| Konu: | İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 28.07.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA ZEYNEP YILDIZ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum.
Hepimizin malumu olduğu üzere İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere toplanmış bulunmaktayız. Ben de teklifin tümü üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Öncelikle sözlerime şununla başlamak istiyorum: Sıklıkla, son zamanlarda muhalefetin Z kuşağı atfını görüyoruz. Z kuşağı atfının, açıkçası bu kadar sık yapılmasını çok sağlıklı bulmadığımı ve bu aşırı kullanım hâlinin aslında bir kimliklendirme çabası olduğunu ve en nihayetinde siyaseten belirli bir grubu işlevsel hâle getirme çabası olarak okuduğumu ifade etmek istiyorum. Bizler, burada gençler olarak bulunuyoruz ve açıkçası bu kanun teklifinin de hazırlanış sürecinde genç bir avukat olarak bütün safhalarına katıldığımı ifade etmek isterim. Dolayısıyla, bu kanunun yapım safhalarında da gençler aktif bir şekilde rol aldılar. Bunu belirterek sözlerime başlamak istiyorum.
Şöyle: Şimdi, bizim uzun zamandan beri aslında gündemimizde olan bir mesele, verilerin kullanımı. Dünya bambaşka bir yere ilerlerken biz burada nereye gideceğiz? Dolayısıyla buna ilişkin kanuni düzenlemeleri nasıl yapacağız? Bu, bizim uzun zamandan beri gündemimizde ve aylardır biz bu kanuni düzenleme üzerinde çalışıyoruz. Dolayısıyla bugünden yarına "Ben yaptım, oldu." diyerek yapılmış bir düzenleme değil. Dolayısıyla bizim çok ciddi anlamda çalışmalarımızın ürünü olan bir kanuni düzenlemeyle karşınızdayız.
Aslında dünya bambaşka bir yere gidiyor esas itibarıyla. Yani gerçekten tarihsel süreç içerisinde, malumunuz, belirli sosyal vakıalar olur, sosyal vakıaların akabinde bir ekonomi oluşur ve o ekonomi de beraberinde bir hukuk sistematiğini getirir. İşte, her nasıl Kavimler Göçü'nde Vizigotlar bir başka yere göçmüştür, efendime söyleyeyim, Saksonlar buraya göçmüştür; o başka bir düzen getirmiştir, o düzen farklı bir ekonomi, o ekonomi başka bir hukuk getirmiştir. İstanbul'un fethi, akabinde coğrafi keşifler yine benzeri şekilde farklı bir ekonomi getirmiştir, o ekonomi peşi sıra başka bir hukuk sistemini getirmiştir. Bugün geldiğimiz noktada da esas itibarıyla -malumunuzdur zaten hepinizin- Sanayi Devrimi'nde benzer şekilde yine farklı bir ekonomi oluşmuştur, onun peşi sıra farklı bir hukuk gelmiştir. Şimdi de dünya dijitalleşiyor. Dünya dijitalleşirken dijitalleşen dünyanın da farklı bir hukuka ihtiyacı var ve dolayısıyla dünya bunu tartışıyor.
Ben de açıkçası vekil olmadan evvel kişisel veriler alanı da gerçekten çok ilgimi çeken bir alandı ve bunu bir insan hakkı meselesi olarak görüyordum ve gerçekten bu alanda da ciddi anlamda çalışmalara katılma imkânım olmuştu. Gerçekten bugün bu noktada bu kanunun bir parçası olmak kendi adıma çok mutluluk verici.
