GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:10.07.2020

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Sözlerimin başında, İstanbul'un fethinin mührü Ayasofya Camisi'yle ilgili kararın aziz milletimize hayırlı olmasını dilerim.

29 Mayıs 1965 tarihinde, fethin 512'nci yıl dönümünde, lideri olduğu öğrenci gençlik teşkilatı ve Türk gençliğiyle ilk defa Ayasofya mitingi yaparak millî meseleyi Türkiye'nin ve zamanın hükûmetinin gündemine getiren Erzurum eski Milletvekili Rasim Cinisli'nin yeğeni olarak ve ayrıca, ömrü boyunca "Ayasofya Cami" demiş bir aile ve siyaset geleneğinden gelen bendeniz, ayrı bir mutluluk ve onur duyuyorum. O günden bugüne emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Değerli milletvekilleri, üzerinde söz aldığım madde teklifiyle, seçim dönemi bitmeden önce görevinden ayrılan baro başkanının yerine baro genel kurulunda yeniden bir seçim yapılmaması ve baro yönetim kurulunun kalan süreyi tamamlamak üzere kendi üyeleri arasından baro başkanını seçebilmesi öngörülmekte. Ancak yürürlükteki hâliyle madde, baro başkanının dilediği kadar seçime girmesine "Yeniden seçilme caizdir." diyerek izin veriyor. Bu yönüyle kişilerin barolar üzerinde tekelleşmesinin önü açılıyor. Uygulamada sorunlar oluşturabilecek bu hüküm kaldırılmalı, yerine ise baro başkanının en fazla 2 defa olmak üzere dört yıllık bir görev süresi için seçilebilmesi düzenlenmeli.

Diğer yandan, Avukatlık Kanunu'nun 96'ncı maddesinin ikinci fıkrası baro başkanının en az on yıl kıdemli olmasını hükmediyor. Bu çerçevede, seçilen baro başkanının görevinden ayrılması durumunda, eğer yönetim kurulunda on yıl kıdemli bir avukat yoksa ve örneğin, beş yıl kıdemli bir avukat baro başkanlığına seçilirse, bu durum Avukatlık Kanunu'na aykırı olacak. Bu nedenle, baro başkanı olarak seçilecek avukatların meslek kıdem şartı on yıldan beş yıla indirilmeli; hem barolarda genç avukatların söz söyleme imkânı artırılmalı hem de mevzuat içerisinde uyum sağlanmalı.

Diğer yandan, baro başkanı seçilebilmek için yönetim kurulundan ayrılan üyenin yerinin nasıl doldurulacağı düzenlenmemiş. Teklifin kabul edilmesiyle, teklif kendi içerisindeki çelişkiyle yasalaşacak. Sağlıklı, sorun çözen bir kanun yerine, belirsizlikler getiren bir düzenleme yapılmış olacak.

Ayrıca, baro başkanlığı ve baro yönetim kurulu üyeliği farklı makamları temsil ediyor. Geçtiğimiz salı günü Meclis Başkanımızı seçtik. Eğer Meclis Başkanımız görevinden ayrılırsa Başkanlık Divanı üyelerinden mi yeni Başkan seçilir yoksa Meclisin içinden mi? Bu anlayışla, baro üyeleri de kalan süreyi tamamlamak üzere bile olsa, baro başkanını kendi içlerinden seçmeliler. Bu tip eksik düzenlemelerin olmaması için kanun tekliflerinin bilgi ve katılımla yapılması gerekiyor. Komisyon çalışmalarında muhalefet milletvekillerinin, STK'lerin, akademisyenlerin öneri ve katkılarından faydalanılmalı. Aksi hâlde, geçmiş aylarda hep birlikte örneklerini yaşadığımız gibi, bu kanun teklifindeki eksik düzenlemeleri de içeren nice torba kanun tekliflerini tekrar tekrar görüşürüz.

Değerli milletvekilleri, adalete, yargıya olan güven son derece az. Cumhuriyet tarihimizin en yüksek güvensizlik oranına ulaşmış bulunuyoruz; bugün toplumun yüzde 77'si yargıya güvenmiyor. Oysa, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi içerisinde savunulmaya herkes ihtiyaç duyabilir. Yargıya güvenin gün geçtikçe azaldığı bir dönemde çoklu barolarla ilgili kanun teklifinin gündeme gelmesi, maalesef, yargının bağımsızlığını tamamıyla yitireceğini gösteriyor. Hâlbuki, Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devleti; insan haklarına saygılı, bu hakları koruyan, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde, işlem ve eylemlerinde hukuk kurallarına bağlı olan devlet demektir. Adaletli hukuk düzeni de iddia, muhakeme ve savunma kurumlarının sağlıklı çalışmasıyla meydana gelir.

Bu bağlamda, barolar, savunma hakkının daha ulaşılabilir olması, kurumsal bir yapıda hizmet vermek için uğraşan meslek odalarıdır. Barolar da diğer melek örgütleri gibi Ahilik geleneğinden gelmektedirler. Günümüzde, gurbette yaşayan insanlarımızın memleket hasretlerini gidermek amacıyla kurdukları derneklerde veya siyasetten en uzak STK'lerde bile parti taassubuna üzülerek şahit oluyoruz. Bu STK'lerde hatıralar, özlemler, ortak değerler yaşanamıyor, şimdi de bu anlayışın, parti taassubunun, barolara yansımasına şahit olmak üzereyiz. Her partinin kendi barosu mu olacak? Endişem ve korkum, terör örgütlerinin bile kendi barolarına sahip olma ihtimalidir.

Sanki bu teklif, ülkemizin çözülme tasarısının ufak bir modeli gibi. Yazık etmeyelim ülkemize, dikkatli olalım. Yapılacak son hatayı ne Allah affeder ne millet affeder. Eğer baroların işleyişlerinde sıkıntılar mevcutsa, barolar sorunlarını kendi içlerinde çözebilecekleri yeterli bilgi ve tecrübeye sahipler; dayanakları da kendi kültürleri ve müktesebatlarıdır. Baroların temsilinde eğer bir adaletsizlik söz konusuysa, bu tartışılabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) - Seçimler daha demokratik olabilir fakat siyasetin savunmayı da baskı altına almaya çalışması toplumumuzun adalete olan, az kalan inancını da yitirtir. Barolar Birliğiyle ilgili teklif mevcut sorunları çözmeyeceği gibi daha büyük sıkıntıları da beraberinde getirecek; kurulması öngörülen yeni barolarla avukatlar arasında kutuplaşmalar görülebilecek; siyasi iktidara yakın olan baroların kayırılmaları adaletin tesis edilmesi önünde engel olacak; iktidar gücünden yararlanmak isteyenler barosuna göre avukat seçecekler. Çoklu baro sisteminde hangi baroya mensup olduğu bilinen rengi belli avukatlar karşısında hâkimlerin durumları da bir çıkar ilişkisine neden olabilir.

Sözlerimin sonunda bu endişelerimi sizlerle paylaşır, ülkemizin hakiki sorunlarıyla ilgisi olmayan, milletimize ve Türkiye Büyük Millet Meclisine dayatılan kanun teklifleriyle değil, ülkemizin asıl ana sorunlarına çare bulacak tekliflerle Türkiye Büyük Millet Meclisimizin ve milletimizin gündemine gelinmesini temenni eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)