| Konu: | HDP Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 116 |
| Tarih: | 22.07.2020 |
HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Size de yeni görevinizde başarılar diliyorum Sayın Başkan.
Sözlerime başlamadan önce, 22 Temmuz 1980 yılında kontrgerilla tarafından, gizli odaklar tarafından katledilen Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun kurucusu ve aynı zamanda ilk Genel Başkanı Kemal Türkler'i saygıyla andığımı ifade etmek istiyorum.
Yine, dün Muğla'da katledilen Pınar Gültekin ve ilim olan Muş Malazgirt'te erkek şiddetiyle katledilen Fatma Altınmakas'ı da andığımı ifade etmek istiyorum. Bu erkek şiddetini bir kez daha kınayarak bu erkek şiddetinin önüne geçmek için İstanbul Sözleşmesi'nin ve 6284 sayılı Yasa'nın hayati olduğunu ifade etmek istiyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, bizim önergemiz, aslında, son dönemlerde Van'da yaşanan göçmenlik krizi üzerinedir. Evet, biliyorsunuz, aslında, dünyanın birçok yerinde savaşlar, salgın hastalıklar, ekonomik krizler, dinî ve mezhepsel çatışmalar nedeniyle ciddi göç hareketleri olmakta ve insanların çoğu kendi doğdukları ülkelerinden başka coğrafyalara göç ederek mülteci statüsüne ulaşmaktadırlar. Bu anlamda, Türkiye, Asya ile Avrupa arasında olması nedeniyle aslında temel bir geçiş güzergâhıdır ama bütün bu geçiş güzergâhı olmasına rağmen ne yazık ki göçmenlerin hayatını, göçmenlerin yaşam koşullarını ve en temelde de göçmenlerin yaşamaları için gerekli önlemleri almamaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, ben size birkaç rakam ifade etmek istiyorum. Örneğin, Birleşmiş Milletlerin Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yayınladığı bir rapor var. Bu rapora göre Türkiye'de 3,6 milyon Suriyeli, 170 bin Afgan, 142 bin Iraklı, 39 bin İranlı, 5.700 Somalili ve diğer uyruklardan 11.700 kişi olmak üzere toplam 4 milyon sığınmacı yaşamaktadır. Bu tabii ki çok büyük bir oran değerli arkadaşlar ve bu oranı karşılamak açısından da gerçekten yapısal önlemlerin ve yasal mevzuatın buna uygun hâle getirilmesi gerekiyor.
Şimdi, Türkiye 1951 yılındaki Mülteci Sözleşmesi'ne imza koydu, bu sözleşme 1961 yılında yürürlüğe girdi fakat bu sözleşmeye coğrafi bir çekince konuldu, ne denildi: "Doğudan gelen göçmenleri mülteci statüsüne kabul etmiyorum ve bunlara mülteci olarak da yaklaşmayacağım." Şimdi, bunun yarattığı ciddi zorluklar var yani Afganistan'dan, Pakistan'dan, Hindistan'dan ya da Afrika'nın diğer ülkelerinden gelenleri mülteci olarak kabul etmediğimiz için bunların mülteci olarak başvurusunu almıyoruz ve bunların bir başka ülkeye gitmeleri için de aracılık etmiyoruz. Bu anlamıyla, aslında, geldiklerinde görüldükleri yerde, gittikleri ülkelerde yaşam koşulları olup olmadığına bakılmaksızın hızlı bir şekilde sınır dışı ediliyorlar ve bu sınır dışı edilmeler sırasında hem yolda ciddi yaşam riskleriyle karşılaşıyorlar hem de gittikleri ülkelerde aslında kaçış nedenlerine bağlı olarak yaşam hakları tehdit edilebiliyor ki biz bunu İran'da görmüştük.
Şimdi, Van niye özel? Değerli arkadaşlar, Van'ın 4 ilçesi İran'la sınır komşusu, 295 kilometrelik bir sınırı var ve şu anda aslında temel bir geçiş alanı olmuş durumda.
