| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 09.07.2020 |
ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 5'inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, çoklu baro teklifi gündeme geldiğinden bu yana başta barolar olmak üzere, birçok kesim tarafından eleştiriler yöneltilmiştir. Baro başkanları, günlerce Meclis önünde bekletilmiş, Adalet Komisyonunda dinlenilmemişlerdir. Avukatlar, adliyeler önünde tepkilerini dile getirmişlerdir. Ancak hükûmet bu sesi duyacağına eylemleri dolayısıyla avukatlara soruşturma atmakla meşgul olmuştur.
Bu teklif hazırlanırken, hiçbir baroyla ortak bir çalışma yürütülmemesi, baroların görüşlerine yer verilmemesi, mesleğin sorunlarına çözüm üreten bir siyasi akıldan uzak olduğunun açık bir göstergesidir.
Toplumun yüzde 80'i yargı kurumlarında güvenmemektedir. Böylesi bir ortamda yapılması gereken şey demokratik kriterler içerisinde birçok kesimi ilgilendiren kapsamlı ve çözüm odaklı bir teklifin hazırlanması ve görüşme sürecine yine birçok kesimin dahil edilmesidir. Yükselen çok güçlü tepkilere rağmen komisyondaki görüşmelerde teklifin tek bir virgülüne dahi dokunulmamıştır. Eğer baroların, avukatların, sivil toplum örgütlerinin taleplerine kulak kapatılacaksa bu Meclis neden var? Meclis temsil ettiği toplum yararına çalışmakla mükellef değil midir? Bu Meclis sarayda hazırlanan teklifleri oylama merci değildir. Gerçeklere kör sağırsanız böylesi bir teklifi ne bizim ne de toplumun karşısına getirmeyin. Alın teklifinizi gidin sarayda oylayın.
Değerli milletvekilleri, bu teklifin dünyada bir örneği yok. İllere, eyaletlere ya da bölge mahkemelerinin yetki alanlarına göre çizilen sınırlarla örtüşen tek bir bölgede tek bir baro uygulaması, bütün demokratik ülkelerde hukuk düzeninin temel bir unsurudur. Avukatlar, bundan yüzlerce yıl önce hükümdarların gölgesinde kalmayarak bağımsız statüler kurmuşlar ve çalışma yürütmüşlerdir yani avukatlığın doğasında bağımsız statü vardır ancak bu çoklu baro teklifiyle siyasi iktidarın kendine bağlı baroları oluşacaktır. Türkiye'de zaten terazisi yamuk bir adalet sistemi mevcutken teraziyi dengede tutmaya çalışan tek hat savunmadır. Bu koşullarda savunmaya dokunmak "Bozuk bir teraziden dahi korkuyoruz." demektir ve teraziyi un ufak etmektir; savunmayı siyasallaştırmak tam da böyle bir şeydir.
Değerli milletvekilleri, barolar, kamuoyuna mal olmuş tüm toplumsal davalarda taraf olmuş ve toplumun yararına tutum sergilemişlerdir. Bu ülkede artık sistematik olan işkenceyi barolar teşhir ediyor. Kadın cinayetlerine, çocuklara yönelik her türlü kötülüğün karşısına yine barolar yani avukatlar dikiliyor. Hak ihlallerini önlemek için sistematik çalışma yapan yine barolardır. Şimdi üzerinde konuştuğumuz düzenleme, baroları parçalayarak baroların bu yönlü çalışma yapmasına engel olmayı hedeflemektedir. Bu düzenleme, bir yanıyla daha çok işkence, daha çok kadın cinayeti, daha çok hak ihlali demektir.
Şırnak'ın İdil ilçesinde 2016'daki ablukalarda öldürülen 13 yaşındaki Fatma Eraslan, gizli tanık ifadeleri doğrultusunda örgüt üyesi sayıldı ve ölümüne dair kovuşturmaya gerek duyulmadı. Yine, 2004'te aynı şey, 12 yaşındaki Uğur Kaymaz için de yapılmıştı. İşte bunlar, yargının iktidar eliyle nasıl bataklığa çekildiğinin en açık ispatıdır.
Değerli milletvekilleri, yargı zaten siyasallaşmış durumda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına rağmen cezaevlerinde siyasi rehine olarak tutulan arkadaşlarımız tahliye edilmemektedir. Somut bir delil olmayan binlerce dosyadan ötürü binlerce HDP'li şu an tutukludur. Partimiz Demokratik Yerel Yönetimler üyesi Rojbin Çetin'e yapılan işkence, avukatlar tarafından açığa çıkarılmış ancak siyasal yargı tarafından on bir günlük gözaltı sonrası tutuklama kararı verilerek işkence gizlenmek istenmiştir. Çetin'in tutuklanmasının asıl sebebi, iktidarın günler süren işkenceyi aklama girişimidir. İşte Türkiye'nin asıl sorunu budur; toplumu savunması gereken yargı sistemi, AKP iktidarı tarafından topluma karşı bir silah olarak kullanılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, Avukat Aytaç Ünsal ve Avukat Ebru Timtik, mesleğinin onuruna sahip çıkan 2 avukattır. İkisi de tutuklu ve 5 Nisandan bu yana ölüm orucundalar. Bu Meclise bir dayatmayla hazırlanan teklifler getirilirken 2 avukat yargının daha doğru işlemesi için sadece ve sadece adil yargılanmak için yaşamlarından vazgeçmeyi göze almışlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ŞEVİN ÇOŞKUN (Devamla) - Bitiriyorum.
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Adil yargılanma talebinin bedeli, ölüm olmamalıdır. Buradan bir kez daha "Avukat Ebru Timtik ve Avukat Aytaç Ünsal yaşasın!" diyoruz.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)