| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 16.07.2020 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; 18'inci madde, esasen, Anayasa'ya aykırı olan maddelerin başında geliyor fakat genel bir değerlendirmeyle konuya girecek olursam, esasen, bu görüştüğümüz konu "hiyerarşi" kavramıyla ilgili ve bu yasa önerisi aslında Anayasa'nın 137'nci maddesinde yer alan ve kamu yönetiminde hiyerarşi ilişkisini düzenleyen kavramla doğrudan ilişkili zira askerî yönetim "hiyerarşi" kavramı üzerine inşa edilen bir yönetimdir. Bu itibarla, burada öncelikle genel gerekçeye baktığımız zaman, 1 no.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre bir yasanın çıkarılması, Anayasa'nın 137'nci maddesine, Anayasa'nın 11'inci maddesine ve Anayasa'nın 104'üncü maddesinin on yedinci fıkrasına açıkça ve kesinlikle aykırıdır; Cumhurbaşkanlığı kararnamesine göre yasa çıkarılamaz, birincisi bu.
İkincisi, bu açıdan İç Tüzük'ün 38'inci maddesine göre reddedilmesi gerekir, torba kanun şeklinde yapılan düzenleme yine Anayasa'ya aykırıdır; reddedilmeliydi.
Üçüncü ise, 18'inci madde düzenlemesi Anayasa'ya aykırıdır zira 6413 sayılı Yasa'da yapılan değişiklikle "Hizmetten men cezası, disiplin amiri tarafından verilebilecektir." Esasen kurul tarafından verilmesi öngörülen ancak yargıya ait olan bu yetki kurul tarafından kullanılması konusunda yeterli görülmemiş olsa gerek ki kişiye veriliyor. Bu açıdan, esasen yargıya ait olan bir yetkinin kişi tarafından kullanılması yine çok yönlü olarak Anayasa'ya aykırıdır, izleyen maddelerde de bu Anayasa'ya aykırılık söz konusu. Bu konudaki şerhlerimiz esasen somut olarak ortaya konulmuştur, konulacaktır -geri çekilmezse Anayasa Mahkemesine götürülmek bakımından- ve yeniden 28'inci maddede bu konuyu tartışmaya dönüş yapacağım.
Şimdi, esasen dikkat çekmeye çalışacağım husus: Askerî yapılanmanın doğası ile demokratik devlet yönetiminin doğası arasındaki çelişki ve bunun bizde, özellikle 15 Temmuzdan sonra nasıl ters çevrildiğine dairdir.
Çoklu baro düzenlemesi üzerine konuşma yaparken şu son cümlemi telaffuz etmiştim: "Amacımız, cemaatleri hukuk sınırına çekmek olmalıyken, hukuku cemaatleştirmek son derece sakıncalıdır." İşte bu, hukuk yoluyla siyaset değil, siyaset yoluyla hukuk yapmanın bir sonucu. Askeriye hiyerarşik yapıya dayanır, askeriye uzmanlık gerektiren bir meslektir; savaş ve barış hukuku bu nedenle kendine özgü özellikleri bulunan bir hukuk dalıdır. Aslında hiyerarşi kavramı da Napolyon Fransasında, sivil hukuka askeriyeden ödünç alınan bir kavramdır.
Bu itibarla, esasen askeriyenin sorunu hiyerarşik yapının 15 Temmuzdan sonra giderek kırılmasıdır. Bir, kuvvet komutanlarının en üst hiyerarşik komuta kademesi olan Genelkurmay Başkanlığından alınarak Millî Savunma Bakanlığına verilmesi; iki, Millî Savunma Üniversitesi Rektörlüğüne bir sivilin getirilmesi kesinlikle askerî yapıya ve askerî yapı için Anayasa'nın öngördüğü kurallara aykırıdır. Buna karşılık sivil yapı özellikle 2017 Anayasa değişikliyle tam tersine tek kişinin hiyerarşik amiriyeti altında düzenlenmiştir; âdeta erkler ayrılığı yerine tek kişinin çoklu erki hiyerarşisine sokulmuştur. Bu da demokratik yönetimin doğasına aykırıdır. Bu itibarla, esasen vesayet kurumlarını ayıklama adına Anayasa değişikliğiyle bütün kolektif karar mekanizmaları kaldırılırken bırakılan tek kurul Millî Güvenlik Kurulu olmuştur ama Millî Güvenlik Kurulu da siyasete nasıl malzeme yapılmaktadır onu da 28'inci maddede sizlere sunacağım.
Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)