| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 109 |
| Tarih: | 08.07.2020 |
HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avukatlık Kanunu'ndaki değişiklik nedeniyle, birinci bölüm üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle şunu belirteyim: Devletin yapısı yasama, yürütme ve yargı organından oluşmaktadır; bu, anayasal bir hükümdür.
Şimdi, yasama Meclisinin yani Meclisin düştüğü durumu herkes çok iyi biliyor. Meclisin iradesinin ne kadar ayaklar altına alındığını, ne kadar işlevsizleştirildiğini herkes çok net bir şekilde biliyor; bunu anlatmaya gerek yok. Yürütmeye gelince, yürütmenin hâlini de şöyle bir kelimeyle ifade etmek istiyorum: Siz iyi bir şekilde yürütüyorsunuz; bu da nettir, buna da söyleyecek bir lafımız yok. Çok laf var aslında ama...
Bakın, yargıya gelince, yargının gerçek fotoğrafı şu: Artık Türkiye'de tarafsız ve bağımsız bir yargıdan bahsetmek mümkün değildir. Sayısız örnekleri var, sayısız uygulamaları var ve yargıyı öyle bir hâle getirdiniz ki artık yargı olmaktan çıkmış durumdadır; emir alan, tarafsızlığını yitiren ve âdeta taraflı karar veren bir mekanizma hâline dönüştürülmüştür.
Bakın, son yirmi yıla baktığımız zaman, Türkiye'de binlerce köy boşaltıldı, binlerce faili meçhul cinayet var. Bakın, binlerce işkence vakaları var, çocuk tecavüzcüleri var, kadın cinayetleri var. Binlerce siyasetçi şu anda cezaevlerinde, gazeteciler cezaevinde, düşünürler cezaevinde ve Türkiye'de muhalefet eden kim varsa hepsi bu yargının hedefinde ve bu tarafsız yargının vasıtasıyla çoğu insan ve çoğu muhalif kişi şu anda cezaevlerinde ya da maalesef yurtdışında. Bu yargı bu sebeple yargı olmaktan çıkmış ve yargı vasfını yitirmiştir. Bunun örnekleri binlercedir; Demirtaş örneği var, Kavala örneği var.
Bakın, son günlerde -çok önemli- biz neredeyse canlı şekilde bir işkence vakasıyla karşı karşıya kaldık. Sevil Rojbin Çetin işkenceye maruz kaldı, Mecliste gündeme getirildi, sırf bu işkenceyi örtbas etmek için bu yargı ne yaptı biliyor musunuz? Gözaltı süresini günlerce uzattı ve siyasal çalışma yapan bir siyasetçi, bir kadın siyasetçi bir haftadan fazla gözaltında tutuldu ve sonunda örgüt üyeliği nedeniyle de tutuklandı; şu anda cezaevinde. Bakın, vücudundaki mevcut yaralar iyileşsin diye, tespit edilmesin diye gözaltı süresi uzatıldı ve bunu yapan, bu yargının kendisi; bunu yapan, bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitiren bu yargı.
Peki, bu yargının bir ayağı nedir? Savunma, avukatlar. Bakın, saraya karşı duran avukatlar bir açıklama yaptı, muhalefet ettiler, demokrasiden yana tavır koydular, sarayın hedefi hâline geldiler. Bakın, on binlerce genç, sizlere "Oy yok." dediler ve bunu sosyal medyada paylaştılar. Şimdi, sosyal medyanın mevcut olan ortamı şu an itibarıyla yine sarayın hedefinde, bununla ilgili bir kanuni düzenleme yapmak için şu an çalışma yapıyorlar.
