GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:114
Tarih:16.07.2020

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin üçüncü bölümü üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, tarihimizden adları teker teker silinmek istenen kahramanlarımızdan sadece 2'sinin başına gelenleri hatırlatacağım: 1'incisi Mustafa Necati. Gazi Mustafa Kemal'in en sevdiği ve güvendiği Bakanlardan olup Mübadele ve İskân Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı yapmış, bu süreçte "3 devrim yasası" olarak bilinen hilafet ile Şer'iye ve Evkaf Vekâletlerinin kaldırılması ve Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun çıkarılmasını gerçekleştirmiş gerçek vatanseverin adı kendi evinden kaldırılarak Atatürk'e "firavun" diyebilen birisinin adı verilmiştir.

2'ncisi Albay Reşat Çiğiltepe. Reşat Çiğiltepe, Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'e söz verdiği sürede bir tepeyi alamadığı için canına kıymış bir Türk kahramanı. Atatürk onun için gözyaşı dökmüş ve aileye Çiğiltepe soyadını vermişti. Çiğiltepe adı da Ankara Mamak'ta bir okulda yaşıyordu ancak okulun adı değiştirildi ve Millî Eğitim Vakfına bağış yapıp vefat eden birisinin adı verildi. Yapacaklarınızın hiç sınırı yok mu? Ama biz sizin derdinizi biliyoruz; sizin derdiniz cumhuriyetle, sizin derdiniz yüce Meclisi kuranlarla. Yazıklar olsun!

Değerli milletvekilleri, Türk hukukunda Anayasa'nın 140'ıncı maddesinin başlığı "Hâkimlik ve savcılık mesleği"dir. Maddenin ikinci fıkrası "Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler." şeklindedir. Hâkimin bağımsız olması hiçbir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında hâkimlere emir ve talimat verememesini, tavsiye ve telkinde bulunamamasını ifade eder. Bu durum, kuvvetler ayrılığı ilkesi kapsamında yargının yasama ve yürütmeden bağımsız olmasının bir sonucudur ve aynı zamanda hâkimin adaletin sağlanması görevini gereği gibi yapabilmesi için bu kural getirilmiştir.

Yargı bağımsızlığı, sadece yargısal kararları alırken hâkimlerin baskı ve etki altında kalmamaları şeklinde dar bir alanda kabul edilmemelidir. Yargısal olsun olmasın, bir meslek olarak hâkimliğin gereği gibi yapılmasını etkileyen her türlü konuda hâkimlerin etki ve baskı altında olmaması şeklinde geniş bir alan içinde değerlendirmek gerekmektedir. Diğer taraftan, bağımsız olmayan yargının tarafsızlığından da söz edilemez.

Türkiye'de hukuk ve yargı alanında çok ciddi sorunların yaşandığı bilinmektedir. Ulusal ve uluslararası düzeyde yürütülen çeşitli çalışma ve araştırmaların sonuçları, Türkiye'de hukuka ve yargıya olan güven duygusunun her geçen yıl erozyona uğradığını; hukuk sisteminin adalet üretme kapasitesinde gerilemenin var olduğunu; yargının, iktidarı, Anayasa Mahkemesi aracılığıyla denetlemesi gerekirken gereği gibi denetleyemediğini ve yargı bağımsızlığı ilkesinin zedelendiğini ortaya koymaktadır.

Türkiye'de adalet dağıtmakla görevli hâkimlerin yaşadığı sorunlar, çok büyük ölçüde, içinde yer aldığı ve doğrudan etkilendiği siyasi sistemin ve siyasi kültürün olumsuzluklarından kaynaklanmaktadır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen bu ucube sistem, kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıp her üç erki de tek adamın kontrolüne vermiş ve yargı bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırmıştır. Yani çok eleştirdiğimiz FETÖ mensubu, kumpas davalarının sanıklarının hâkim ve savcıları gitmiş, yerine AK PARTİ militanlarının yargısı gelmiştir.

Peki, bizim Anayasa'mız ne diyor? "Yasama, yürütme ve yargı erkleri devletin organları eliyle kuvvetler ayrılığı ilkesine göre kullanılır." Yani erkler ayrımı, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip belli yetki ve görevlerin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir iş bölümü ve iş birliğidir. Anayasa'nın 7'nci maddesi "Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.", 8'inci maddesi "Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.", 9'uncu maddesi "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır." demektedir. 138'inci maddesi ise "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.", 140'ıncı maddesi ise biraz önce dediğimiz gibi "Hakimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler." demektedir. Yani "Hiçbir vesayetin emri, boyunduruğu, talimatı altına giremez." der. Cübbelerinin önünde düğme yoktur ve hiçbir makamın karşısında düğme ilikleyemez, makamda kalabilmek için çay toplama seanslarına katılamaz. Yargı kurumları, evrensel hukuk ilkeleri ortadan kaldırılırken, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri, Anayasa ve yasalar, demokratik hukuk devleti yok edilirken seyirci kalamazlar.

