GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:117
Tarih:23.07.2020

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin bu maddesiyle, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 50'den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri ile kamuya ait iş yerlerinde iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi görevlendirilmesine ilişkin hükmün yürürlüğü 1 Temmuz 2020 tarihinden 31 Aralık 2023 tarihine ötelenmektedir.

20 Haziran 2012'de kabul edilen 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, kabul edildiği tarihten bu yana toplam 11 defa Genel Kurul gündemine getirilmiş ve bütünü 39 madde olan bu kanunun 28 maddesinde değişiklik yapılmıştır.

Milletvekili olarak hepimizin görevi, ister kamuda olsun, ister özel sektörde olsun çalışan bütün vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenli ortamlarda çalışabilmeleri için düzenlemeler yapmaktır. Bu amaçla getirilecek bir kanun teklifine karşı çıkmak çalışan kesime ihanet etmekle eş değerdir.

Bu düzenleme, iş kazalarını önlemek, üretkenliği artırmak, ulusal kaynakları doğru kullanmak, iş güvenliğine ilişkin mevzuattaki eksiklikleri gidermek adına getirilmiş bir değişiklik değildir. İş kazalarının azaltılamadığı bir ülkede işçi sağlığını korumak, iş güvenliğini sağlamak amacıyla yapılan çalışmalardan geri adım atmaktır.

6331 sayılı Kanun, 2012 yılında kabul edilirken ilgili madde olan kamu kurumları ile 50'den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerleri için yürürlük tarihi, kanunun yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra olmak üzere hükme bağlanmıştır. Kanun 30 Haziran 2012 tarihinde yayımlandığına göre, bu maddenin uygulanmasına altı yıl önce başlanması gerekiyordu. Altı yıl önce corona salgını yoktu ama AK PARTİ'si bugün bu maddeyle ilgili son öteleme kararında bir gerekçe buldu: Yeni coronavirüs salgını nedeniyle eğitimlerin aksaması, ilgili sınavların gerçekleştirilmemesinden kaynaklı oluşan uzman ve hekim açıklarını önlemek. Kusura bakmayın, bu bahanenize kimseyi inandıramazsınız. Corona salgını üç buçuk yıl mı sürecek? 100'e yakın üniversitede iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programları açılmış, onlarca kongre düzenlenmiştir. Üniversitelerin mühendislik bölümünü bitirmiş; C, B ve en son sınavları geçip A sınıfına yükselmiş binlerce iş güvenliği uzmanımız mevcuttur. Böyle bir durumda eğer gerekçe pandemi süreci ve sınavların yapılamaması ise kanun altı ay veya en fazla bir yıl ertelenmeli idi, üç buçuk yıl ertelenmesinin hiçbir mantıklı açıklaması olamaz. Şunu diyebilirsiniz: "Pandemi sürecinden dolayı iş yerleri ekonomik darboğazdan geçiyor, onlara gereken desteği veremiyoruz, bu nedenle erteledik." Şu anki ekonomik gidişat bu bahanenizi haklı çıkarmasa da en azından mantıklı bir bahanedir ancak hiçbir bahane, oluşan veya ileride oluşacak olan iş kazalarının sorumlusu olmaktan sizleri kurtaramayacaktır. Bununla birlikte, şu an mevcut hâliyle bu iş yerleri için eğitimle işveren ya da vekilleri uzmanlık yapabilmektedirler. Bu görev başka bir kişiye veya ortak sağlık güvenlik birimine, OSGB'ye verilmedikçe ek maliyet de oluşturmamaktadır.

Ekonomiyi ayakta tutacak en önemli unsur, çalışanın sağlığının yerinde olması ve SGK harcamalarının asgari düzeyde tutulmasıdır. Bilinmelidir ki kanunun bu maddesinin sürekli ötelenmesi ne işçinin ne işverenin ne de 2012 yılından günümüze iş kazası ve meslek hastalıkları nedeniyle harcama yapmak zorunda kalan SGK ve dolayısıyla devletin menfaatinedir. Derdiniz küçük esnafı korumak ise az tehlikeli sınıfta olan, 3 kişiden az çalışanı olan iş yerlerine bu hükmü uygulamazsınız olur biter.

Değerli milletvekilleri, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması öncelikle işverenin görevidir ancak yazılı olmayan içtihatlarla bu görev, işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerine zımnen verilmişti. Şu an, 50'den az kişinin çalıştığı, tehlike sınıfı az olan iş yerleri için düzenleme yapılıyor ama 50'den fazla çalışanı olan ve tehlike sınıfı fazla olan iş yerlerinde durum nedir biliyor musunuz? Söyleyeyim:

1) Birçok kamu kurumunda tehlike sınıfı "çok tehlikeli" olsa bile genel belediye hizmetleri açısından "az tehlikeli" olarak sınıflandırma yapılıyor veya örneğin bir kamu hastanesi ile özel hastane arasında risk açısından hiçbir fark olmamasına rağmen bu maddeyle üç buçuk yıl daha kamu hastanelerinde bu hükmü arayamayacağız.

2) Çalışan sayısının 50'den az gösterilmesi için çalışana görevlendirme yapılmış gibi gösterilip kişi sayısı 49'da sabitleniyor.

3) Çok tehlikeli bir sınıfta görev yapan A sınıfı iş güvenliği uzmanının raporları hasıraltı ediliyor, devlet denetim görevini yapmıyor, işveren gereğini yapmıyor; Allah korusun, bir kaza durumunda da "Sen sorumlusun." diyerek uzman tek sorumlu gösteriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bunun en acı örneklerinden birini geçtiğimiz günlerde Sakarya'da bir fabrikada meydana gelen patlama sırasında gördük. Devlet, devlet olma gereği görev, yetki vermek kadar verdiği bu görevlerin nasıl ifa edildiğini de denetlemek zorundadır. Devlet, iş yerini denetlemek yerine, ucu açık bir şekilde, yakın bir tehlikede, iş güvenliği uzmanına, Bakanlığa bildirim yapma sorumluluğunu vermektedir. Son yaşanan olayda, Çalışma Bakanlığı iş müfettişlerinin patlamanın yaşandığı bu ve bunun gibi çok tehlikeli sınıftaki iş yerlerini denetleyemediği görülmüştür. Daha da kötüsü, patlama sırasında 6 işçi hayatını kaybetmesine rağmen aynı iş yerine ait malzemelerin devlet nezaretinde imhası sırasında 3 şehit vermemizdir; bu da iş güvenliğinin kazaya rağmen dikkate alınmadığının en önemli göstergesidir.

İvedilikle yapılması gereken, iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin ticari bir faaliyetten uzaklaştırılıp kamu hizmeti sınıfına alınması, iş güvenliği ve uzmanlarının OSGB'lerin kiralık işçisi sınıfından çıkarılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen, Sayın Öztürk.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Sorumluluğun işverende olduğu bir alanda rehber görevi yürüten iş güvenliği uzmanının, devletin denetleme eksiğinin, işverenin yapmadığı veya yapamadığı çalışmaların takipçisi ve sorumlusu tutulması hem hukuka hem de çalışma hayatına aykırı bir uygulamadır. Bu durum, özellikle iş kazalarının en fazla olduğu alanlarda mesleki tecrübeye sahip üst sınıf uzmanların bu sektörden uzaklaşmasına sebep olmakta; binlerce uzman gerek iş potansiyelinin olmaması gerekse haksız yargılamalardan ötürü bu mesleği ifa etmemektedirler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)