Bu, Avukatlık Yasası'nda getirmiş oldukları değişikliklerin hiçbir şekilde mantıkla ilgisi yok değerli arkadaşlar. Ne mantıkla ne bilimle ne ahlakla ne de toplumun iradesiyle ilgisi olmayan bir düzenleme. Bakın, biz bunu Komisyon sürecinde çok net bir şekilde dile getirdik. Ya, kanunlar arasında bir ahenk olur, kanuni düzenlemelerde bilimsel bir ölçüt olur, sayısal bir ölçüt olur, mantık olur; bunların hiçbiri bu kanuni düzenlemede yok. Neden yok? Bakın, deniliyor ki: "5 bin üyesi olan bir baro, 2 bin imzayla yeni, ikinci bir baro kurabilir." Peki, daha sonra neyi getiriyorlar? Diyorlar ki: "O baro mensuplarından 5 bin kişiye 1 delege düşer." Ya, siz bu sayıyı nereden çıkardınız? Bunu hangi mantıkla getirdiniz, mantığınız ne? Neden bin kişi değil; neden 3 bin kişi değil, neden 50 bin kişi değil; neden 5 bin kişi? Bunun açıklamasını, bunun gerekçesini gösterebiliyor musunuz? Gösteremiyorsunuz çünkü mantıklı değil, mantığı yok. Neden böyle bir şeye gidiyorsunuz? Çünkü bu barolar size muhalif, bu baroları bölmek istiyorsunuz, kendi baronuzu oluşturmak istiyorsunuz. Sizin hedefiniz bu, sayınızı ona göre oluşturdunuz.
Bakın, ne kadar mantıksız olduğunu size göstereyim. 38 kişilik bir avukat grubu olan bir ilde eşittir 4 delege. Bakın, 38'e karşı 4 delege. 4.999 yani 5 bine 1 kala olan bir ilde eşittir 4 delege. Ya, hangi mantıkla böyle bir düzenlemeye gidiyorsunuz, hangi mantıktır bu? Bakın, ilkokul 1'inci sınıftaki çocuğun önüne koyar, derseniz ki "Burada mantık var mıdır?", önünüze bu kâğıdı fırlatır atar, fırlatır atar. Böyle bir şey olmaz, böyle bir şey yok. Amacınız ne peki? Amacız, etki altında tutamadığınız, etkileyemediğiniz, demokratik mücadelenin olduğu yerde, bunu da kendi barolarını oluşturmak üzere, yepyeni bir ortam yaratmak istiyorsunuz.
Bakın, Sevil Rojbin Çetin meselesine gelelim. Açık bir işkence olayı var; burada Mecliste gündeme getiriyoruz Halkların Demokratik Partisi olarak, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı çıkıp burada aleyhe beyanda bulunuyor, açıklamada bulunuyor. Bundan utanmak lazım, insan bundan hicap duyar. Bu kanun teklifi çevreyi ilgilendiriyor, Anayasa'yı ilgilendiriyor, çocuk haklarını ilgilendiriyor, insan haklarını ilgilendiriyor, birden fazla komisyonu ilgilendiren bir yasal düzenleme; hepsinden görüş alınması gerekiyor ama tek bir komisyondan görüş alınmaması artık burada şart. Nedir o komisyon? İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu. Artık, o tarafsızlığını, fonksiyonunu yitirmiş durumdadır. Böyle, buraya çıkıp bu şekilde, işkenceden yana tavır koyan bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanından burada böyle bir rapor almak, o Komisyona bu kanuni düzenlemeyi havale etmek artık mümkün değildir, derhâl istifa etmesi lazım, derhâl istifa etmesi lazım.
Değerli arkadaşlar, bir de bu kanuni düzenleme ne getiriyor biliyor musunuz? Bakın, doğrudan doğruya iradeye müdahale söz konusu. Ekim ayında, kasım ayında bütün baroları ve Barolar Birliğini seçime zorluyor bu kanuni düzenleme. Ya, bu, yasamanın doğrudan doğruya yargıya müdahalesidir; zorunlu kılıyor, feshediyor, "Bakın, siz bu seçimi yapmak zorundasınız." diyor. Bu nedir? Bu bir darbedir, bu bir kayyum atamasıdır, kayyum atamasından başka bir şey değildir. Bu yönüyle de çok açık bir şekilde Anayasa'ya aykırı bir düzenlemeyi beraberinde getiriyor.