Değerli milletvekilleri, 2016 Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nda, yargı bağımsızlığında gerilemenin yaşandığı, HSK'nin yürütme erkinin etkisi altında olduğu ve yargılama süreçlerine müdahalede bulunulduğu, yürütme erkinin yargıya müdahale ettiği; HSK'nin, istekleri dışında, olağanüstü şekilde hâkim, savcıların yerlerini değiştirdiği; hâkim, savcılar hakkında ceza ve disiplin davalarında usul kurallarına uyulmadığı; Yargıtay ve Danıştayın yapısında yapılan değişikliklerin yargı bağımsızlığını etkilemekte olduğu, ciddi endişeler oluşturduğu, yürütme ve yasama temsilcilerinin mahkeme kararlarını eleştirmeyi alışkanlık hâline getirdiği belirtilmiştir. Ayrıca, gazetecilerin sindirildiği, kamu yayın kuruluşlarının Hükûmet yanlısı yayın yaptıkları; hâkim, savcılar hakkında verilen meslekten ihraç kararlarının kişi bazlı somutlaştırılmadan soyut gerekçelerle verilmiş olduğu; adli yıl açılışının Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde yapılmasının kuvvetler ayrılığı ilkesinin sorgulanmasına sebep olduğu, devletin üst düzey temsilcilerinin nefret söylemlerini artan bir şekilde kullanmalarının önemli bir endişe kaynağı oluşturduğu hususlarını tespit etmiştir.

Değerli milletvekilleri, hâkimlik ve savcılık mesleği en kutsal mesleklerin başında gelmektedir. Bundan dolayı, hâkim adayları çok iyi seçilmeli, çok iyi yetiştirilmelidir. Halkın nazarında hâkimin ayrı bir yeri vardır. Özellikle, hâkimlik mesleğine aday alınırken bir hâkim için gerekli bütün kabiliyet ve bilgilere sahip olmanın yanında, adaletli olması da mutlaka aranmalıdır. İyi hukukçu yetiştirmede hukuk fakültelerinin de büyük görevleri vardır. Adalet duygusuna tarihin bütün dönemlerinde, bütün uygarlıklarda ve hem kültürlü hem kültürsüz insanlar arasında rastlanmaktadır.

İşte, ülkemizin, bu nazik dönemde, adaleti sağlayacak, uygulayacak, gösterecek hâkimlere ihtiyacı vardır. Hâkim olabilecek iyi hukukçuların mesleğe çekilebilmesi, hâkimlik mesleğinin kendi onurlu yerine oturtulmasıyla mümkün olabilir. Hâkimlerin bağımsızlığının derecesi, teminatları, ekonomik durumu, toplumun kendilerine gösterdiği saygı bu mesleğe hep iyi hukukçuların yönelmesini sağlar.

Değerli milletvekilleri, dünyanın tüm ülkelerinde, yargı bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına verilen değer ile hâkim ve savcıların sosyal ve ekonomik hakları paralellik arz eder. Bu, ülkemizde de aynı durumdadır. Nitekim, hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı konusunda neredeysek hâkimlere verilen değerde de aynı yerdeyiz yani diplerdeyiz.

Sonuç olarak, mevcut kanunlarda, tartışma yapılmadan, aceleyle ve torba kanun içinde kabul edilerek yapılan değişiklikler faydadan çok, zarar vermektedir. Yapılan değişiklikler kanunlara güvensizlik yaratmakta, kanunlar uygulayıcılar tarafından takip edilemeyecek hâle gelmektedir. Değişiklikler fayda sağlamayınca yeni değişiklikler yapmak gereği ortaya çıkmaktadır.

Hukukun boşluklarının hâkimler tarafından zaman içinde doldurulmasına izin verilmelidir. Yargıtay kararlarıyla içtihat oluşumuna izin verilmelidir. Yönetmelikle düzenlenmesine dahi gerek olmayan değişikliklerden vazgeçilmelidir. Mevcut iş yükü ve alışkanlıklar değiştirilmeden, sadece davaların hızlanması amacıyla yapılan değişiklikler fayda sağlamayacaktır.

Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)