| Konu: | Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 114 |
| Tarih: | 16.07.2020 |
İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Divan, değerli milletvekilleri; 18'inci madde üzerinde konuşmuştum ve onun devamı olarak yapacağım konuşmada esasen 18'inci madde ve devamındaki maddelere ilişkin aykırılıklar konusunda şunu belirtmek isterim: Anayasa istisna koymadığı sürece askerler de diğer kamu görevlileri gibi hak ve özgürlüklerden ve anayasal güvencelerden yararlanırlar. Buna örgütlenme özgürlüğü de dâhildir. Askerlerle ilgili olan kayıtlar üç sözcükte belirlenebilir: Birincisi hiyerarşi, ikincisi liyakat, üçüncüsü ise uzmanlıktır. Ama bu konuda hukuktan ayrılmamak gerekir ancak ne var ki, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi devletin hukuk ve Anayasa kuralları çerçevesinde yönetilmesi gerektiğini bütün acı sonuçlarıyla hatırlatmış olmalı idi bize. Ama tersi yapıldı, şimdi de devam ediliyor.
Biraz önce konuşmamda nasıl vesayet kurumlarının tasfiyesi adına kolektif siyasal karar mekanizmasının ayıklandığına, yalnızca Millî Güvenlik Kurulunun bırakıldığına fakat Millî Güvenlik Kurulunun da uygulamada esasen siyasetin aracı hâline getirildiğine değinmiştim. Bu, aslında Osmanlı dâhil olmak üzere bütün tarihimizde bir ilktir bu büyük tasfiye işlemi ve kanun hükmünde kararnamelerde, bugün de yasalarda şu hüküm kullanılıyor: "Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara..." denilmek suretiyle...
1) Bu kullanım Anayasa'ya aykırıdır çünkü Millî Güvenlik Kurulu bir karar mercisi değil, sadece yürütmeye tavsiyede bulunur.
2) Millî Güvenlik Kurulu kullanılarak cemaat ve benzeri örgütlenmelerle hiçbir biçimde ilgisi olmayan kişiler kamu kurumlarından tasfiye edildi.
3) Bu Anayasa dışı tanım OHAL sonrası dönemde de devam etmektedir, 7151 sayılı Kanun örneğin.
4) Türk Silahlı Kuvvetleri siyaseten araçsallaştırılmaya devam etmektedir bununla.
İşte, bu yasa önerisi de bunun tipik bir örneğidir. Zira, 10 kanunda değişiklik yapan 28 maddelik bir kanundur ve bu çerçevede daha önce birçok kez yapılan torba kanun düzenlemelerinde Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin Anayasa'ya aykırı ve ordunun klasik yapısına aykırı birçok hüküm konmuştur. Özensiz bir biçimde yapıldı, gayriciddi biçimde yapıldı ve bunlar Anayasa'ya andımızı ihlal eder şekilde yapıldı ve bu da bunun devamı niteliğinde bir düzenleme olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu itibarla, bu düzenleme tarzı aslında devam edegelen araçsallaştırma işleminin bir uzantısı olarak karşımıza çıkıyor. 15 Temmuzun 4'üncü yıl dönümünde ve OHAL anayasası yıl dönümünde "demokratik hukuk devleti" Anayasa'nın değiştirilmez maddesi olduğuna göre birinci olarak devlet yönetimini demokratikleştirmek bizim görevimiz olmalı. İkinci olarak askeriyeyi uzmanlık ve liyakat temelinde hiyerarşik yapısına döndürmek yasama organının görevi olmalı. Bunun için bu tür torba kanunlar değil, başta Atatürk gelmek üzere, cumhuriyetin kurucularının bize miras bıraktıkları tarihsel, doğal ve kültürel mirasa çok yönlü ihanetin önüne geçmek iradesiyle hazırlamamız gereken temel yasalar gibi Türk Silahlı Kuvvetlerini de yeniden yapılandırıcı tek yasa düzenlemesi yapmamız gerekmektedir. Bu vesileyle, 15 Temmuz şehitlerini ve sonrakileri -günümüzdekiler de dâhil olmak üzere- minnet ve saygıyla anarken Türkiye Cumhuriyeti'nin fiilî durum ve talimatlar ikileminde 15 Temmuz anayasasıyla yönetilemeyeceği gerçeğini vurgulamak isterim ve aslında tarihimize yabancılaşmış olan bu Anayasa'dan bir an önce kurtulmak için, demokratik bir anayasa için hep birlikte çalışmamız gereğini bir kez daha belirtmek suretiyle hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)