| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 09.07.2020 |
HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmama başlamadan önce, öncelikle, Komisyondaki görüşmelerden aldığımız tutanaktan bir bilgiyi paylaşmak istiyorum: AKP Grubu Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan, bu çoklu baro sistemine yaptığımız -muhalefetin yaptığı- itirazlar sonrasında verdiği cevapta "Almanya'da 90 tane idari merkez, 160 tane baro var, evet" diyor. "Baro başkanları çıksın bize söylesin. Bakınız, 90 tane idari bölge, 160 tane de baro var." diyor. Yani, gerçekten biz mi kötü niyetliyiz ya da biz iktidarı anlamıyor muyuz, dünyada örneği var da gerçekten biz mi bilmiyoruz diye ısrarla baktık. Almanya'da avukatlık sistemine baktığımızda -ki Komisyonda da söyledik, ısrarla kabul etmedi- hâlihazırda var olan toplam 27 bölgesel baro bulunmaktadır. Bu bölgesel baroların yanında, federal yüksek mahkemeye akredite olabilmiş olan avukatların üye olabildiği sadece 1 baro daha mevcuttur yani toplamda 28 baro vardır.
Değerli arkadaşlar, eğer bu kadar yanlış ve eksik bilgilerle çoklu baro gibi ülke yargısını, hukuk sistemini felakete götürebilecek olan bir düzeni yaratmak istiyorsanız peşinen söyleyelim size: Bu felaket getirir, bundan dönün.
Yine, kişiler arasındaki mektuplar aslında başkalarıyla paylaşılmaz ancak önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sayın Selahattin Demirtaş' a yolladığım mektubun neredeyse yarısından fazlası sakıncalı bulunmuş, önceki dönem Eş Genel Başkanıma neredeyse propaganda yaptığım şaibesi yaratılmış. Sakıncalı bulunan sadece bir paragrafı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir sürü örneği var, bir Afrika atasözü bile sakıncalı bulunmuş. Yargı zaten allahlık, artık hâkim, savcı istihdam etmeye gerek yok bence. Sayın büyüğümüz yani "şahsım" diyen şahıs kimin içeri girip girmemesini ve çıkmasını istiyorsa bir peçeteye yazsın, o peçete kolluk kuvvetlerine, cezaevi yönetimine tebliğ edilsin. İşler hızlanır, kafalar karışmaz, mis gibi olur.
Herhâlde yargı için bu kadar değerlendirme yeterlidir diye düşünüyorum. Yargı eliyle tutsak edilen birine daha fazla değerlendirme yapmak ayıp olur diye düşünüyorum. "Ernst Fraenkel'in İkili Devlet Kuramı'nda anlatılanların aynısını bire bir şu an yaşıyoruz." demem sakıncalı bulunmuş değerli arkadaşlar.
Şimdi konuya dönersek -sürem az- bu çoklu baro sistemi şeklindeki felaket, dünyada örneği olmayan durum ortaya çıktığında baro başkanları itirazlarını, eleştirilerini dile getirmek için Ankara'ya yürüdüler; engellendiler, coplandılar, gazlandılar hatta iradeleri kırılsın diye yirmi altı saat boyunca yağmurun altında aç susuz bekletildiler. Islanan baro başkanlarına soğuktan korunmak için gelen kıyafetler, vatandaşın dayanışma göstermek için getirdiği kıyafetler o kuşatma altındaki baro başkanlarına verilmedi. Sebebi neydi? İktidar herhâlde şunu düşünüyor: Baro başkanları aç kalırsa, uykusuz kalırsa, yorulursa direnmekten vazgeçer.
Değerli arkadaşlar, bu ülkede, evet, açlık var, yoksulluk var, sefalet var iktidarlarınız sayesinde. Ancak bir avukat olarak, bir yurttaş olarak bizim açlığımız hukuksuzluk karşısında, bizim açlığımız adaletsizlik karşısında eğer bir şey yapmazsak aç oluruz; bizim açlığımız adalete ve hukukadır. Tüm bu sebeplerle baro başkanlarının yaptığı eylemleri, direnişi ve şu anda da yaptığı eylemi sahipleniyoruz.
Değerli arkadaşlar, bilimsel olarak insan beyni iki kısımda isimlendirilir: Bir, analitik zekâ; iki, duygusal zekâ. Duygusal zekânın olmadığı ya da zayıf olduğu iktidarlarda kibir vardır, sağduyu yoktur ve unutmayınız ki kibrin ve sağduyunun olmadığı yerde de toplumu felaket bekler.
Tüm itirazlara rağmen ısrarla, iktidar, bu çoklu baro yasasını ne bir kamu yararı olduğunu ispat ederek ne toplumu ikna ederek ne de baro başkanları ve avukatların görüşlerini alarak Komisyondan geçirdi, iki gündür de Genel Kurulda görüşüyoruz.
Değerli arkadaşlar, tarihte bilinen ilk yazılı yasalar Hammurabi Yasalarıdır. Hammurabi Yasaları milattan önce 1760'larda ortaya çıkmıştır. O dönemdeki yasalar ile şu an sizin yapmaya çalıştığınız yasalar arasındaki benzerliğe baktığımızda, ikisi de üstünlerin hukukunu yaratma gayesi... Yani aslında ilkel hukuk anlayışını binlerce yıl sonra siz tekrar yürürlüğe koymaya çalışıyorsunuz. Eğer baro başkanlarının, avukatların yaptığı bunca itiraz ve eleştiriyi dikkate alsaydınız, eğer biraz sağduyulu olup biraz da kibirden uzaklaşsaydınız bugün bu yasa görüşülmeyecekti.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) - Ancak biliyoruz, tüm itirazlarımıza, eleştirilerimize rağmen, sizler parmak sayısı fazla olduğu için bu yasayı geçireceğinizi söylüyorsunuz.
"Bu yasayı neden yapmak istiyorsunuz? Neden baroları bölmek istiyorsunuz?" diye soruyoruz arkadaşlar. Çünkü yandaş, partili barolar yaratmak istiyorsunuz; çünkü yargı bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırmak istiyorsunuz, çünkü hukuksal denetim mekanizmasından kurtulmak istiyorsunuz.
Baro başkanları nasıl Feyzioğlu'na sırtını dönüp itibarını sıfırladıysa bu halk da size sırtını dönecek ilk seçimde ve sizin siyasi itibarınızı sıfırlayacak arkadaşlar ve şunu söylemek isteriz: Tahrip etmediğiniz tek bir kurum kalmadı; siyaset, eğitim, adalet ve en önemlisi, ahlak arkadaşlar. Tüm yaptığınız hukuksuzlukların farkında olduğunuz için en ufak bir itiraza, eleştiriye, bir sese tahammül edemiyorsunuz çünkü korkuyorsunuz; arkası gelir, yıkılır surlar, saraylar diye ödünüz kopuyor. Kim güçlü; halk mı, saray mı? Bizler halkız ve yaptıklarınız canımıza yetti.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)