| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 17.12.2012 |
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA MOROĞLU (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; günlerdir konuştuğumuz bütçenin halka ve ülkeye yarar sağlayamayan bir bütçe olduğunu, bütün muhalefet partililerinin eleştirileri ve önerileriyle, verdikleri rakamlarla ortaya koymuş durumdayız fakat şu an bir umudumuz var, bu bütçeyle ilgili Maliye Bakanımıza aktarma yetkisi, eksiltme yetkisi, iptal yetkisi ve devir yetkisi vereceğiz. Biz de Bakanımıza geçen yıl bu yetkiyi yine vermiştik fakat bugün önümüze eğer geçen yıl verdiğimiz yetkiyi nasıl, nerelerde ve ne için kullandığı noktasında bir rapor gelseydi, bugün vereceğimiz yetkinin -yanlış yapmadan ya da daha az yanlış yaparak- nasıl kullanabileceğine ilişkin önerilerimizi daha rahat iletebilirdik.
Gördüğümüz odur ki 2013 yılı bütçesinin 2012 yılından farklı hiçbir yanı yoktur ve yine halka yoksulluk, halka zam, halka zulüm ve şiddete ayrılan, savaşa ayrılan bir bütçe olduğunu buradan ifade ederek, Maliye Bakanının bu yetkiyi ilk önce halkın hak arama taleplerine karşı, öğrencilerin, işçilerin üzerine sıkılan biber gazına ayrılan bütçenin iptal edilmesiyle başlamasını Cumhuriyet Halk Partisinin bütün milletvekillerinin bir isteği olarak ileterek başlamak istiyorum çünkü yapılan bir bütçenin ilk önceki görevi mutlaka halkı yaşatmaya dönük olmalıdır çünkü yaşam en kutsal haktır ve insanlarımızı yaşatmadan, onların daha iyi yaşamasını, yaşarken daha iyi yaşamasını sağlayamazsınız. Bugün, özellikle son yıllarda izlediğimiz bütün haberlere, bütün gazetelere baktığımızda insanlarımızın iyi yaşamayı bırak, öldüğünü görüyoruz, ölüyor insanlarımız; daha ana rahmindeyken iyi bakılamadığı için ölüyor, doğduktan sonra iyi beslenemediği için ölüyor, yer altında maden işlerinde çalışırken ölüyor, TEDAŞ işçisi olduğu için ölüyor, demir yolu işçisi olduğu için ölüyor; genç kızlarımız sevdikleri için, âşık oldukları için ya da olamadıkları için ölüyor; kadınlarımız tıpkı Gülşah Öğretmen örneğinde olduğu gibi, sizin atadığınız valilerin ve emniyet müdürleriniz koruma vermedikleri için ölüyor ve onlara "En fazla ölürsünüz." dendiği için ölüyorlar. Yani her gün insanlarımız ölüyor. Ve bu bütçede o insanları yaşatmak için bir parça göremiyoruz. Onun için Maliye Bakanımızın bu aktarma işlerini, devir işlerini, iptal işlerini yaparken ilk önce insanlarımızı yaşatmaya dönük bir aktarma yapmasını diliyoruz. Çünkü, bu iktidar her muhalif sesi, her aykırı sesi, tıpkı biraz önce bir milletvekili arkadaşımızın Grup Yorum'a yıllardır yapılan zulmü anlattığı gibi, terör eylemi olarak kategorize ediyor ve terör eylemi olarak adlandırdığınız her muhalif sesi yok etmek için bir tarafta KCK davaları, bir tarafta Ergenekon davaları, bir tarafta Devrimci Karargâh davaları ve hepsinin şablon olarak uygulaması da aynı; hiçbirinde hukuk, hiçbirinde adalet, hiçbirinde vicdan yok.
Onun için, ilk önce bu bütçenin ya da halk için yönettiğini iddia eden bir iktidarın ilk önce halkı yaşatmaya bütçe ayırması gerektiğini düşünüyoruz. İstediğiniz kadar istediğiniz alana; otoyollara, kara yollarına, havaalanlarına bütçe ayırın. Eğer, ilk önce halkın yaşamasını sağlayamıyorsanız bu halk için yapılan bir bütçe değildir.
Geçen hafta İnsan Hakları Haftası'ydı. Bütün dünya artık devletlerin karnesini insan haklarına verdiği önemle ölçüyor, hem ekonomik alanda hem siyasi alanda. Bizim almamız gereken ölçünün de bu olması gerektiğine inanıyorum. Bunun için, hayatta kalmayı başarabilmiş olanlar için de yapacağınız bir şey var Sayın Bakan. İnsanların yaşarken daha iyi yaşaması için -aile sigortası kanunumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinin raflarında bekliyor- her yoksul insana, bırakın açlık sınırı altında yaşamayı, evine ekmek götürebilmesi için, her yoksul aileye en az 600 lira vermeyi getirin kanun teklifi olarak ve bu yoksul halka verelim ki, bu bütçenin, halk için mi yoksa halka zulüm eden, halkın vergileriyle dış borç ödeyen, halkın vergileriyle ülkelerine ve insanlarına savaş ilan eden bir bütçe olmadığına karar verelim. (CHP sıralarından alkışlar)
Yine siz, 18 yaşını doldurmuş, askerliğini yapmış, üniversitesini bitirmiş ama iş bulamamış insanlara işsizlik sigortasından pay ayırın, aktarın. Onu otoyollara ayıracağınıza, o işsizlik sigortasının bütçesine aktarma yapın, o insanlarımıza işsizlik sigortasıyla katkıda bulunalım.
