GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:110
Tarih:09.07.2020

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Avukatlık Kanunu'nun teklifi aslında iki ana başlıktan oluşuyor: Birincisi, çoklu baro; ikincisi de temsilde değişiklik. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu teklifte 2 bin avukat baro kurabiliyor ama bu arkadaşların 4 delegeye sahip olma imkânı varken 5 bin kişiye 1 delege veriyorsunuz. Şimdi, ben şurada şunu sorguluyorum: Yani bir baro kurmak mı önem arz ediyor, yoksa delege olmak mı? Tabii ki delege olmak ama baro kurmaya 2 bin, delege olmaya 5 bin öngörüyorsunuz. Şimdi, ne akla ne vicdana ne mantığa bu sığmıyor ama ben asıl sebebinizin şu olduğunu düşünüyorum: Hani diyorsunuz ya hep "3 büyükşehir, 3 büyükşehir." Evet, 3 büyükşehirde artılarınızı koyuyorsunuz, eksilerinizi koyuyorsunuz, size yakınları topluyorsunuz, 2 bini buluyorsunuz. 2 bini bulduğunuz için diyorsunuz ki: "2 bin kişi bu 3 büyükşehirde baro kursun." 1 baronuz oldu 3 büyükşehirde, kabul. Sonra, peki, "Barolar Birliğini nasıl ele geçirebiliriz?" diye düşünüyorsunuz, delegenin sistemini değiştirmeniz lazım. Tam da burada diyorsunuz ki ötekilere: "5 bine 1 veriyoruz." Bu sayede kurduğunuz 2 bin üyelik baroya 4 delege verirken 5 bin üyelik baroya 1 delege verip Barolar Birliğini de ele geçirmeye çalışıyorsunuz ve bunu da burada "hak" "hukuk" "adalet" diye savunmaya çalışıyorsunuz. Ancak gerçekten içinizde bunu kabul etmeyen arkadaşlarımın olduğunu düşünüyorum. Her koşulda kişiye özel baro yapıyorsunuz ve dediğimiz gibi yandaşlar baroları ele geçirsin istiyorsunuz.

Hani, biz ne zamandır çalışıyoruz? Beş gün Komisyonda çalıştık, üç dört gün de burada çalışacağız. Günlerdir bizi bu kadar çalıştıracağınıza şunu diyebilirdiniz: "İşte, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, direkt baroları belirlesin, baro başkanlarını atasın, Barolar Birliğini de belirlesin, şu zor koşullarda Meclis boşuna bu kadar mesai yapmasın." Sayısal üstünlüğünüz de var çünkü bu getirdiğiniz diğeriyle aynı. Hedef, siz kazanın; başkasının önemi yok.

Şimdi geldiğimiz noktada basının yüzde 94'ü elinizde arkadaşlar, gerisini de RTÜK kapatıyor zaten. Onun dışında gençler "Oy moy yok." dediğinde buna sinirleniyorsunuz; sosyal medyanın şalteri elinizde, kapatıyorsunuz. Yazarlar yazı yazıyor, hoşunuza gitmiyor; hâkim, savcılar elinizde, onlara cezaevi yolunu gösteriyorsunuz. E, ne kaldı, ne kaldı? Barolar kaldı. Barolar -aslında savunma- duruşu itibariyle hak arar, itiraz eder, kabul etmez. Sizin de aslında tahammülsüzlüğünüz bu itiraza. Bu yüzden baroları ele geçirmek istiyorsunuz.

Mesela diyorsunuz ki: "3 baroyu ilgilendiriyor bu iş." ama 80 baro kapıya dayandı. Hani 3 baroyu ilgilendiriyordu? Sebebini söyleyeyim size: Neden 80 baro kapımızda, burada Mecliste, biliyor musunuz? Neden bugün Kuğulu'da dayak yedi? Avukatlar "Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın." demez. Avukatlar şunu der: "Haksızlığa susan, dilsiz şeytandır." (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) O yüzden avukatlara karşısınız bugün.

En çok neye üzülüyorum, biliyor musunuz, en çok ne zorumuza gidiyor? Şimdi, yedi yıl önce FETÖ tarafından getirilen kanunla neredeyse bire bir aynı. O dönem FETÖ, orduya operasyonlar yapıyordu ve bu operasyonları destekleyen bir avukat meslektaşım, o gün orada avukatlarla beraber o operasyonları destekler açıklama yapıyordu. Bugün, arkadaşım, Sayın Grup Başkan Vekili olmuş ve bakıyoruz ki kanunda birinci imzacı olmuş, ben buna çok üzülüyorum. Herhangi bir eleştiri dahi vermeden bugün kanunda birinci imzacı olmasına çok üzülüyorum. Yarın "Bizi Pelikan kandırdı." diyeceksiniz; yarın "Hak Yolcular kandırdı." diyeceksiniz ya da yarın "Feyzioğlu kandırdı." diyeceksiniz. Biz, sizin kandırılmanızla çok yakından ilgileniyoruz. Neden, biliyor musunuz? Kandırılmanın sonucunu, ceremesini bireysel olarak sizler çekseniz buralarda bu kadar çırpınmayız ama siz iktidarsınız ve sizin kandırılmanızın ceremesini halk çekiyor, vatandaş çekiyor. En son kandırılmanızda burada tepemize bombalar düşmüştü. O yüzden diyorum ki gelin, yol yakınken vazgeçin.

Şimdi, son bir şeye dikkatinizi çekmek isterim, bu 115'inci maddeye Sayın Başkan. 115'inci maddede baroları olağanüstü genel kurula davet etmek için eskiden 10 baro yeterliydi, şimdi bugün 25 baro yapıyorsunuz ve diyorsunuz ki: "Seçime götüremez." Yani olağanüstü genel kurul toplansa bile seçime götürülemez. Şimdi, bu seçime götürülemez maddesi, seçimle gelen hiçbir kurumda, kişide yok, yalnız ve yalnız Barolar Birliği Başkanına ait. Bakın, bizler, Anayasa'nın 116'ncı maddesinde Cumhurbaşkanını bile seçime götürebiliyoruz belirli bir oyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun toparlayın.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Anayasa'mızın 116'ncı maddesinde Sayın Cumhurbaşkanını bile belirli bir oyla biz erken seçime götürebiliyorken bu 115'inci maddede Barolar Birliğini neden böyle bir koruma altına alıyorsunuz? Neden ayrıcalık yapıyorsunuz? Bunu anlayabilmiş değiliz. Ama isterseniz bir daha düşünün çünkü Sayın Erdoğan buna çok kızabilir ve bu top kucağınızda kalabilir arkadaşlar.

Son bir soru sormak istiyorum özetle: Barolar bugün iktidarınızın alkışlayıcısı olsaydı, bugün bu koşullarda bu kanun teklifini getirir miydiniz? (CHP sıralarından "Hayır" sesleri)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) - Siz karşı çıkar mıydınız?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) - Kesinlikle çıkardım, ben vicdanlı bir adamım.

Komisyonda 296 konuşma yapılmış, 1.200 sayfa da tutanak var. Ya, anlattık, konuştuk ama virgülünü dahi değiştiremedik arkadaşlar. Ya, biz taşa konuşsaydık, vallahi billahi bir şeyler değişirdi, size sözümüz geçmedi. Yine de bizim tarihî sorumluluğumuz var, not düşüyoruz: Gelin, yol yakınken dönün arkadaşlar. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)