| Konu: | Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 10.07.2020 |
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Sayın Başkan, değerli üyeler; Türkiye'de yargı kurumlarına duyulan güvenin ne kadar az olduğunu neredeyse kürsüye gelen her konuşmacı ifade ediyor. Mahkeme süreçlerinden önce işkenceli gözaltı süreçleri, gizli tanıklar, yıllarca hazırlanmayan iddianameler, çok uzun tutukluluk ve yargılama süreçleri yargıya duyulan bu güvensizliğin temel nedenleridir. Bu yargı sisteminin verdiği infaz kararlarıyla cezaevlerindeki tutsaklara yönelik neredeyse her gün işkence ve kötü muamele haberleri gündeme gelmektedir. Yargı sistemi, maalesef, adalet dağıtmaktan oldukça uzaklaşmıştır. Çünkü yargının temeli olan savcı, hâkim ve avukatlık sisteminin ilk ikisini çökerttiniz, HSK'yi referandumla dönüştürdünüz; yetmedi, 20 Temmuz OHAL ihraç darbesiyle her 3 hâkim ve savcıdan 1'ini sorgusuz sualsiz ihraç ettiniz, keyfî bir şekilde kendi yandaşlarınızı atadınız. Bu yasayla sıra şimdi savunmada.
Türkiye, Adalet Endeksi sıralamasında ilk 100 ülke sıralamasında bile değil. Türkiye'de en temel sorunlardan birinin adalete olan güvensizlik olduğu ortadadır. Özel af uygulamaları, hasta tutsaklar meselesi, cezaevindeki koşullar, hak ihlalleri ve tutsaklara dönük uygulamalar bu güvensizliğin temel nedenleridir. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı tartışmaları, gözaltı, işkence, yargılama sürelerinin uzunluğu 90'lı yıllardaki devlet güvenlik mahkemelerinin devamı gibidir.
Gerçek şu ki bu kara adalet tablosu içerisinde toplumda haksızlığa uğrama duygusu, adalete, hukuka güvensizlik günden güne artmaktadır. Peki, iktidarınız ne yapıyor? Tabii ki yargıya duyulan güveni artırmıyor; kayyum atamadığı, kendine angaje edemediği, yandaşlaştıramadığı meslek kuruluşlarına saldırıyor. Barolar başta olmak üzere tüm meslek kuruluşları, avukatlar, doktorlar, mimarlar, mühendisler sadece mesleklerinin onurunu korumuyor; aynı zamanda liyakatin, hak ve özgürlüklerin ve bilimin savunusunu yapıyor. Sendikacılık alanında yaptığınız saldırıyı bugün bu alanda da yapmak istiyorsunuz. İşçilerin ve kamu emekçilerinin güvencelerini ortadan kaldırdınız, emeklilik yaşını ve primini yükselttiniz, elde avuçta satacak, özelleştirecek hiçbir şey bırakmadınız, şimdi kıdem tazminatlarına göz dikmişsiniz. Siz bunları yaparken emekçiler için hiçbir şey yapmadan baskıyla, tehditle üye sayısını 25 kat artıran yandaş sendikalarınız, emekçiyi savunacağına gasplarınızın altına imza atıyor.
İşte, sendikalarda yaptığınız gibi barolarda da kendinize yandaş barolar oluşturmak ve savunma hakkını etkisizleştirmek istiyorsunuz. Savunma dokunulmazlığı, baroların yapısıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu yasayla hedeflenen, iki bin altı yüz yıllık geçmişi olan baroyu, fiilen etkisizleştiremediğiniz vazgeçilmez savunma hakkını zapturapt altına almaktır.
Tarihe baktığınızda, avukatlık mesleği, sadece engizisyona bağlanan Orta Çağ Avrupa hukukunda baskılanmıştır. Siz de bugün, bu yasayla Orta Çağ hukukunu uygulamak istiyorsunuz. Daha bu yasa çıkmamış, onaylanmamış, yayınlanmamış, siz, iki ay sonraya delege seçimlerini, yıl bitmeden de baro yönetimlerini yeniden dizayn etmeyi planlamışsınız bile. Aceleniz ne? Böyle önemli bir değişikliği hangi ihtiyaca binaen yapıyorsunuz? Avukatların yüzde kaçı bu değişikliği uygun görüyor? Bu düzenleme, avukatların değil, tamamıyla AKP'nin ihtiyaçları için gündemde. Derdiniz, baroların daha demokratik temsilini sağlamak, avukatların çalışma koşullarını iyileştirmek, işsiz avukatların sorunlarını çözmek değil; derdiniz, hak ve adaleti topluma ulaştırmak da değil; tek derdiniz, tüm baskı politikalarınıza rağmen boyun eğmeyen avukatları teslim almak, hâlâ teslim alamadığınız hâkim ve savcıları yandaş barolarınızla baskılamaktır. Derdiniz, hukukun üstünlüğünü, adaleti sağlamak olsaydı kadın katliamlarını, çocuk istismarlarını önler, faillerini salıvermezdiniz, işkencecileri korumaz, yargı önüne çıkarırdınız. Tüm müdahalelerinize rağmen, AİHM'de ihlal şampiyonu olmuşsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - 20 Temmuza darbe diyemezsiniz, olmaz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurun.
MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) - Temel hakların korunması için değil, yok etmek için beş yıldır çıkartmadığınız kanun kalmadı. Bugün, İstanbul Sözleşmesi de dâhil, temel hakları koruyan bütün düzenlemeleri kaldırmak istiyorsunuz. Ne yargılama süreçleri ne de verilen cezalar adil değil. Bu düzenlemeyle, hukukun üstünlüğünü yok edip tabutuna son çiviyi de siz çakıyorsunuz, hak ve adalet duygusuna ihanet ediyorsunuz. Yıllardır mağdur edebiyatı yapıyorsunuz. Saltanatınızı kurdunuz, emeği sömürerek emekçileri, halkı yoksullukla yüz yüze bıraktınız. İş cinayetlerine, kadına yönelik şiddete, çocuk istismarlarına göz yumarak milyonlarca insanı siz mağdur ettiniz. Şimdi de size biat etmeyenleri bu zulüm politikalarınıza karşı savunmasız bırakmak istiyorsunuz. Siz de biliyorsunuz ki zulmünüz sonunuzu getiriyor. Zulümle abat olanın sonu berbat olur.
Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)