GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:44
Tarih:18.12.2012

MHP GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hazine garantili imkân ve dış borcun ikrazı limiti ve borçlanmaya ilişkin işlemler hakkında MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmeleri esnasında bugüne kadar şunu gözlemledim: Hükûmet ve Adalet ve Kalkınma Partisi kanadı "Ben yaptım oldu." tavrıyla eleştirileri hiç dikkate almıyor. Şurası unutulmamalıdır ki bütçe görüşmeleri Hükûmet icraatının yakından denetlendiği ve bütçe yılı içinde Hükûmetin uygulamayı planladığı politikalara parasal kaynağın tahsis edildiği süreçlerdir. Bütçe görüşmelerinde muhalefetin dile getirdiği eleştiriler bu nedenle dikkate alınmalı ve göz ardı edilmemelidir.

Burada görülen şu ki: Bütçe görüşmeleri artık şekil şartının yerine getirilmesinden ibaret bir hâl aldı. Daha önceki dönemlerde bütçe görüşmeleri bir ay gibi devam ederken son Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde bu on güne düşürüldü. İktidar çoğunluğuyla beraber "Kabul edenler, etmeyenler" şeklinde de bütçede şekil şartı yerine getirilmiş oluyor.

Bütçeler ile finanse edilen politikalar ülke genelinde aslında herkesi etkiliyor hem de 2 yönden etkiliyor.

Birincisi: Bütçe harcanmasına yetki veren kaynaklar dolaylı veya dolaysız olarak toplanan vergiler ve yapılan borçlanmalar hepimizin ve geleceğe yığılan borçlar nedeniyle de gelecek nesillerin diğer bir deyişle de çocuklarımızın ve torunlarımızın cebinden çıkmakta ve geleceklerine şimdiden ipotek konulmaktadır.

İkincisi: Vergilerle vatandaşın cebinden toplanan paraların harcanmasında ihaleler belli bir kesime yönlendirilmekte, kamu kaynakları belli kesimlere aktarılmaktadır. Böylece gelir dağılımında haksız değişimler yaratılmakta ve adalet prensibi göz ardı edilmektedir. Cumartesi akşamı bu kürsüden ifade etmiştim, yine tekrarlıyorum, ilk kez Sayıştay raporlarının dahi olmadığı bir bütçe görüşmelerini yapıyoruz bu yıl. Sayıştayın şimdiye kadar yapmakta olduğu yerindelik denetimi ve verimlilik denetimi yetkisini kaldıran Hükûmet, yapılmasına razı olduğu, mali denetim ve hukuki denetim raporlarını bile Meclise vermeyerek keyfî ve kanunsuz olarak yaptığı harcamaların bilinmesini önlemeye çalışıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl da, bu yıl da Sayın Maliye Bakanının bütçeyi denkleştirmek için âdeta deveye hendek atlatmaya çalıştığını görüyoruz, tespit ediyoruz ama Sayın Maliye Bakanı bunları yaparken diğer taraftan yapılan ihalelerle kamu kaynakları bir kısım sermayeye aktarılmakta. En son geçen Enerji Bakanına ifade ettiğim, Akdeniz Elektrik Dağıtım Anonim Şirketinde 1 milyar dolarlık ihalede teminat mektubunu yakan, o ihaleye giren iş adamları bu sefer 500 milyon dolara o ihaleyi aldılar. Yine, geçen hafta İstanbul Avrupa Yakası Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi ihalesini 3 milyar dolardan bu sefer 1 milyar 900 milyon dolara kapattılar. Yani buradaki fark 1,6 milyar dolar. Sayın Bakana ben bunu sorduğumda Sayın Bakan bana bu ihaleyi alanların geçen sefer ihaleyi alan aynı firmalar olmadığını söyledi. Bu adamlar ismi üzerinde "iş adamı" bu kadar aptal mı? Aralarında anlaştılar, daha önce alanların payını verdiler, yeni alanlar 1,6 milyar dolar eksiğine aldılar. Bu kamu kaynaklarının birilerine birileri tarafından peşkeş çekildiği bir ortamda Maliye Bakanının bütçeyi denk getirmeye çalışması çok zor bir iş.

Bakın, dün de, bir taraftan 2 tane köprü ve otoyollar ihale edildi. Bu otoyollar 5,72 milyar Türk lirasına yirmi beş yıllığına Ülker, Malezya şirketi ve Koç grubuna verildi. Bakın, otoyollar ve köprülerin özelleştirilmesiyle ilgili tanıtım dokümanlarına göre, orada verilen rakamlar bu köprülerin ortalama gelirlerinin 2,1 milyar lira olduğunu söylüyor. Yani bu özelleştirmeyle, bu köprülerin ve otoyolların, on yıllık gelirinden az bir parayla ihale edildiği ortaya çıkıyor.

