| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 110 |
| Tarih: | 09.07.2020 |
HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.
Görüyoruz ki giderayak ne kadar çok bozarsak, ne kadar çok gerilim yaratırsak, ne kadar kendi iktidarımızı biraz daha uzatabilir, yasalar çıkarırsak o kadar iyi deyip bir seri yasalar dizisi getirmeye çalışıyorsunuz. Fişleme yasası, MİT Yasası, bekçi yasası, sosyal medya yasası, infaz yasası; şimdi de avukatlara ilişkin, barolara ilişkin yasal düzenlemeler. Tabii, bunların sarayın talimatıyla geldiğini ve buradan aynı, saray nasıl istiyorsa o şekilde çıktığını da hepimiz biliyoruz; zaten bunu da saklama gereği duymuyorsunuz, açık açık söylüyorsunuz.
Getirmek istediğiniz yasada avukatların, baroların görüşlerini alma gibi bir derdiniz yok; onlarla tartışmak, bu süreçte asıl ihtiyaçları nedir, bunu tespit etmek gibi bir derdiniz yok. 80 il barosunun tamamı ve halk buna karşı olmasına rağmen ısrarla diyorsunuz ki: Bu yasaya ihtiyacımız var, savunmayı susturmaya ihtiyacımız var çünkü savunma iktidara itaat etmiyor. Öyleyse, yasal değişikliklerle, savunmayı iktidarınıza itaat eden bir hâle getirmeye çalışıyorsunuz. Avukatların seslerini duymak istemiyorsunuz; geçen hafta avukatları, baro başkanlarını Meclis duvar dibinde beklettiniz, şimdi de Kuğulu Park'ta toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma haklarını engelleyerek polis kuşatması altında zorla bekletiyorsunuz, haklarını kullanmasının önüne geçiyorsunuz. Polis saldırısıyla karşı karşıyalar, sürekli bir polis müdahalesinin altında Kuğulu Park'ta bekliyorlar. Baroların ve avukatların direnişini buradan selamlamak istiyoruz.
Avukatların evet, çok sorunları var ama siz sorunları çözmek yerine zorbalıkla, yasalarla avukatların gerçek problemlerini gizleyerek kendinize uygun barolar yaratmaya çalışıyorsunuz. Mesela, kadın avukatların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarını çözmek gibi bir derdiniz yok; yönetimlerde eşit düzeyde temsillerini sağlamak gibi, pozitif ayrımcılık ilkelerini getirmek gibi bir derdiniz yok. Avukatların meslekleri bilinçli olarak itibarsızlaştırılıp avukatlar duruşma salonlarından atılırken, saatlerce müvekkilleriyle görüşmek için bekletilirken, savunma hakları ihlal edilirken bunları çözmek gibi bir derdiniz yok. Masumiyet karineleri ihlal edilerek avukatların ruhsatları gasbedilirken on binlerce işçi avukat açlık sınırında, köle koşullarında çalışırken onların sorunlarını çözmek gibi bir derdiniz yok. Çürüttüğünüz adalet sisteminde, sadece avukatlık yaptığı için tutukladığınız avukatlar adil yargılanma talebiyle bugün ölüm orucundalar. Ebru ve Aytaç adil yargılanma talebiyle ölüm orucunda ama siz bu talebe de bu sese de kulaklarınızı tıkıyorsunuz. Derdiniz ne? Kendi bekanız, bekanızı korumak için bu Meclise yasal düzenlemeler getirmeye devam ediyorsunuz.
"Barolar siyaset yapıyor." gerekçesiyle baroları siyasi partilere dönüştürecek düzenlemeye imza atıyorsunuz. Bu düzenlemeyle bölünen barolar, hukukun ortaklaştırdığı evrensel ve temel ilkelerden uzaklaşarak siyasi iktidara göre pozisyon alan kurumlara dönüşecek. Zaten iktidarın tekelinde olan iddia ve muhakeme makamları bir de tarafların avukatlarının mensup olduğu baroların siyasi görüşüne göre yön belirleyecek, verilen kararlar siyasileşecek ve hukuk hepten rafa kaldırılacak. Yandaş baroda olan avukatın yargıç üzerinde kuracağı baskının yanı sıra, yargıcın hoşlanmadığı, muhalif barodan olan, gelen avukata göre de karar verme riskini, aslında kararını siz burada veriyorsunuz.