Şimdi, yeterli önlemler alınmadığı zaman ne oluyor? Her gün facialar oluyor değerli arkadaşlar. Bakın, 2002 yılında, Van Çaldıran'da karların erimesinden sonra 19 mültecinin cesedine ulaşıldı ve bunların dört ay önce öldüğü ve cesetlerinin artık çürümeye başladığı tespit edildi. Kimdi bunlar? 6 kadın, 9 çocuk ve 4 de erkekti. Evet, bunların hepsi yaşandı.
Başka ne oldu? Van Çaldıran ilçesinde yine karların erimesiyle 24'ünün donarak, 1'inin de vurularak öldüğü anlaşılan 25 göçmen cesedi bulundu. Aynı dönemde, yine, Van'ın Özalp ilçesinde 57 göçmenin bindirildiği minibüsün şarampole yuvarlanması sonucunda 17 kişi hayatını kaybetti.
Yine, Aralık 2019'da 71 göçmeni taşıyan teknenin Van Gölü'nde alabora olması sonucunda 7 göçmen yaşamını yitirdi. Ve en nihayetinde, 27 Haziran tarihinde Van Gölü'nde alabora olan teknede 100'e yakın mültecinin sular altında kaldığını biliyoruz, bunlardan 60'ının cenazesine ulaşıldı, 60'ı çıkarıldı, kalanlara hâlâ ulaşılmaya çalışılıyor fakat biz şunu biliyoruz ki birçoğunun kimlik tespiti bile yapılamayacak, ülkelerine ve ailelerine gönderilemeyecekler.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım lütfen Sayın Koçyiğit.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Ve aslında kimsesizler mezarlığında birer sayıdan ibaret olarak -ki başlarına "VG1" yazılıyor yani "Van Gölü 1" "VG2" "Van Gölü 2" diye tabelalar vurularak- gömülüyorlar. Bunlar birer sayıdan ibaret olarak orada yatacaklar.
Değerli arkadaşlar, bizler bu önergemize destek vermenizi istiyoruz çünkü göçmenlik ve mültecilik meselesinin sistemsel kapitalizmden kaynaklı bir sorun olduğunu biliyoruz. Her an, hepimiz yaşadığımız coğrafyadan başka coğrafyalara gitmek durumunda kalabiliriz, mülteci durumuna düşebiliriz. O zaman, ülkemize gelen mültecilere de insani koşullar sağlamamız, onların yaşam hakkını ve diğer bütün sosyal haklarını sağlayacak bir mevzuatı, bir yaklaşımı ortaya koymamız gerekiyor. Bu, hem insanlığın gereğidir hem vicdanın gereğidir hem evrensel hukukun gereğidir hem de aslında her birimizin geleceğe dair daha insancıl bir dünya umudunun yükselmesi için de bize konunun önemi itibarıyla...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ederim.
Geleceğe olan umudumuzu artırmamız açısından da çok önemlidir.
Değerli arkadaşlar, bakın, Hükûmetiniz çok uzun bir süre mültecilere ev sahipliği yapmakla övündü. Doğru, bir ev sahipliği yapıldı fakat bu ev sahipliğinin hangi koşullarda olduğuna dönüp bakmamız gerekiyor değerli arkadaşlar. Bu insanlar savaştan kaçıyor, kurşundan kaçıyor, kandan kaçıyor, ölümden kaçıyor, yoksulluktan kaçıyor; bu insanlar can havliyle kendilerini bu ülkeye atıyorlar. O zaman, bu ülkenin de onların yaşam hakkını gözeten, onların insanlık hukukunu gözeten bir yaklaşımı açığa çıkarması, ortaya koyması gerekiyor. Ve sanırım hepimiz açısından çok önemli olan mülteci meselesinde siyasetüstü bir noktada, insanlık noktasında buluşabilir, bu meseleyi bütün Meclis olarak ele alıp sorunu gidermek için hep beraber çaba harcayabiliriz diyorum.
Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)