yapmıştır. "Yapılan tüm araştırmalarda hiçbir kimlik grubu yüzde 50'den fazla bir sosyolojik güce sahip değildir." şeklindeki ifadenin aynı zamanda kasıtlı ve kötü niyetli olduğunu düşünüyorum. Konuşmamda, bir araştırmadan alıntı yapmış ve bu araştırmadan başka alıntılar da yapacağımı söylemiştim.
Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Bu araştırma, 2004 değil 2014 yılında yapılmıştır. Bir devlet üniversitesi tarafından "Türkiye'de Kimlikler, Kürt Sorunu ve Çözüm Süreci: Kamuoyundaki Algılar ve Tutumlar." başlıklı olarak yaptırılan söz konusu araştırma çok değerli ve faydalı sonuçlar vermiştir.
Bu araştırmanın üçüncü bölümü Türk kimliği, dili ve kültürü hakkında algılarla ilgilidir. Sonuçlara bakıldığında, yüzde 85'i Türkçenin tek ana dilleri, yüzde 8'i ise ana dillerinden biri olduğunu söylemiştir. Buna göre, yüzde 93'ün ana dilinin Türkçe olduğu görülmektedir.
Türkiye gibi nüfus ve toprak bakımından büyük bir ülkede yüzde 93 gibi çok yüksek bir oranda Türkçenin ana dili olarak belirtilmesi, Avrupa ülkeleri arasında en yüksek oranlardan biridir.
Türk dili ve kültürünü etnik dil ve kültürleriyle günlük hayatlarında nasıl kaynaştırdıkları sorulduğunda, yaklaşık yüzde 82'lik çok büyük bir çoğunluk Türk dili ve kültürünün hayatlarında ya tek veya birinci sırada olduğunu belirtmiştir.
Değerli milletvekilleri, Atatürk'ün sağlam sosyolojik temellere dayanarak ortaya koyduğu milletleşme sürecinin mükemmel şekilde devam ettiği ama 21'inci yüzyılın ilk on sekiz yılına damgasını vuran AKP iktidarlarıyla birlikte çok ağır saldırılara maruz kalmasına rağmen, milletin feraseti ve irfanı sayesinde halâ sürmekte olduğu görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine ve kurucu iradeye karşı amansız bir savaş açan Adalet ve Kalkınma Partili birçok kimse ve yandaş yazarlar Atatürk'e, arkadaşlarına ve Türklüğe hakaret etmişlerdir.
Bir tarafta "36 etnik grup'' diyerek yaralar kaşınmış, millî birlik ve kardeşlik duyguları bozulmaya çalışılmış, diğer taraftan Türk milliyetçiliği küçümsenerek ayaklar altına alınmıştır. "Türk" ve "Türkiye" adı resmî kurumlardan bile silinmeye başlanmıştır. "AKP sayesinde Türk olmaktan kurtulduk.". diyenler il başkanı ve milletvekili yapılmıştır.
Son zamanlarda "Türk" ve "Atatürk" sözlerini duysak da samimi olup olmadıklarını henüz anlamadan Cumhurbaşkanlığı bünyesinden resmî bir kuruldan, Hukuk Politikaları Kurulundan duyduğumuz açıklama, hiçbir şeyin değişmediğini, kafalarındaki yüzyıllık reklam arasının devam ettiğini, 2023'te sona ereceğini ve hedeflerine varacağını zannetmektedirler. Türk milletinin uyanık evlatları, Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'ni emanet ettiği Türk gençliği her şeyin farkındadır. Daha altı ay önce İstanbul'da, resmî birçok kişi ve kuruluşun katılımıyla, o zamanki sıfatı Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı ve Güvenlik Kurulu üyesi olan sakallı, emekli generalin kurmayı hayal ettiği yeni devletin adını, dilini, başkentini, para birimini ve niyetlerini biz duyduk ve takip ettik ama cumhuriyet savcılarının takip edip etmediklerini henüz bilmiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Anayasa'nın başlangıç ilkeleri, değiştirilmesi teklif bile edilemez olan ilk 3 maddesi, Anayasa'nın 81'inci maddesine göre bu kürsüden milletvekili olarak yaptığımız yemin ve aynı zamanda, Cumhurbaşkanının gene bu kürsüden Anayasa'nın 103'üncü maddesine göre ettiği yemin, yasaklanan Andımız, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi hep Türklük üzerine kurulmuştur, bundan aklı başında hiçbir Türk vatandaşı rahatsızlık duyamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - İşte, burada ifade ettiğim "hiçbir Türk vatandaşı" derken bile etnik kökenine bakmadan, hiçbir ayrım yapmadan, Anayasa'nın 66'ncı maddesindeki "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür." ifadesine vurgu yapmaktayım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)
Biz milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı, namusumuz ve şerefimiz üzerine yemin ediyoruz, Anayasa'dan ayrılmayacağımıza söz veriyoruz, bu yemini Türk milletinin önünde yapıyoruz; Cumhurbaşkanı, ayrıca tarih huzurunda olduğunu beyan ediyor. Anayasa'ya bağlı kalmak bir namus ve şeref ve sözü olması kadar, devletin varlığının da garantisidir. Başka türlü devlet kalıcı olamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyursunlar efendim.
HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, Atatürk, 20 Ekim 1927 yılındaki Nutuk'unda Türk gençliğine hitap ederek mevcudiyetimizin ve istikbalimizin yegâne temeli, en kıymetli hazinesi olarak gösterdiği Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeyi birinci vazife olarak göstermiştir. Bu vazifeyi asla unutmayacağız. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar) Hırpalanan ve kutuplaştırılan millî birlik ve beraberliğimiz, huzur ve güven içinde yaşama umudunu azaltmıştır, kabul etseler de etmeseler de gerçek durum böyledir. Bu gerçeği bizim söylememiz kadar ülkeyi yönetenlerin de görme ve anlama mecburiyeti vardır. Yaptığımız ikazların anlaşılmasını bekliyor, Genel Kurulu ve Türk milletini selamlıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)