GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:113
Tarih:14.07.2020

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 13'üncü maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubumuzun vermiş olduğu önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, savunma sanayisi sektörü, askerî ihtiyaç üreten bir sektör olmanın ötesinde, binlerce çalışanın istihdam edildiği, en iyi mühendislerin çalıştırıldığı, ortaya çıkan ürünlerin çift kullanım şeklinde pazarlandığı, ülkeler arasındaki ilişkileri şekillendiren, ekonomiye doğrudan etki eden bir sektördür. Savunma sanayisinde güçlüyseniz ekonominiz de o kadar güçlüdür. 2000'li yıllara kadar, "savunma" denildiğinde o ülkenin askerî gücü, tarihten gelen dost ve düşman tanımı, komşularıyla ilişkileri ve bunların sonucunda oluşan askerî tehditler karşısında sahip olunan kabiliyetler anlaşılırdı. Bu kabiliyetleri nereden aldığınız ya da ne kadarını ürettiğinizden ziyade elinizde kaç adet bulunduğu kısmı daha önemliydi. Silah tüccarları ülkeler arasındaki husumeti kaşıyıp sürekli silah sattılar, ülkeler silah çöplüğüne dönerken silah tüccarları ceplerini doldurdular. Pasta küçülünce savunma kavramını daha ileri taşıdılar, terör tehditleriyle savunmanın yanına güvenlik konseptini de ekleyerek daha fazla satmaya, pastayı büyütmeye başladılar.

Ülkemizde savunma sanayisi, merhum Turgut Özal'ın o günkü adıyla Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığını kurmasıyla başlamıştır. 1985 yılında kurulan Başkanlık, 1989 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı olarak yeniden yapılandırılmış, 2017 yılında gerçekleştirilen bir düzenlemeyle Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı olarak güncellenmiştir. 1989 yılı bakışı ile 2017 yılı bakışı arasındaki temel fark, 1989 yılında amaç kurumu güçlendirmek ve yetkilerini artırmakken 2017 yılındaysa kurumun imkânlarını kullanma ve bu imkânlardan siyaseten yararlanmak olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından yürütülen projelerle ve Tank Palet Fabrikasıyla ilgili olarak Gazi Mecliste çok tartışma yapıldı, faydası olmayacağı için yorum yapmıyorum ancak Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir 9 Kasım 2018 tarihli resmî açıklamasında "Savunma Sanayii Başkanlığı ve BMC arasında ALTAY Seri Üretim Projesi Sözleşmesi imzalandı, ilk ALTAY tankı on sekiz ay sonra teslim edilecek, hayırlı olsun." diyordu ama bir süre önce de elimizde motor olmadığı için "ALTAY T0 başlatılamıyor." dedi. Motor ve güç grubu üretme konusu ayrı bir firmaya verilmediğine göre, sözleşme yapılan BMC bu konuyu nasıl izah etmektedir? Bir tankın motor ve güç ünitesi en önemli birimleridir. Eğer bunlar imal edilememiş ya da temin edilememişse bu nasıl bir proje? Fransız devlet adamı Charles de Gaulle savunma sanayisi için: "Savunma sanayisinin amacı başkalarından izin ve yetki almadan kullanılabilecek savunma sistemlerini üretmektir." demiş. Bu sözler, güçlü devlet olma anlayışının temel ifadesidir.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin üzerinde konuştuğumuz 13'üncü maddesinde, Savunma Sanayii Başkanlığının geliştireceği projeler için konsept oluşturma, AR-GE, tasarım, prototip üretme, geliştirme, imalat, lojistik ve benzeri savunma sanayisi ürün ve hizmetleri geliştirmek amacıyla özel bilgi ve ihtisas sahibi kişilerin istihdam edilebileceği belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu özellikler hem nitelikli eğitim almış hem de teknolojiden haberdar olan, tatbik eden insanları tarif etmektedir. Bu kişiler de ancak ve ancak nitelikli üniversitelerde yetiştirilir. Bunun için de üniversitelerde sunulan eğitimin, bilimsel araştırmanın etik ve entelektüel açıdan her türlü siyasal güç odağından bağımsız olması gereklidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın zaman zaman üniversitelerle ilgili olarak "İlk 500'e giren üniversitemiz yoktur." diyerek şikâyet ettiğini biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, yapılan araştırmalarda görülmektedir ki üniversitelerin akademik performansları bir şekilde rektörlerin akademik nitelikleriyle ilişkilendirilmektedir. Önümüzdeki günlerde Türkiye'mizin 17 güzide üniversitesine rektör atamaları yapılacaktır. Rektörlerin bilimsel niteliği iyi olan, eğitimin niteliğini yükseltmeyi hedefleyen, araştırma geliştirme ve yayın faaliyetlerini destekleyen, süslü binalar yerine araştırma laboratuvarları kurarak öğrencilerini ve öğretim üyelerini araştırmaya teşvik eden, fikir özgürlüğüne inanan profesörler arasından seçilmesi hususunda Sayın Cumhurbaşkanının azami hassasiyet göstermesini talep ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)