| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 14.07.2020 |
YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27'nci Yasama Dönemi'nde defalarca önümüze getirilen askerî düzenlemelerin bir benzeri üzerine şahsım adına, aleyhte söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.
Canını bu vatan için feda etmiş bütün şehitlerimizi ve gövdesini arkadaşlarına siper etmiş bütün gazilerimizi minnetle, şükranla anıyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin adı "Askerî köklü kurumları kapattığımız için pişmanız, hatamızı fark ettik, geri dönemiyoruz ama çaktırmadan yavaş yavaş bir şekilde adını değiştirip, kontrolü elimize alıp kadrolaşarak yeniden kurmaya çalışıyoruz." olmalıydı.
Madde madde bakalım; 1'inci, 5'inci, 7'nci, 11'inci, 12'nci maddeyle astsubay kıdemli başçavuş rütbesindeki personelin yaş, rütbe, yaş haddi 55 yaştan 60 yaşa uzatılmaktadır. Yine aynı şekilde, teğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbay ve albayların yaş hadleri de yükseltilmektedir.
Bu madde içeriğinde hem bir itiraf hem de uygulama yönünden sakınca barındırmaktadır. İtiraf şudur: "Elimizde tecrübeli ve mesleğinde kendini kabul ettirmiş astsubayın sayısı azdır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin tamamen acemilere teslim edilmemesi açısından biz bu astsubaylara ihtiyaç duyuyoruz." Sakınca nedir? "İstekli olanları ya kuvvet komutanının teklif etmesi ya da Millî Savunma Bakanının resen uzatması hâlinde bu haktan yararlandırırız. Yani kimin bu haktan yararlanacağına biz karar veririz." Bu ne demektir, biliyor musunuz? Türk Silahlı Kuvvetlerinin bel kemiği astsubaylarımızı hakları olan bir konuda torpil aramaya sevk etmektir, askeriyede siyasallaşmanın yeni bir adımıdır.
3'üncü maddeyle, kapatılan harp akademileri yerine ikame edilen Millî Savunma Üniversitesiyle, işlevsiz kalmış GATA personeline verilecek kıdemlerin yeniden düzenlenmesi amaçlanıyor. Bir itiraf daha: "Biz harp akademilerini kapattık, pişmanız; GATA'yı işlevsiz bıraktık, pişmanız." Bunu itiraf edemiyorsunuz ama kervan yolda düzülür mantığıyla bir şeyler yapmaya çalışıyorsunuz.
Bakın, yolu uzatmaya hiç gerek yok, hatayı görüp kabul etmenin erdem olduğunu bir tarafa bırakalım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hak ettiği değere, yapıya ve birikim aktarımına kavuşması için atılması gereken zorunlu adımlar vardır.
1) Askerî disiplin ve bilincin hücrelerine kadar hissedildiği eğitimin verildiği askerî liseler açılmalıdır.
2) Harp okulları yeniden açılmalıdır.
3) Sadece tıp eğitimi değil, askerî eğitimi de alarak savaş ve savunma hâlinde askerimize sağlık hizmeti yanında moral ve motivasyon desteği de sağlayan askerî doktorlarımızı yetiştirmek üzere GATA yeniden açılmalıdır. Bunu GATA'yı açmadan, 6'ncı maddede yaptığınız şekilde askerî tabipliği, askerî sağlık personeli olunmasını tercih edilmesini, ilave sağlık hizmetleri tazminatını ödeyerek yapamazsınız. Bunu ancak -tekrar ediyorum- askerî tıp eğitimi veren kuruluş ve hastaneleri yeniden açarak sağlayabilirsiniz. Bir ideali, mantaliteniz gibi maddiyata değiştiremezsiniz.
Sayın milletvekilleri, bizim ordumuz dört bin yıllık geleneği, iki bin yıllık yazılı tarihi olan bir ordudur. Ordu geleneğimiz birkaç ayda bir önümüze getirilen düzenlemelerle yok edilmiştir. Anlaşılan o ki Hükûmet ya geçmişte kendilerine karşı gördükleri Türk Silahlı Kuvvetlerini yola getirmek ya da bozdukları sistemi bir şekilde yine yanlış yöntemlerle, yeniden kurmak adına Askerlik Kanunu'nu önümüze getirmektedir.
Bakın, bunu defalarca dile getirdik, yanlıştır. Binlerce yıllık tarihi, zaferleri, dosta güven, düşmana korku salan Türk ordumuzu düzenleyen bir mevzuatı artık gelenek hâlini almış, torba kanun mantığıyla Genel Kurul gündemine birkaç ayda bir parça parça getirmek yanlıştır. Geçtiğimiz dönemde askerlik süresini kısaltma, kışlaları boşaltma kararı aldınız, yanlıştı. Genelkurmay Başkanını Millî Savunma Bakanına bağladınız, yanlıştı. Şimdilik Genelkurmay Başkanlığı yapmış, kapattığınız askerî lise ve akademi eğitimi almış bir Millî Savunma Bakanımız var; uygulamaları tartışılır ancak en azından askerî gelenek, bilgi birikimi ve tecrübeye sahip.
Peki, Sayın Hulusi Akar'dan sonra göreve gelecek olan Millî Savunma Bakanının atanması durumunda aynı kriterlerin dikkate alınacağının bir garantisi var mıdır? Sayın Cumhurbaşkanımız ekonomi konusunda bilgi ve tecrübelerinden faydalanmak üzere sevgili damadı Berat Albayrak'a hazineyi teslim etti, Cumhurbaşkanımızın bir diğer damadı da savunma sanayisi konusunda uzman. Yarın Millî Savunma Bakanı olarak diğer damadının görevlendirilebilmesi sürpriz olabilir mi veya askerî gelenekten gelmeyen birini atayabilir mi? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde her şey mümkündür.
Sözlerime son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)