| Konu: | İYİ PARTİ Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 16.07.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malul ve gazilerimize sağlanan imkân ve haklardaki farklı uygulamalar ile malul ve gazilerimizin sorunlarının araştırılması hakkında partimizin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle, yine şehit haberlerinin geldiği kötü bir güne uyandık. Van'da keşif görevinden dönen 7 Emniyet mensubumuz ve Siirt'in Pervari ilçesinde terör örgütüne yönelik olan operasyonda çıkan çatışmada 2 Özel Harekât polisimiz şehit olmuştur. Şehit yakınlarımız, emin olunuz ki acınız, acımızdır. Bu vatan için mücadele ederken uzuvlarını yitiren gazilerimiz gibi bizlerin de her acılı haberde yüreğinden bir parça kopuyor.
Bu kürsüden bir defa daha bütün şehitlerimize minnetle, şükranla Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyor, yaşayan bütün gazilerimize ve Gazi Meclisimize saygılarımı sunuyorum.
Sayın milletvekilleri, "Coğrafya kaderdir." demişler. İçten ve dıştan kuşatılmış bütün coğrafyamızda bağımsız ve dik kalabilmenin bedeli ne yazık ki kan ve gözyaşı. Bizler bu coğrafya için vatan toprağına düşen her bir şehidimizden, yaralanan, yüreği beraber çatıştığı arkadaşlarıyla birlikte parçalanan her bir gazimizden razıyız.
Peki, şehitlerimizin bu ülkeye emanet ettikleri yakınları, gazilerimiz bizden razı mı? Anayasa'mızın 61'inci maddesi "Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar." hükmü altında "Sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gerekenler" başlığıyla gazileri korumaya almıştır. Anayasa böyle diyor ama iktidar, şehit yakınlarını ve gazilerimizi koruyabilmekte midir? Araştırma önergem böyle bir güne rast geldiği için üzgünüm ancak şehit yakınlarına 9 yeni aile daha eklendi. Söze gelince "Şehit nurlu, gazi onurlu." ama ne yazık ki gazilerimizin onuru ayaklar altında. AK PARTİ'si iktidarının yıllardır süregelen bir politikası var: "Önce kullan, sonra at." Çok kötü bir benzetme olabilir ama ne yazık ki acı gerçek bu.
Dün 15 Temmuzdu, malum, darbe girişiminin 4'üncü yıl dönümü. Üzerinden sadece dört yıl geçti ama o gün yaşananlar dün gibi hafızalarımızda. Bu iktidarın sözde yerli ve millî hassasiyetleri konusunda tercihleri gereği, yıllarca şehit ve yakınları arasında bir ayrım yapılmıştır. Kore ve Kıbrıs gazilerimize neredeyse hiç yoklarmış gibi davranılmış, 1005 sayılı Kanun'a göre muharip gazilerimiz "Sosyal güvencesi olan ve olmayan." şeklinde ayrıma tabi tutulmuş, şeref aylıkları bedeli olmayan vatana hizmet kriterlerinden değil de SGK'li olup olmama kriterleri dikkate alınarak hesaplanmıştır. Terörle mücadelede uzuvlarının yüzde 40'ı iş yapamaz durumda olmasına rağmen malul sayılmayan, aylık bağlanmayan, sağlıkta katılım payı muafiyetinden bile yararlanamayan gazilerimizin durumu ortadadır. Bununla birlikte, 15 Temmuz malulü sayılmak için engel oranı kriteri dikkate alınmamış, kendilerine iş hakkı dâhil gazilere yararlandırılan bütün imkânların kullandırılması için düzenleme yapılmıştır.
Öncelikle şunu ortaya koyalım: Bize göre vatan için bir damla kanı akmış her gazimiz eşit durumdadır. Eşitler arasında eşitlik gibi bir ayırımımız bulunmamaktadır. Ancak bölücü örgüt PKK'yla mücadele ederken yaralanan bir gazimizde yüzde 40'lık iş yapamaz kriteri dikkate alınırken 15 Temmuzda bu kriterin dikkate alınmaması toplumun her kesiminde rahatsızlığa neden olmuştur. Fakat son bir ayda yaşananlar göstermiştir ki iktidar darbe girişimini defetmek için vücudunu siper eden vatandaşlarımızı da ayrıma tabi tutmuş, reklam bitmiş, gerçek film başlamıştır. Daha bir ay önce, dertlerini anlatmak için AK PARTİ'si Genel Merkezine giden 15 Temmuz gazileri zorla, yaka paça parti binasından uzaklaştırılırken dün, darbe girişiminin 4'üncü yıl dönümü törenlerine davet edilmedikleri gibi, 15 Temmuz Şehitler Anıtı yürüyüşleri de engellendi. Pardon bir düzeltme yapayım: Evet, anıtı ziyaret etmelerine izin verildi. Ne zaman? Kendi vücutlarını siper ettikleri Sayın Recep Tayyip Erdoğan anıttan ayrıldıktan sonra
15 Temmuz gazileri ne istiyor? Sadece kendileri için toplandığı iddia edilen yardımlardan almaları gereken haklarını istiyor. Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: "Şehit yakınlığı ve gazilik unvanlarını taşımakta zorluk çekenler olabilir. Şehadet mertebesine ulaşmak ne kadar ulvi bir dereceyse arkasında kalanlar için şükretmek de bu derece ulvi bir görevdir. Şehitlerimizin bıraktığı diğer yakınlarıyla birlikte yetimleri ve öksüzleri de bu millete emanettir. Gazilerimizi asla yalnız bırakmayacağız."
15 Temmuz şehit ve yakınları için 340 milyon TL para toplandı, toplanırken şehit yakınlarına verilmek üzere toplandı. Yapılan hayırlar yerine ulaştırılmadığında, size emanet edilene ne yapmış oluyorsunuz? Bu yaptığınız dinen, ahlaken, hukuken ve vicdanen uygun mu? Nerede bu paralar? Hazine kurumlar hesabına aktarılmış. 15 Temmuz mağdurlarına yardım etmek için toplanan bu paraların sahiplerine dağıtılması için hâlâ ne bekleniyor? Dolara mı yatırdınız? Altın mı yaptınız? Faizle paraların artmasını mı bekliyorsunuz? Bu ülkenin bütün şehit ve yakınları vakarla, gururla şehitlerinin manevi emanetine sahip çıkmaktadır ama şehitlerin emanet ettiklerine ne yazık ki devlet sahip çıkamamaktadır.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)