GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:110
Tarih:09.07.2020

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinize iyi akşamlar diliyorum ve saygılar sunuyorum.

Şimdi, doğrusunu isterseniz, ben hukukçu değilim ama bu metni alıp, ısrarla okuyup anlamaya çalıştığımda, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekillerinin söylediği gibi, çok üzerinde çalışılmış bir metin olduğu kanaatine sahip olamadım. Tam aksine, çok aceleye gelmiş, üzerinde çok düşünülmemiş bir metin olduğu kanaatindeyim çünkü ne üzerine konuştuğumuzun anlaşılmadığı bir metin bu. Biz baroları niçin bölüyoruz? Şimdi bu sorunun bir cevabı olmalı, bir sebebi olmalı ve bizi ikna etmelisiniz "Şu sebeple..." "Şu işler kötü gidiyor." vesaire diye.

Şimdi, böyle baktığım zaman, benim gördüğüm şeyi söyleyeyim size: Genel gerekçede diyorsunuz ki: "Gelişen teknolojiyle birlikte, dünya küresel bir köy hâline gelmiş ve kişiler arası, şirketler arası ve uluslararası ilişkiler hem yoğunluk hem de hız anlamında görülmedik bir ivme kazanmıştır." Bu söylediğiniz şeyle küreselleşmeye yani 1980'lerde ortaya çıkmış olan bir sürece referans veriyorsunuz. Peki, sora ne deniyor? Deniyor ki: "Bilhassa avukat sayısının çok fazla olmasından kaynaklı bu tür sorunların çözülmesi önem arz etmektedir." Yani aslında bu paragrafların sonunda bizim anladığımız şey şu yani okuyucu olarak bize anlattığınız şey şu: Efendim, küreselleşme oldu, küreselleşme hız getirdi dünyaya. Dolayısıyla, bütün ilişkiler daha yoğunlaşmaya başladı. Evet, bir değişim zamanı ve barolarda bu değişimi gerçekleştireceğiz. Peki, neden? "Çünkü çok sayıda avukat var." Yani aslında "Çok sayıda avukat var."dan giderek diyorsunuz ki: "Baroları özelleştirelim." Şimdi, itiraz edebilirsiniz, "Bu baroları özelleştirelim." demiyorsunuz tabii ki ama arkadaşlar, burada bu şekilde ifade edilmiş olan düşüncelerin arka planında var olan şey, bundan tam kırk yıl önce ortaya atılmış -kamu hizmetlerinde bir etkisizlik ortaya çıktığı zaman, olabilecek olan çözümlerden biri olmak üzere- bölmek, serbestleştirmek veya özelleştirmek biçimindeki bir anlayışı siz kırk yıl sonra buraya, baroların bölünmesiyle ilgili bir gerekçe olarak önümüze getirmişsiniz.

Şimdi, arkadaşlar, burada, bir kere, birkaç tane yanlış var. Bunlardan bir tanesi şu: Bizde kamu hizmetleri kavramı, bizim hukukumuzda -ki bizim hukukumuz daha çok Kara Avrupası hukukundan etkilenmiştir- burada avukatlık hizmeti yargılama sürecinin bir parçasıdır. Dolayısıyla da barolar herhangi bir sivil toplum örgütü veya kamu hizmeti gören bir toplum organizasyonu değildir yani Odalar Birliğinden söz etmiyoruz, Bankalar Birliğinden söz etmiyoruz. Burada, adaletin yerine gelmesi için gerekli olan yargılama sürecinin bir parçasından söz ediyoruz, özel bir durum bu. Anglosakson kültüründe, Anglosakson yazınında bu, farklı olarak ele alınmış olabilir ama bizim sahip olduğumuz anlayış bir kere, buna müsaade etmiyor bence.

İkincisi: Bu görüşten kaynaklanarak bunları söylüyorsanız eğer yani "Efendim, kamu hizmeti olan avukatlık hizmetleri aslında çok şişti, çok büyük maliyetli yani etkisiz çalışıyor, verimli değil. Dolayısıyla biz bunu bölelim, daha etkin hâle getirelim." gibi bir perspektiften bir şey söylüyorsanız, arkadaşlar, kusura bakmayın ama 2008 krizi bu anlayışın sonunda geldiğimiz yeri ifade ediyordu zaten. Yani bütün dünya ekonomisinin çakılmasının sebebi, bu anlayışın yeteri kadar düşürülmüş olmasının veya başka biçimde söyleyecek olursam, çok fazla, özellikle işveren sınıfının çıkarına örgütlenmiş olan bir anlayışın ifadesiydi ve bunun sonucunda 2008 krizi yaşandı. Şimdi dolayısıyla da bize ne anlatıyorsunuz? Ben bundan hiçbir şey anlamıyorum doğrusunu isterseniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkanım, bir dakika daha...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Katırcıoğlu.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Bir başka şey daha söyleyeceğim. Benim anladığım, siz 3 büyükşehrin barolarından rahatsızsınız, bunu da anlayabiliyorum çünkü bu barolar hem çok avukat barındırıyor hem de muhalifler. Dolayısıyla da bunların yaptığı muhalefete karşı bir rahatsızlık hissediyorsunuz. Fakat arkadaşlar, bilmiyorum size nasıl anlatmak lazım ama şöyle söyleyeyim: Adalet ve Kalkınma Partisi 2011'den itibaren -çok sık söylüyorum- kimyasını kaybetti. Ortada var olan şey şu: Her kurumu merkezileştiren, devletleştiren bir eylem içindesiniz -en azından iktidar öyle- bir yandan da şimdi bize diyorsunuz ki: "Bunları parçalayalım, daha etkin olacak." Yok efendim, böyle bir şey olmaz. Bakın, olacak olan şeyi söyleyeyim size: 1980 öncesini hatırlarsanız, POL-BİR'i, POL-DER'i hatırlarsanız, emin olun, sonuçta bu gerçekleşecektir yani baro ve avukatlık hizmetleri de siyasallaşmış olacaktır ve bir kavganın konusu olacaktır.

İkinci olarak, Sayın Kaboğlu söyledi, ben de tümüyle katılıyorum. Bu, baro-üniversite ilişkisini de siyasallaştıran bir etki yaratacaktır ve sonuçta ülkemize büyük bir zarar vereceksinizdir.

Tekrar düşünmeniz dileğiyle, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)