Değerli arkadaşlar, sokakta baro başkanlarını copladınız, üzerlerine su sıktınız. Bu baro başkanları geldiler, bu Mecliste kendi görüşlerini dile getirmek istediler; Meclisin dışında, duvarın dibinde bu insanları beklettiniz. Bakın, oturabilecekleri bir sandalye edinmişlerdi, o sandalyeleri de altlarından çektiniz. Ya, utanmak lazım böyle bir şeyden! Bu Meclis, halkların meclisidir. Bu Meclis, bütün halkların Meclisidir. Bu Meclisin etrafını bariyerlerle çevirmişsiniz, her tarafını kapatmışsınız. Kime kapatmışsınız? Bütün halklara ve bütün topluma kapatmışsınız, kime kapatmışsınız bu Meclisi? Bakın, siz korkuyorsunuz, siz artık bu halktan, bu toplumdan korkar hâle geldiniz. Sizin artık meşruiyetiniz yoktur, meşruiyetinizin olmadığını ben şu rakamlarla size bildirmek istiyorum. Sizin bu yasayı çıkarma meşruiyetiniz kalmamıştır. Bakın, söyleyeyim size rakamlarla: 24 Haziran seçimlerinde AKP'nin oyu yüzde 42,56. Peki, son yapılan araştırmada nedir? Yüzde 30,3. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) - Ya, o sana göre. 44,44... Bende 44... Ben kendim, yaptım 44...
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bana göre değil, öyle. Sen şu anda yüzde 30'un altına düşmüşsün.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Merak etme, sen çok rahat ol! Yüzde 44, Allah'a hamdolsun; 15 de MHP.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Sizin bu yasayı çıkarma yetkiniz yok artık. Siz gidicisiniz, gidicisiniz çünkü bu yasayı artık çıkaramazsınız. Bu yasayı bırakacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bu halka teslim edeceksiniz.
HAMZA DAĞ (İzmir) - O uydurma, uydurma!
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Öyle tabii. Uydurma değil, gerçek tabii.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Uydurma, uydurma!
BAŞKAN - Toparlayın.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bu, gerçeğin ta kendisidir. Bak, siz giderayak bu toplumu dize getirmeye çalışıyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
BAŞKAN - Bir dakika sayın milletvekili...
HAMZA DAĞ (İzmir) - Demokrasiye yeni bir şey kattınız ya?
BAŞKAN - Hatip konuşmasını yapsın, müsaade edin arkadaşlar.
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Giderayak bunu yapıyorsunuz. Sizin artık hiçbir meşruiyetiniz kalmamış. Siz Türkiye'de insan haklarını ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapıyorsunuz. Siz bunu yapma hakkına sahip değilsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) - HDP kaç HDP? O ankette HDP kaç?
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Rüya görüyorsun, rüya!
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Gelin, şimdi seçime gidelim o zaman. Gelin, gidelim. Seçime gidelim o zaman.
BAŞKAN - Bir dakika... Beyler...
HAMZA DAĞ (İzmir) - Söyler misin, o ankette HDP kaç?
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Seçime gidelim.
HAMZA DAĞ (İzmir) - Söyler misin o ankette HDP kaç? Hadi, söyle bakalım.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bakın, seçime gittiğimiz andan itibaren, siz artık sandığa gömülüsünüz ve sandığa gömüleceksiniz.
BAŞKAN - Sayın Dağ...
HAMZA DAĞ (İzmir) - Söyler misin o ankette HDP kaç? Hadi, söyle bakalım? Söyleyemezsin çünkü yalan söylüyorsun! Yalan söylüyorsun!
BAŞKAN - Sayın Dağ...
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Ne hakladır ki yargıyı etki altında tutuyorsunuz? Ne hakla bunları yok etmeye çalışıyorsunuz? Sizin buna hakkınız yok! Yok hakkınız! Hakkınız yok burada, yok!
HAMZA DAĞ (İzmir) - Yalan söylüyorsun!
OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Hadi canım sen de!
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Dinleyin.
BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika...
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Neden 5 bin kişiyle ki? Neden irade üzerine etki koymaya çalışıyorsunuz?(AK PARTİ sıralarından gürültüler)
HAMZA DAĞ (İzmir) - Haydi söyle bakalım!
BAŞKAN - Bir dakika Sayın milletvekili... Bir dakika...
ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Bakın, siz gidicisiniz. Gidici olduğunuz için de yapacağınız tek şey çekip gitmektir. Bu yasal düzenlemelere son vermektir.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)