GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:113
Tarih:14.07.2020

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, 20 Temmuz 2015... Suruç katliamının 5'inci yıl dönümündeyiz. IŞİD katil, tecavüzcü sürülerinin yakıp yıktığı Kobani kentiyle dayanışmak için, kenti yeniden inşa etmek ve hayatları kararan çocuklara çocuk oyuncakları, çocuk parkları kurmak için bir araya gelmiş -Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonunun çağrısıyla- 300 genç Suruç'ta bir patlamayla karşı karşıya kaldı ve orada 33 sosyalist genç, düş yolcusu vahşice IŞİD katilleri tarafından katledildi. Evet, Suruç'ta katledilen 33 sosyalist genç, Kobani halkıyla dayanışmak için oradaydı ve geçiş için izin işlemleri sürerken yapılan basın açıklamasında katledildiler. Katliamdan hemen sonra polis güçleri, Suruç'ta katliamın gerçekleştiği Amara Kültür Merkezi'nin içerisine gaz sıktı ve polis güçleri ambulansların Kültür Merkezi'ne gelmesini engellediler. Yine, hemen katliam sırasında el işaretiyle Kültür Merkezi'nin önünden geçen, basın açıklamasında el işareti yapan, sonrasında halk tarafından yakalanıp üzeri aranan, polise teslim edilen şahsın üzerinden IŞİD bayrağı çıktı ve telefonunda da Suriye'yle yapılan telefon görüşmeleri vardı ve bu şahıs serbest bırakıldı ve hâlâ hakkında hiçbir arama, tutuklama ve benzeri işlem gerçekleşmedi.

Evet, aynısı Ankara Gar katliamında da yaşandı. Orada da katliamın hemen sonrasında bizim üzerimize gaz sıkıldı ve engellemesi gereken, sonrasında yaralıları hastaneye götürmesi gereken görevliler, tam tersine, yaralıların da acilen ölmesi için ellerinden ne geliyorsa yaptılar tıpkı Sivas katliamında sekiz buçuk saat olay yerine, katliam yerine ulaşmayanlar gibi.

Evet, Suruç katliamının üzerinden beş yıl geçti ve bu beş yıl içerisinde bütün istihbaratlara rağmen, katliamı gerçekleştiren şahsın telefon dinlemeleri olmasına rağmen, Suruç İlçe Emniyet Müdürlüğüne gelen bombalı eylem olabilir istihbaratına rağmen katiller ellerini, kollarını sallaya sallaya Amara Kültür Merkezi'nin önüne geldiler tıpkı Gar katliamında katillerin ellerini, kollarını sallaya sallaya Gar'a gelmeleri gibi. Her eylemden, her mitingden önce iki üç arama noktası olmasına rağmen, aynı şey Suruç'ta da Gar'da da gerçekleşti ve hiçbir aramaya tabi tutulmadan insanlar alana alındılar; böylesi enteresan bir hazırlık gerçekleşmiş oldu.

Evet, Suruç katliamının üzerinden beş yıl geçti ve hiçbir resmî sorumlu bu süreçten sorumlu tutulmadı, hiçbir katil yakalanmadı; 1 kişi yargılanıyor ve göstermelik yargılanıyor. Dolayısıyla bu süreçte sadece ve sadece Suruç'un hesabını sormak isteyen gençler, aileler tutuklandı, gözaltına alındı, önlerine bin türlü engeller getirildi. Şimdi, katliamın hesabını sorması gerekenler, hatta engellemesi gerekenler, tam tersine, katilleri korudular ve devletin karanlık dehlizlerinde organize edilen bu katliam, doğrudan bir katliam siyasetinin çok acı bir örneği oldu. Evet, bu katliam, IŞİD katliamı üzerinden iç siyaset dizayn edilmeye çalışıldı. Özellikle 7 Haziran sonrasında "Ya 400 vekil ya kaos!" diyenlerin planı sonucunda katliamlar gerçekleşti.

Evet, biz, bugün de "33 düş yolcusunun düşleri yarım kalmayacak." demeye devam ediyoruz, "Suruç için adalet, herkes için adalet!" demeye devam ediyoruz. Bu 20 Temmuzda da birçok kentte Suruç için anmalar gerçekleştireceğiz. Ben, buradan bu "Suruç için adalet!" anmalarına tüm halklarımızın, tüm gençlerimizin katılması çağrısını yapıyorum ve Suruç içi adalet ancak faşizme karşı birleşik mücadeleyi yükseltmekle gelecektir diyorum ve tüm Suruç şehitlerimizin anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)