| Konu: | İYİ PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 11.07.2020 |
HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Metnin gerekçe bölümü biraz geçmişi referans almış -yani 1910'lardan- bunu çok anlamış olmamakla birlikte, içeriğinde anlatılmış olan şeyin son derece haklı olduğunu ifade etmek isterim. Aslında bir özelleştirme sürecinden bahsedilecekse, özellikle kamu kaynaklarının sermayeye devri biçiminde gerçekleşen bir süreçten bahsedilecekse 80'leri, daha doğrusu 86'yı referans almak daha doğru olacak. 86 ila günümüz arasında aşağı yukarı 68 milyar dolarlık bir özelleştirme gerçekleştirildi. Bunun 60 milyar doları AKP döneminde, son on sekiz yıl içerisinde gerçekleştirildi. Yani şöyle söylemek mümkün: Esasen cumhuriyetin kuruluşundan bu zamana kadarki bütün kamusal birikimler, ederi 68 milyar dolara sermayeye devredildi. Bugün, demir çelik fabrikalarından gıda üreten, piyasayı regüle eden devlet kurumlarına kadar, elektrik firmalarına kadar, telekomünikasyon firmalarına kadar, bunları 68 milyar dolara yeniden yapabilmek mümkün değil, en az 10-15 katı daha fazla para harcamanız gerekir. Aslında bu arzi bir durum değil arkadaşlar, yani özelleştirme yapılırken "Ya bu özelleştirmenin iyisini yapsaydık." diye bir şey söz konusu olmaz. Özelleştirmenin esası, kamu kaynaklarının özelleştirilmesinin esası, bir, sermayeye aktarım biçimidir; kamunun elindeki kaynakların, sermayeye, daha genel bir ifadeyle patronlara peşkeş çekilmesidir. O nedenle hayırlı özelleştirme falan yoktur.
Ben çok yakından biliyorum, SEKA özelleştirildiğinde 2 tane makinanın fiyatı özelleştirmeden alınan paraya denk geliyordu. SEKA'nın Kocaeli'deki olağanüstü arazisiyse patronun cebine kâr kaldı.
Şimdi, kamu kaynakları özelleştiriliyor, hâlâ da bu süreç devam ediyor. Bunlardan bir tanesi -metinde de ifade edildiği gibi- araç muayene istasyonları. Ya bu TÜVTÜRK denilen yapı bir kara delik gibi. Özellikle, çalıştırdığı insanlara karşı tutumu, çalışma koşulları kesinlikle ve kesinlikle insani ölçütlerin dışında. Her türlü örgütlenme özgürlüğü askıya alınıp sefalet ücretiyle insanlar orada çalıştırılıyor. Ayrıca, bu fiyatların, ücretlerin tümünün de yani bizden talep edilen, araç sahiplerinden talep edilen ücretlerin tümünün da fahiş olduğunu biliyoruz.
Kamu kaynaklarının özelleştirilmesi denilince mutlaka konuşulması gereken şeylerden bir tanesi de elektriğin özelleştirilmesi. UEDAŞ'ından DEDAŞ'ına kadar arkadaşlar, bunlar üzerinde yeterli denetim yok.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
RIDVAN TURAN (Devamla) - Bakın, DEDAŞ'la uğraşıyoruz haftalardır. Bölgede, özellikle Mardin ve Urfa bölgesinde elektrik kesintisine bağlı olarak hayvanlar telef olmakta, tarımsal alanlar kurumakta. Firmayla da görüştük ama firmanın makul bir izahatı bu konuda yok. Elektriğini ödemeyenlerin elektriğini keserken ödemiş olanların elektriğinin niye kesildiğine dair zerreyimiskal kadar bir izahat yok.
Yani, uzun lafın kısası şu: Siz kamu kaynağını özelleştirdiğinizde, birine bundan kâr et, bundan para kazan diye verdiğinizde onların bütün amacı bir sosyal hizmet sunmak, bir kamusal hizmet sunmak değil, ceplerini doldurmak. Devlet de bu sürece AKP iktidarıyla birlikte seyirci kalmış durumda. Dolayısıyla bu meselenin bütün veçheleriyle -özelleştirmenin ve kamu kaynaklarının özelleştirilmesinin- yeniden ele alınması, değerlendirilmesi ve aslında özelleştirmelerin tekrar kamulaştırılması gerekir.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)