Adli yardım ve CMK sisteminde ciddi problemler yaratacak, işkencenin önü açılacak ve kötü muameleye müdahale edebilecek, bu konuda sesini çıkarabilecek, bu konuda şikâyetleri yapabilecek avukatları ortadan kaldırmaya çalışıyorsunuz. Adli yardımda yine kadınlara ilişkin, kadınlara yönelik şiddete, tacize, tecavüze müdahale eden kadın meslektaşlarımızı susturmaya, seslerini kesmeye çalışıyorsunuz. Zira siz, erkek egemenliğini yücelterek, erkekliği yücelterek zaten kadına, şiddetle baş başa makul bir kadın olmayı dayatan bir iktidarsınız; kadın avukatlara da bunu getirerek, aslında, "Kadınları sessizleştirmeye devam edeceğim." diyorsunuz.
Bağımsızlığını ve tarafsızlığını çok uzun zaman önce tamamen yitirmiş olan yargının bir de savunma ayağını çökertmek istiyorsunuz. Savunmada bağımlı, daha taraflı bir sistem inşa etmek istiyorsunuz. Bu halk, uzun süredir aslında mahkemelere, hâkimlere, polislere güvenini yitirdi zaten. "Adil yargılanma" diye bir şeyin olmadığını, aslında bunun neredeyse imkânsız hâle geldiğini herkes biliyor. Halkın hak arama özgürlüğüne darbe yapıyorsunuz. İşkence görenler, mülteciler, işçiler, erkek şiddetine, tacize, tecavüze uğrayan kadınlar, istismar edilen çocuklar, cinsel yöneliminden dolayı, etnik ve dini kimliğinden dolayı ötekileştirilenler yanlarında hep güçlü baroları, avukatları buluyorlardı. Siz şimdi diyorsunuz ki: "Bunları bulamayacaksınız. Sesinizi keseceksiniz. Tüm hukuksuzluklara sessiz kalacaksınız." Sizler bunca insanın dayanağını ortadan kaldırmayı, savunmayı ortadan kaldırmayı nasıl kendinizde hak buluyorsunuz? Bu yüzden bu mesele yalnızca avukatların değil, halkın meselesidir, o yüzden de halk, avukatların ve savunmanın yanında yer alıyor.
Avukatların arasındaki dayanışmayı yok etmeye çalışıyorsunuz, rekabet eden, birbirini ezen bir avukatlık anlayışı yaratmaya çalışıyorsunuz. Baroları hukukun üstünlüğü yerine, kendi menfaatlerini önceleyen, daha çok üye kazanmak için yarış hâline girecek gruplara dönüştürmeye çalışıyorsunuz. Yarış hâlinde olan boraların disiplin anlayışları da zedelenecek; üye kaybı kaygısı güden barolar tacizlerin, şiddetin, dolandırıcılığın üstünü örtebilen kurumlar olacaktır zira siz de zaten bunun olmasını istiyorsunuz.
İktidarın hukuk dışı karar ve eylemlerine verdiği tepkiler baroların görevi gereğidir. Bu kurumlardan yükselen tepkiler, sizin ülkeyi ve halkı nasıl bir hukuksuzluğun, adaletsizliğin kıskacına aldığınızın göstergesidir. Hukuksuzluğu ifşa eden baroları bugün bölüp yarın yargılayacaksınız, cezaevlerinize tıkacaksınız çünkü çok iyi biliyoruz ki sizin pratiğiniz bütün muhalefete yönelik hep böyle oldu, böyle olmaya da devam edecek.
Bu yasa, iktidarınızın kendisine eleştirel yaklaşan herkese nasıl tahammülsüz olduğunu, koltuklarınızı kaybetme korkularınızın nasıl arttığını gösteriyor aslında bizlere. Diyanet İşleri Başkanlığının nefret söylemlerine karşı duran Ankara Barosunun tavrı evrensel insan haklarının bir gereğiydi ancak siz toplumun ötekilerini hedef göstererek ayakta kalacağınızı zannediyorsunuz; yanılıyorsunuz, bu yöntemle ayakta kalmanız mümkün değil.