Sene başında, yine Hükûmet, 3'üncü köprü ve otoyolları ihale etti Astaldi ve İçtaş firmasına. Orada 3'üncü köprü ve 115 kilometrelik bağlantı yollarını içeren Astaldi ve İçtaş Konsorsiyumunun aldığı, yap-işlet-devret modeliyle aldığı bu ihalede -fiyatları söyleyeyim aradaki farkı mukayese edin- bu konsorsiyum köprü ve yolları yapacak, inşa edecek, ilave yatırım kredisi bulacak. Toplam süre ne kadar? On yıl iki ay. Yani, 2,4 milyar lira yatırım kredisi bulacak, üç yılda bunu yapacak, yedi yıl iki ayda 2,4 milyar lirayı geri alacak, artı kâr edecek. Burada 5,72 milyar lira olan ihale bedeliyle dokuz yılda, on yılda bu parayı geri alacak, on beş yıl da kâr edecek. Burada bir haksızlık, bir kamu kaynaklarının bertaraf edilmesini görmüyor musunuz, merak ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz 12'nci madde 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkındaki Kanun'da "Garantili imkân ve dış borcun ikrazı limiti 3 milyar Amerikan dolarını aşamaz." deniliyor. 2013 Bütçe KanunuTasarısı'nın madde gerekçelerine baktığımızda, 12'nci maddede belirlenen 3 milyar Amerikan doları tutarındaki hazine garantili imkân ve dış borcun ikrazı limiti ve yaklaşık 4 milyar Türk lirası tutarında ikrazen özel tertip, devlet iç borçlanma senedi ihraç limitlerinin herhangi bir gerçek bütçe ihtiyacına dayanmayan, afaki limitler olduğu anlaşılmaktadır. Fazla rakamlara ve terimlere girmeye gerek yok ama burada eleştirilmesi gereken bir nokta var, o da şu: Belirlenen limitlerin kullandırılması, kanunda tamamen Hazineden sorumlu Bakanın yetkisine verilmiş. Bunun handikabı nedir? Bu yetki nedeniyle sözü edilen limitler keyfî olarak kullanmaya çok müsaittir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekim ayında yayımlanan bir rapora göre, son on yıldan bu yana Türkiye'nin yabancı ülkelerden aldığı dış borç 324 milyar dolar yani yaklaşık 550 milyar Türk lirası. Bu borç 2002 yılında 82 milyar dolardı. 82 milyar dolardan 324 milyar dolara gelen bir borç var. Peki, bu arada ne yapıldı bu ülkeye yani ülke bu kadar çok borçlandı? Buna ilave bir şey daha söyleyeceğim, 50 milyar dolara da yakın bir özelleştirme bedeli geldi devletin hazinesine. Ortada görülen 89,6 milyar liralık bir otoyol yatırımı var, sağlık tesislerine harcanan 8,5 milyar dolar bir harcama gözüküyor. Onun dışındaki paraların nereye gittiği bizce meçhul, müphem. Yaklaşık, yılda 5,5 milyar dolara yakın bir faiz ödeyecek duruma gelmişiz. Önümüzdeki süreçte çocuklarımıza borç faizi ödetmek üzere yapılan bir bütçeyle gideceğiz. Çocuklarımızın geleceğinde, sadece borç faizi ödemeye tasarlanmış, dizayn edilmiş bir bütçeyi önlerine bırakacağız.

Hiç santral yapıldı mı bildiğiniz yani bir Atatürk Barajı gibi herhangi önemli bir yatırım, on yılın sonunda bize de "Bunu yaptık." dediğiniz bir yatırım var mı? Hayır. Otoyollarla ilgili ve sağlık hizmetleriyle ilgili takdirlerimizi her yerde de belirtiyoruz, yapanlardan Allah razı olsun. Gerçekten, otoyollar konusunda Sayın Bakanı da takdir ediyoruz, Sağlık Bakanının uygulamalarını takdir ediyoruz ama onun dışında bize elle tutulan, gözle görülen herhangi bir yatırımdan bahsedemezsiniz. Ama, buna rağmen Türkiye'nin geleceğini gitgide ipotek altına aldınız.

Önümüze konulan ve onaylamamız beklenen bütçenin basit bir belirleme gibi görülen 12'nci maddenin detayına bile girdiğimizde çok fazla aksaklıklarla karşılaşıyoruz. Bu durumda bütçenin gerçekten gayriciddi bir yaklaşımla hazırlandığı şüphesi artıyor. Keyfî harcamalara kaynak sağlama amacına yönelik hazırlandığını düşünmeye başladık. Türkiye, yılbaşından bu yana özel sektör borçları hariç toplam 12 milyar 327 milyon dolar dış borç ödemesi yapmış. 1-12 Aralık tarihleri arasında ise 225 milyon lira dış borç ödemişiz, ülkemizin en önemli sorunlarından birisi dış borçların yarattığı bu yük. Tam bağımsızlık bir milletin, devletin her şeyiyle ilgilidir, en başta ekonomisiyle. Bu kadar ağır borç yükünde olan bir ekonomide sizin bağımsızlık iddiasında bulunmanız biraz gülünç kaçacaktır.

Bütçenin hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.