| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 10.07.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27'nci Dönemin Üçüncü Yasama Yılının son günlerinde, defalarca eleştirdiğimiz şekilde görüşülen bir kanun yapımı teklifiyle önümüze gelmiş olan Avukatlık Kanunu'nun 21'inci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Kendi söküğünü dikemeyen terziler gibi, kendi haklarını savunamayan, daha doğrusu savundurulmayan, ağızları mühürlenen, elleri ayakları bağlanan avukatlarımızı ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Burada bulunan bütün milletvekillerimizin, milletvekili olmadan evvel yaptıkları meslekler var. Bizi buraya oylarıyla gönderen vatandaşlarımız gibi, meslektaşlarımız da bize sorunlarının çözümü konusunda hem görev hem yetki vermiştir. Milletvekili olmamız geçmiş mesleğimizle bağımızı koparıp unutmak mıdır? Hepimizin bir görevi de çok da iyi bildiğimiz bu sorunların çözümüne katkı sağlamak değil midir? Burada sayısı bir hayli fazla olan hukukçu milletvekilleri var. Hepimiz yargının sorunlarını biliyoruz ama hukukçu milletvekilleri, mesleki tecrübeleriyle, hüküm verme konusunda bizden bir adım daha ötedeler. Şu an milletvekili olmaları, sorunlara göz yummalarını, dayatmaları kabul etmelerini değil, var olan sorunlara çözüm bulmak için bu tecrübelerini konuşturmalarını gerektirir.
Özellikle iktidar partisi içindeki hukukçu milletvekillerine söylüyorum: Tarih bugünleri de yazacaktır. Savunmanın, savunma haklarının, kendi meslektaşları olan milletvekilleri itiraz edemediği için ellerinden alındığı, yargının kutuplaştırıldığı bir iktidar olarak anılacaksınız. Bu kanun teklifinde imzası olan milletvekillerimize soruyorum: Barolardaki sıkıntılardan birkaç ay öncesine kadar haberiniz yok muydu? Bir zorunluluk varsa zamanında yapılır. Genel Kurul bir kanunda düzenleme yapacaksa, zorunluluksa, o konuda yapılan bir kanun değişikliği varsa bir bütün olarak görüşülür. Canı istedikçe, kafası estikçe dönüp dönüp aynı kanunda değişiklik yapılmaz. Daha birkaç ay önce Avukatlık Kanunu'nda değişiklik yaparken bu zorunluluk yok muydu? Zorunluluk bir baronun Cumhurbaşkanına eleştiri getirmesinden sonra mı hasıl oldu? Bu iktidar birileri istedi diye HSYK'nin yapısını bozdu, birileri istedi diye masum insanların senelerce cezaevlerinde kalmasına göz yumdu, birileri istedi diye yüksek mahkemelere atamalar yaptı, birileri istedi diye yargıda sürgünlere imza attı.
Şimdi bir torbaya atarak yargıyı boğmaya çalışmanızı kim istiyor? İsim vermeden bir örnek vereceğim: Geçmişte, bugün terör örgütü kabul edilen bir grubun mensuplarınca kurulmuş avukatlık derneğinin yönetiminde bulunanlar bugün "Kandırıldık." diyebiliyorsa yarın da yine siyasi bir angajmanla bir baroya kaydolanların kandırılma ihtimali her zaman vardır. Geçmişte yaptığınız savunmalar uykunuzu kaçırmıyorsa adaletin gereğini yerine getirmişsiniz demektir; yastığa başınızı gömdüğünüzde, vicdanınızla baş başa kaldığınızda gözünüzün önünden yıktığınız hayatlar geçmiyorsa adaletin gereğini yerine getirmişsiniz demektir. Soruyorum: Bu teklifte imzası bulunan hukuk kökenli sayın milletvekilleri, yarın bu teklif kabul edildikten sonra rahat uyuyabilecek misiniz? Hiç mi kendinizi diken üstünde hissetmiyorsunuz? İsminde "adalet" olan partinin mensupları olarak "Kandırıldık." savunması cezalandırmada bir anlam ifade edebiliyor mu? Savunma hakkı kutsaldır. Kendi haklarını savunmasına izin verilmeyen avukatların, kutuplaşan avukatların vatandaşı savunması nasıl mümkün olacaktır? Savunmacı kendini savunamıyorsa vatandaş ne yapacaktır? Herkes savunmasını yaparken hakkaniyete uygun bir şekilde dinlenilme hakkına sahiptir. İktidar ne yazık ki "Söz savunmanın." diyememiştir. Savunmanın susma hakkı vardır ama iktidarın susturma hakkı yoktur. Ak baroya dâhil olmayan avukatları hangi tehlikeler beklemektedir?
Jean-Jacques Rousseau'nun dediği gibi: "Yasama, yürütme ve yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse anayasa yok demektir; kuvvet kimdeyse o hâkimdir." Kuvvet ve kin siyasetinin bugün geldiği nokta, "Vurun kellesini!" hâlini almıştır. Bütünleyici yaklaşımın yerini "biz ve onlar" ayrımı alırken iktidar, yandaşlarının saflarını sıklaştırmak için buldukları yapay düşmanları sahaya sürmekten, sanal sorunlar yaratmaktan çekinmemektedir. İktidar tekelleşirken barolar çoklulaşırsa siz daha çok kandırılırsınız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öğretmenlik, hekimlik ve avukatlık; bu üç meslek insan hayatına derinden tesir eder; öğretmene geleceğimizi, hekime canımızı ve sağlığımızı, avukatlara ise özgürlüğümüzü emanet ederiz. Ey bu kanun teklifini Genel Kurulun gündemine getirenler, canımızı, malımızı ve özgürlüğümüzü emanet ettiğimiz avukatlar bugün hangi şartlar altında çalışıyor, hiç sordunuz mu? Dekanını bile hukukla uzaktan yakından alakası olmayan meslek mensuplarından atadınız, tabela niyetine açtığınız hukuk fakültelerinden mezun olan avukatlarımız bugün asgari ücretin altında çalışmayı kabul eder noktaya gelmişlerdir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Her sene binlerce yeni avukatın mezun olmasıyla arz-talep dengesinin bozulduğu, azımsanamayacak bir bölümünün ekonomik kaygılar taşıdığı bir sektörün sürdürülebilir olması mümkün değildir. Eğer avukatları dert ediyorsanız, çözüme tam da bu noktadan başlamalısınız. Ne yazık ki ataması yapılmayan öğretmenler gibi hukuk fakültesi mezunlarının da diploması sadece ailelerinin duvarlarını süslemektedir.
Bugün ülkemizde kendi avukatlarımız iş bulamazken yabancı avukatlık büroları örtülü yollardan faaliyet yasaklarını çiğnemekte, hatta bazı kamu kurumları Türk avukatlar yerine yabancı avukatlık bürolarını tercih etmektedir. Avukatlar da işçi avukat, patron avukat olarak bir ayrımı kendi içlerinde zaten yaşıyorlar. Fazla mesai ücreti olmadan, düşük ücretle çalışan avukatlar, avukat enflasyonu karşısında kendilerini savunamamaktadırlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa burada bölünmeye çalışılan barolara ve Barolar Birliğine, kendi mensuplarını koruyacak mekanizmayı kuramadıkları için yapılmalıdır; mesleğe yeni başlayan, sigortaları yapılmayan, kendi sigortasını kendi yatırmaya zorlanan avukatları koruyamadıkları için eleştirilmelidir.
Değersizleştirilen avukatlarımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)