Yine siz, hiçbir dahilleri yokken, özellikle sizin Orta Doğu'da uyguladığınız hesapsız kitapsız dış politikalardan ötürü, Niğde'de, Nevşehir'de, Tire'de, Ödemiş'te tarlalarda patateslerini bırakan köylülere yardım edin. (CHP sıralarından alkışlar) Ama siz de kalkıp Van Vali Yardımcısının dediği gibi "Ne olur, en fazla patatesler tarlada kalır." diyebilirsiniz ama sadece patatesler tarlada kalmıyor o zaman Sevgili Bakan, sevgili arkadaşlarım, can da tende kalmıyor. Ödemiş'te, Tire'de patatesleri tarlada kaldığı için intihar eden köylüler var. Bankanın kredisini ödeyemediği için, komşusundan aldığı borç parayı ödeyemediği için, pompası sökülüp elektrik borcunu ödeyemediği için, "Böyle yaşamaktansa başım öne eğik olmaktansa ölmek yeğdir." diyen işçilerin canı tende kalmıyor. Patatesler tarlada kalıyor ama onların canı tende kalmıyor.
Eğer siz, bizim verdiğimiz yetkiyi ufacık da olsa halk için kullanmak istiyorsanız, demir yollarına para aktarın. Ne için? İlk defa, saman ithal eden bir Hükûmet durumuna geldik sizin izlediğiniz tarım politikalarından ötürü. Tamam, çaresi var, Bulgaristan'dan, Romanya'dan saman ithal ediyoruz, edelim ama aynı saman Edirne'de 30 kuruş, Tire'de 70 kuruş, Ağrı'da 90 kuruş. Nedeni ne? Nakliye giderleri. Önerge verdik, dedik ki: "Bu nakliye giderlerini karşılayın, her yerde 30 kuruş olsun, hatta, daha cesaretli davranın, biraz da sübvanse edin 15 kuruşa verin samanı." onu da yapmadınız ama 2005 yılında 84 milyon olan örtülü ödeneğin 2012 yılında 527 milyon olmasını sağlarsınız, oraya aktarırsınız. Bu yetkileri veriyoruz halk için kullanın diye. Onun için umudumuz sizde
Özellikle, yaşatmakla ilgili insan hakları alanına bir aktarma yapmanızı istiyoruz ve insanlarımızın yaşamını engelleyen, yaşarken onların kötü yaşam koşullarında yaşamasına neden olan ve düşüncelerinden ötürü yaşama hakkını ihlal eden yurttaşlarımızın haklarını savunmak için o alana para aktarmanızı istiyoruz, nedeni de şu: İnsan hakları bütünüyle, hangi alanda olursa olsun, dinlisi dinsizi, Hristiyanı Müslümanı, Türk'ü Kürt'ü, kızı erkeği herkes için hak. Konut hakkı, yaşam hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı hepsi insan haklarının içinde ve bunların hiçbirinde iyi durumda değiliz. Ama bu alana para aktarmanız için ilk olarak şöyle düşünerek başlamamız gerekiyor: Bizim görevimiz ilk önce insanı yaşatmaktır, sonra iyi yaşatmaktır.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yıllardır, özellikle 12 Eylül 2010'dan beri, 12 Eylülle hesaplaşmanın nasıl olması gerektiğini biz anlatıyoruz ama 12 Eylül referandumunda, referandumu kabul ettirebilmek için Erdal Eren'i anıp gözyaşı dökenler, Erdal Eren'in 17 Aralıkta asıldığını hatırlamadılar bile çünkü, işleri bitmişti. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri ve alkışlar)
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hiçbiri yoktu.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Hiçbiri yoktu, hatırlamadılar da. Ne buradan gözyaşı döken Başbakan hatırladı, ne aileden, sosyal işlerden sorumlu devlet bakanı hatırladı ne de diğer? Yani size insanlar kullanılmak için lazım. Bu kürsüden ettiğiniz "Biz hizmet için varız." lafı külliyen yalan. İnsanlar, size kullanılmak için var. 12 Eylülle yüzleşmek isteyenlerin yapması gereken ilk iş -özellikle bugünlerde- İnsan Hakları Haftası'nda bu bütçe görüşülürken, kayıpların önlenmesine ilişkin 2006 yılında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen, 2011'de uygulamaya geçen, 88 devletin kabul ettiği, devlet tarafından insanların zorla kabul edilmesine karşı sözleşmeyi hâlâ imzalamadınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Geçen yıl bu kürsüden yine uyardık. Hiçbir milletvekilinin "Ya bu sözleşme nasıl bir sözleşme, bir açıp bakalım, ona göre biz de bakanımıza baskı yapalım." dediğini de zannetmiyorum çünkü burada bir ses çıkarmıyor, çıkmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bakıyoruz, bakıyoruz.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - 12 Eylülü anmanın mihenk taşı bunlar değerli arkadaşlarım.
Zamanım yetmedi ama bunu söylemeden geçmeyeceğim mikrofonlar da kapansa.
Son söz: Otuz iki yıldır Berfu Ana oğlunun kemiklerini arıyor, 105 yaşında. Ve onu bu yaşa kadar yaşatan belki oğlunun kemiklerini bulma umuduydu ama Berfu Ana?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Kimin zamanında?
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Kimin zamanında olursa olsun, on yıldır iktidardasınız, siz bulacaksınız.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Ne zaman kayboldu?
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Her zaman da?
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Moroğlu?
MUSTAFA MOROĞLU (Devamla) - Berfu Ana 105 yaşında ve artık, hasta, yatakta; vasiyeti hepimizin üzerindedir. "Ben ölürsem gömmeyin, oğlumun kemiklerini bulunca gömün." diyor. Bu vicdan herkesi yaralar. Bakanı da yaralasın, sizi de yaralasın ve artık bu kayıpların üstüne gidin arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar; AK PARTİ sıralarından gürültüler)
AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (Samsun) - Silivri'de bulursun.
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Moroğlu.