GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:10.07.2020

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz gençliğimizde avukat Petrocelli'ye özendik ve onun her haksızlığa karşı çıkışından heyecanlandık, öyle avukat olduk; mesleğimizi çok severiz. Ben otuz beş yıllık avukatım ve şu andaki duygum bu kürsüyü devirmek ve isyan etmek yani beni tanıyorsunuz bunu yapar mıyım ama gerekirse gerçekten yaparım. Şu andaki duygum bu. Çünkü hiç hak etmediğimiz bir yasayı sadece kişisel ihtiraslarınızla ve sayı çoğunluğunuza dayanarak geçirmek istiyorsunuz.

Size kendi baro yönetim dönemlerimizden birkaç örnek vermek isterim: Var olan hukuka ve yargı kültürüne asla biat etmedik ve hukuk yarattık. Şimdi CMK Uygulama Servisi dediğimiz o zamanki CMUK Servisinde sanık hakları için, işkenceyi önlemek için özveriyle çalıştık. Hiçbir işlevi olmayan birçok meslektaşımızın görevlendirme yapıldığında görevi iade etmenin yollarını aradığı, Adli Yardım Bürosunu etkin hâle getirdik yani halkın hak arama özgürlüğünü sözde değil işlerlik kazandırarak savunduk. Kadın Hakları Merkezini kurarak şiddet mağduru yoksul kadınların davalarını üstlendik. İnsan Hakları Merkezi bir baronun olmazsa olmazıydı; o merkez en yaratıcı hukuk tartışmalarının, insan hakları metinlerinin oluşmasına önayak oldu. Memleketimizde faili meçhuller vardı -ne yazık ki hâlâ çoğu meçhuller- Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonumuzun çalışmalarıyla o meçhulleri ortaya çıkarmak için önemli raporlar hazırladık. İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonumuz henüz bu denli işçileşmemiş meslektaşlarımızın ve tüm emekçi haklarının tartışıldığı, hukuk üretildiği bir merkez olarak çalıştı. Çocuk Hakları Merkezi, çocukların itaat etmesi gereken varlıklar olmadığını, hakları olduğunu duyurdu herkese. Mülteci Hakları Komisyonumuz, dünyanın hiçbir vatandaşının sorununun bize yabancı olmadığını, her birimizin tüm sınırların dışında birer dünya vatandaşı olduğumuzu gösterdi. Avukat Hakları Merkezi, en ufak bir tehdit altında olduğumuzda yanı başımızda durarak davalarımıza, zorluklarımıza yetişti. İlk başörtülü stajyer arkadaşımız bizim dönemimizde, sevgili Yücel Sayman döneminde yemin etti. Evet, biz bunlar için mücadele ettik, başardık; bizim baromuz buydu.

AK PARTİ'den meslektaşlarım da bu yasayı aslında istemiyorlar, bunu biliyorum ama avukatları da kutuplaştırmak, bölmek, yönetmek için bazılarına lazım. Meslektaşlarım genç, meslektaşlarım yoksul, işçi avukatların sorunları var, yargıda berbat bir muamele var, kadın cinayetlerini takip eden yüzlerce meslektaşım cinsiyetçi muamelelere ve kararlara maruz kalıyor. Bunları çözmek istiyor avukatlar, sarı sendika gibi sarı baro kurulmasını istemiyorlar.

Son on yılda, Anayasa Mahkemesine 250 binin üzerinde başvuru yapılmış. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidenlerin sayısı da günbegün artıyor. Yargının siyasallaştığı artık o kadar aşikâr ki AYM'nin ihlal kararlarına rağmen sevgili meslektaşım Selahattin Demirtaş'ın tutuklu kalmasından adil yargılanma talebiyle 5 Nisan'dan bu yana ölüm orucunda olan avukatlar Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal'a, düşman hukukuyla yargılanan kürt siyasetçilere, Gezi davasına kadar size hangi birini sayalım? İşte, bu nedenle "Kamuoyu yoklamalarında yargıya güveniyor musunuz?" sorusuna toplumun sadece, sadece yüzde 11,7'si "Güveniyorum." yanıtını veriyor. Bunun sebebi sizsiniz. İşin aslı şu ki ne zaman bir meslek örgütü Anayasa'nın kendilerine verdiği yetkiyle toplumun çıkarını savunan bir tutum alsa iktidarın hedefi hâline geliyor. Geçtiğimiz yıl bazı baroların adli yıl açılış töreninin sarayda yapılmasını protesto etmesi üzerine Cumhurbaşkanı bunu bağnazlık ve provokasyon olarak tanımlamış "İlk çözmemiz gereken meselelerden biri tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin temsilî demokrasiye uygun hâle getirilmesidir." demişti. Demokrasi, öyle mi? Belediyeleri, halkın temsilini gasbettiğiniz, siyasetçileri hapsettiğiniz ülkede komik olmuyor mu bu sözler?

Bakın, bu kanun; savunma kurumunun iktidar yandaşı ve diğerleri olarak ayrılması demektir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...seçtiği baroya göre avukatın ve yurttaşların fişlenmesi demektir. Bu, bizim tespitimiz değil, sizlerin ifade ettiği bir gerçek. Cumhurbaşkanı "Çoklu baro kurulsun ki herkesin gerçek yüzü ortaya çıksın." derken tam da bunu kastediyordu. Aslında bu teklifin amacı, çoklu baro falan da değil; kimin avukatlık yapacağına iktidarın karar vermesini sağlamak, yurttaşın hangi avukatı seçeceğine bile müdahale edecek bir düzen inşa etmek. Şu çok açık: Bu kanun, halkı susturmak için, hak arayışını engellemek için savunmanın parçalanması demektir. Meslektaşlarım günlerdir direniyor; halk onları görmesin diye önlerine kocaman polis otobüsleri dizdiniz, bariyerler kurdunuz. İstediğiniz bu, halkın ve savunmanın önüne bariyer çekmek.

Bu kanun yasalaşırsa işimiz bitecek değil; tüm yurttaşları ve meslektaşlarımı bu kanunun işlemesini önleyecek bir dayanışma kurmaya ve sarı baroya, iktidarın sarı barosuna asla oy vermemeye çağırıyorum. Biz bunu başarabiliriz ve başaracağız.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)