| Konu: | |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 112 |
| Tarih: | 11.07.2020 |
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle her 2 patlamada yaşamını yitirenleri rahmetle anıyor, acılı ailelerine başsağlığı diliyorum. Tabii, biz bu başsağlığını diliyoruz fakat iktidar partisinin de yaşanan bu iş katliamlarında gelip sadece başsağlığı dilemekle yetinmesini de açıkçası anlamakta zorluk çektiğimizi ifade etmemiz gerekiyor.
Bu Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası, değerli arkadaşlar, on üç yıl içerisinde 8 patlama yaşamış. Evet, on üç yıl içerisinde 8 patlama olmuş ve -her seferinde- toplam 5 işçi hayatını kaybetmiş bu patlamalarda, 100'den fazla yaralı olmuş; bu son patlamadan bahsetmiyorum, tarihsel süreç içerisinde...
Peki, on üç yıl içerisinde 8 defa patlayan bir işletmeyi acaba niye kapatmadınız? Neden ruhsatını iptal etmediniz? Bu Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası acaba bu ülkeye nasıl bir fayda sağlıyordu? İnsanları öldürmek dışında, insanların canına mal olmak dışında hiçbir şey sağlamıyordu! Niye kapatmadınız? Çünkü buranın sahibi Yaşar Coşkun; sizin adamınız, Sakarya MÜSİAD İl Başkanı, AKP'ye yakın birisi ve siz onu işçilerin canına rağmen korudunuz kolladınız.
İlk patlama olduğunda da burada önergeler verildi "Bu süreç araştırılsın, bütün eksiklikler ortaya konulsun." denildi, siz ellerinizi kaldırdınız "Hayır." dediniz. Sonuç; 3 işçi daha yaşamını kaybetti, 1 işçi ağır yaralı, toplam 11 işçi yeniden yaralandı. Zaten diğer süreci, yani aslında fabrikanın böyle bir patlayıcı madde imal etmek için uygun olmamasını, havai fişek, maytap gibi piroteknik oyuncakların bu ülkeye bir faydasının olmamasını, bunların ekolojik dengeyi bozmasını vesaire bir kenara koyuyorum; siz üretim sırasında bu fabrikayı denetlemediniz, denetimler sırasında müfettişleriniz gitti müdürün odasında çayını içti, yemeğini yedi "Eyvallah." dedi gitti. Sonuç? Sonuç; insanlar öldü.
Bakın, size basit bir şey söyleyeyim: Burada çalışan bir işçinin anlatımı; Müzeyyen Topaloğlu, ne diyor biliyor musunuz? "Her gün o kapıdan 'Allah'ım sana emanet.' diyerek giriyordum ve her akşam evime döndüğümde şükrediyordum." Yani düşünebiliyor musunuz; her gün evden çıktığınızda, bir daha o kapıdan girmeyeceğinizi düşünerek iş yerine gidiyorsunuz her akşam evinize adım attığınızda "Allah'ım, çok şükür bugün de yaşıyorum." diyorsunuz. Ya, böyle bir çalışma ortamı olabilir mi değerli arkadaşlar? Bunu bir düşünün.
Bakın, ne diyor: "2014 yılında da fabrikada patlama oldu; o gün mesaide olmadığım için kurtuldum. Kızımla beraber aynı firmada çalışıyorduk. Bizim gitmediğimiz gün tadilat yapılan, bölüm komple uçtu; adam öldü. Ölünce bize ne denildi: 'Siz pazartesi gelin.'
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Biz o psikolojiyle, o bölüm uçmuş bir şekilde çalıştık. Ama ne yapalım? Bu, ekmek davası, geçim davası yoksa gerçekten ihtiyacı olmayan insan gidip orada çalışamaz."
Evet, yoksulluk insanları çalışmaya mecbur ediyor ama bu öyle bir aşamaya gelmiş ki ölümüne bir çalışma koşuluna sürüklemiş durumda ve sizler bu çalışma koşullarını düzeltmek yerine, Türkiye'de her gün olan iş cinayetlerini durdurmak yerine, haziran ayındaki 188 iş cinayeti için önlem almak yerine ve 6331 sayılı Yasa'yı sahada etkin uygulamak yerine burada ne yazık ki sadece ve sadece hamaset yapıyorsunuz oysa ölen bu ülkenin insanları, ölen bu ülkenin evlatları ve siz yandaşınızı korumak adına her gün işçi kıyımına göz yuman bir iktidar olarak işçiler tarafından hatırlanacaksınız.
Önergeyi destekliyorum, teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)