GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:115
Tarih:21.07.2020

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - Sayın Başkan, yeni göreviniz hayırlı olsun.

Değerli arkadaşlar, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, hocaların hocası Sıddık Sami Onar'ın manevi evladı, Profesör Doktor İl Han Özay Hocamız bugün vefat etti; Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun.

İl Han Hocamızın bir özelliği vardı; İl Han Hoca, idare hukukunda -biz 1982'de öğrenciyken- idarenin işlemlerinde kamu yararını ve halkın taleplerini öncelemesi gerektiğini söylerdi ve idarenin işlemlerinde tarafsız ve eşitlikçi bir yaklaşımla çalışması gerektiğini söylerdi.

Oradan nereye geleceğim? 61'inci maddeye geleceğim, ara buluculuğa geleceğim arkadaşlar. Arabuluculuk Kanunu iki yıl önce getirilirken iradilik esasının, gönüllülük esasının var olduğu söylendi ama ondan sonra iş hukukunda, daha sonra ticaret hukukunda ve bugün de 61'inci maddeyle birlikte tüketici uyuşmazlıklarında dava şartı olarak zorunlu ara buluculuk getirildi.

Ara buluculuğun bir anlaşma, kişilerin kendi çözümlerini ortaya koyma anlayışı olduğunu hepimiz biliyoruz. Anayasa'nın "Hak arama hürriyeti" başlıklı 36'ncı maddesinde "Herkes mahkemelere erişim ve hak arama hürriyetini kullanma hakkına sahiptir." diye açık ve net bir özgürlük getiriyor. Yani vatandaş adalete erişecek, vatandaş yargıya erişecek; vatandaş, alternatif çözüm yolu olan ara buluculuk gibi yollarla, uzlaşmacılık gibi yan yollarla zorunluluk hâlinde bulundurulmayacak; devletin görevi bu olacak. Devletin görevi ne olacak? Anayasa'nın 172'nci maddesinde olduğu gibi tüketicilerin haklarını koruyacak; tüketici gibi, iş hukukunda işçiler gibi dezavantajlı grupların yani güçsüzlerin yanında yer alacak. Ne oldu? İş hukukunda zorunlu ara buluculuk getirildi, dava şartı olarak getirildi. Ne oldu? İşçiler artık hak kayıpları yaşamaya başladı. "Ara buluculuk şirketleri" adı altında işveren lehine hareket eden birçok yapı oluştu.

Bakınız arkadaşlar, yargıda, yargılama sürecini azaltalım derken, kısaltalım derken adil yargılanma hakkı ihlalini yapmayacaksınız, hak ihlallerini yapmayacaksınız. Yargılama uzun olabilir ama hak ihlali olmamalı. Avrupa'da ara buluculuk iradi. Avrupa'da iş hukukunda ara buluculuk iradi, zorunlu ara buluculuk yok. Yani nereden nereye geliyorum? Bir de -Anayasa'nın 10'uncu maddesi- kanun önünde herkes eşit olacak, hiçbir zümreye, sınıfa öncelik tanımayacaksınız, eşitsiz durum koymayacaksınız.

Bakın arkadaşlar, iş hukukunda zorunlu ara buluculuk geldiği zaman Sayın Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ne dedi? TOBB'un 74'üncü Genel Kurulunda söylüyor arkadaşlar, bakın. "Özellikle iş mahkemelerindeki davalarda işveren yüzde 99 haksız çıkıyordu, bunu değiştirmek üzere zorunlu ara buluculuk sisteminin uygulamaya alınmasını sağladık." dedi. Uygulamaya alınmasını sağlamış! Nasıl sağladı? Nereden sağladı? İşte, sarayın kurullarından sağladı, sarayın politika kurullarından sağladı.

Arkadaşlar, yapmayın, etmeyin. Siz dezavantajlı gruplara, işçilere, tüketicilerin haklarına sahip çıkmazsanız, bu holdinglere, bankalara sahip çıkarsanız vatandaşın haklarını korumazsınız. Biz halkın taleplerini karşılayan yasalar yapmazsak neyi yapacağız? Böyle şey olmaz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yargı siyasallaştı. Yani tüketici dernekleri diyor ki: "Kardeşim, biz TÖF olarak, Federasyon olarak bu zorunlu ara buluculuğa karşıyız." Açıkça açıklamalarda bulunuyorlar, neden karşı olduklarını ortaya koyuyorlar. Komisyona çağırdık, Komisyona pandemi tedbirleri gereği TÖF (Tüketici Örgütleri Federasyonu) temsilcileri gelemedi. Neden gelemedi? Haklarını anlatamadılar, neden karşı olduklarını anlatamadılar. Yani vatandaşın Anayasa'nın 36'ncı maddesinden kaynaklanan hak arama özgürlüğünü niye engelliyorsunuz? Niye vatandaşın mahkemeye erişim özgürlüğünü engelliyorsunuz? Neden bu dezavantajlı olan grupların önüne engel koyuyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, ne yazık ki Türkiye'de hukuk devleti yok, yargı siyasallaştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Toparlayalım lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Bunun iki örneğini söyleyeceğim.

Birinci örnek: Antep'te Şehitkamil Belediyesinde Cumhuriyet Halk Partili Belediye Meclisi Üyesi Avukat Adnan Erol mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklandı. Sorguda sorulan soruyu ben size söyleyeceğim: "Gözaltına alınan şahısların yakınları neden ilk sizi aramaktadır?" Arkadaşlar, bir ceza avukatını aradıklarından dolayı ceza avukatı terörle ilişkilendiriliyor ve tutuklama kararı veriliyor. Ya avukatlar mesleki görevlerini yapamıyorlarsa ne yapacaklar?

İkinci örnek: Cumhurbaşkanına hakaret davaları. Arkadaşlar, Cumhurbaşkanına hakaret davalarının bir rakamını söyleyeceğim size yani unutamayacaksınız.

Bakın arkadaşlar, bir avukat arkadaşa, vermiş olduğu temyiz dilekçesinde Cumhurbaşkanına hakarette bulunduğundan dolayı bir yıl ceza verildi, ertelenmedi de. Ne olacak, bu korku imparatorluğu ne olacak arkadaşlar? İnsanlar ifade özgürlüğünü nasıl kullanacak? Anayasal hak ve özgürlükleri nasıl kullanacak? Avukatlar kendi haklarını koruyamıyorsa, çoklu baro adı altında baroları böldürüp savunma hakkına, vatandaşın hak arama hürriyetine engel olunuyorsa ne olacak?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)