Sizlerin bu eleştirilerimize verebilecek gerçek bir cevabınız yok. Bu değişiklik teklifi için hazırladığınız gerekçe bile tek bir gerçek gerekçeye dayanmıyor çünkü siz aslında aldığınız emri burada uygulamaktan başka bir iş yapmıyorsunuz. O nedenledir ki verecek cevabınız da haklı bir yanınız da olmadığını kendiniz de çok iyi biliyorsunuz. Bu baro düzenlemesiyle temsilde adalet sistemini yerle bir ettiğinizi hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Evet, buraya baroları çağırmadınız, baroları almadınız, avukatları dinlemediniz, savunmayı dinlemediniz ama ben size bu dinlemediğiniz örgütlerden, derneklerden bir kurumun metnini burada okumak istiyorum çünkü siz sesini duymak istemesiniz de biz avukat derneklerinin sesini, avukatların sözünü buraya taşımakta kararlıyız. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği diyor ki: "Kamuoyunda 'çoklu baro düzenlemesi' ismiyle Meclis gündemine getirilen düzenleme AKP MHP hükûmetinin toplumun bütün direniş damarlarına karşı geliştirdiği saldırının ve etkisizleştirme stratejisinin merhalelerinden biridir. Barolar, kamu kurumu niteliğinde kabul edilen meslek örgütleridir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının amacı, Anayasa'nın 135'inci maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Aynı şekilde Avukatlık Kanunu barolara ve Barolar Birliğine halk adına insan hakları ve hukukun üstünlüğünü savunma görevi vermiştir. Esasen kamusal gücün denetimini bir görev olarak barolara veren bu normdan AKP MHP hükûmetinin rahatsız olduğu yapmak istedikleri düzenlemeyle açıkça ortadadır.
'Çoklu baro' adı altında özellikle büyük şehirlerde yandaş barolar yaratarak mevcut yargı düzeni içinde toplumun savunması etkisizleştirilmek isteniyor. Çoklu baro düzenlemesiyle adil yargılamanın olmazsa olmazı sav, savunma ve yargı ayaklarından biri olan savunma parçalanarak Türkiye'de artık göremediğimiz hukuki güvenlik hakkı tamamen ortadan kaldırılacak ve yargı her üç ayağıyla siyasallaştırılarak iktidarın güdümüne sokulacaktır.
Söz konusu tasarıyla ilgili tartışmalar başlarken iktidar partisi sözcüleri mevcut durumun antidemokratik olduğunu, buna karşı nispi temsil getireceklerini söylemelerine rağmen bu konuda düzenlemeyi hiç getirmediler, TBB delege yapısına ilişkin tamamen antidemokratik bir düzenlemeyi Meclis komisyonuna, şimdi de Genel Kurula sundular. Sunulan tasarı gerçekten temsilde müthiş bir adaletsizlik yaratan antidemokratik bir düzenlemedir. Bizler açısından barolara Avukatlık Kanunu 76 ve 95'inci maddeleriyle verilen insan haklarını ve hukukun üstünlüğünü savunmak görevlerinin etkisizleştirilmesi girişimlerine karşı durmak bir varlık nedenimizdir. AKP-MHP hükûmetinden demokratik bir düzenleme beklemek gelinen süreçte imkânsızdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.
ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Bu nedenle ÖHD olarak bulunduğumuz alanda tüm demokratik kamuoyu ve meslektaşlarımızla birlikte bu düzenlemeye karşı sesimizi yükselttik ve yükseltmeye devam edeceğiz.
Savunma susmadı, susmayacak diyorum; meslektaşlarımın sözüyle bitirmek istiyorum çünkü zira siz muhatapları asla ve asla muhatap olarak almadınız, kendi bildiğiniz yolda yürüyorsunuz.
Son söz olarak şunu söyleyeyim: Ne yaparsanız yapın kaybedeceksiniz, gideceksiniz ve bu yaptıklarınızın hesabını da tek tek vereceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)