Şimdi, tabii ki dünyanın dönüşümünden bahsettik. İnternetin ortaya çıkışı aslında farklı bir egemenlik tanımını da getiriyor. Malumunuzdur, geçenlerde, dünyaca ünlü bir pop star çıktı hikâyesinde bir şey paylaştı, bir arama motoruna isyan etti "Siz burada Filistin'i ve Kosova'yı neden tanımıyorsunuz?" dedi. Artık çok farklı bir döneme geldik. Burada egemen devletler var. Egemen devletlerin yanı sıra, kendilerine göre aslında bir çeşit sanal devlet gibi belirli mekanizmalarda devlet tanıyan ya da devlet tanımayan ya da kişileri belirli noktalarda tanımlayan ya da tanımlamayan bir mecraya dönüşmüş vaziyette bu sosyal alanlar. Dolayısıyla bunların her birine ilişkin olarak da aslında bir düzenleme gerekliliğiyle karşılaşıyoruz
Mesela her birimizin akıllı telefonları var ve o akıllı telefonlarda, düşünün, biz herhangi bir şey konuşurken işte, süpürge diyoruz, önümüze süpürge reklamı düşüyor. Bu noktada şunu düşünüyoruz: "Ya, birisi bizi dinliyor." Birisinin bizi dinlemesinin ötesinde dile dökmediklerimizi aslında aklımızdan geçirdiklerimizi bile zaman zaman telefonlarımızda görebiliyoruz ve bizi dinlemenin ötesinde bir şey de yapıyorlar galiba vehmine kapılıyoruz. Bunların her biri aslında mahremiyet; kişinin mahremiyeti açısından, özel yaşamın gizliliği açısından çok çok önemli başlıklar yani bizim rızamız dışında acaba bizim bilgilerimizin ne kadarını biz buralarla paylaşmaya rıza gösteriyoruz ve bunların ne kadarı acaba paylaşılıyor ve ne kadarı nerede, nasıl saklanıyor, ne maksatla kullanılıyor, nasıl işleniyor ve sonrasında nasıl kullanılıyor? Bunların her biri bizim için çok önemli başlıklar ve biz de bu noktada dünyadaki sistematiği yakından takip ediyor olmalıyız.
Şimdi, tabii, hani derler işte: "Tarım devrimi toprağı dönüştürdü, Sanayi Devrimi insanın kullandığı aracı dönüştürdü." ve bugün de dijital devrim aslında insanı dönüştürüyor ve insan dönüşürken bu insanın hukukunu korumak adına da -devletler, farklı bir egemenlik tanımı da gelişirken- devletler, kendi egemenlik sahaları içinde bir pozitif yükümlülük olarak aslında vatandaşlarının da hukukunu koruyor olmak durumundalar.
Şimdi, az evvel de aslında, kısmen değinmiş oldum: Mahremiyet bir temel insan hakkıdır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 12'nci maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesinde, yine, Anayasa'mızın ilgili maddelerinde mahremiyet ve özel yaşamın gizliliği aslında koruma altına alınmıştır ve mahremiyete ilişkin aslında çok farklı tanımlar da vardır. Mahremiyetin bir insan hakkı olarak aslında ortaya çıkışı Amerikalı bir yargıcın buna ilişkin bir tanımlamasıyla olmuştu. Mahremiyeti "yalnız bırakılma hakkı" olarak tanımlıyor ve biz, şu an elimizdeki telefonlarla ailemizle bile paylaşmadığımız mahremimizi kim bilir kimlerle paylaşıyoruz ve aslında yalnız bırakılma hakkımızdan çok çok daha uzaklaşmış bir hâle geliyoruz.
Yine, aynı şekilde bizim bu yalnız bırakılmayı tercih edemediğimiz sistem içerisinde, kendi akıllı telefonlarımız içerisinde bir uygulama yüklüyoruz ve o uygulamanın içinde evime gidiyorum "Evinize hoş geldiniz." yazıyor yani bu her birinizi rahatsız ediyordur. Bu neden bunu biliyor, bu uygulama neden bunu biliyor? Ben, ev adresimi verdiğimi hatırlamıyorum ona, ev adresimi kullanabileceğini söylediğimi de hatırlamıyorum. O hâlde bu uygulama benim evimi neden biliyor? Dolayısıyla bunların ne kadarı rızaya dayalıdır, ne kadarı aslında insanın mahremiyet hudutları içerisindedir, bu, dünyanın gündeminde. Daha da önemli olan bir husus var. Biz bunları fark ederken bireyler olarak bunlarla nasıl mücadele edeceğiz, bizim ne kadarına kudretimiz yetecek? Bizim bireyler olarak bununla aslında mücadele edecek bir kudretimiz yok. Bu noktada düzenleme yapıyor olmasını bekliyoruz devletlerimizden. Çünkü bu bizim kişisel alanımız ve kişisel alanımızın kullanılıyor olması lazım ve buna yönelik de aslında şeffaf kullanım mekanizmaları oluşuyor olması lazım.
Açıkçası bu kaygılar bize mahsus değil, dünyanın tamamındaki dünyalılar zaten bu kaygıyı taşıyorlar ve bu kaygıyı taşıyan insanlar da en nihayetinde devletlerde bu tip mekanizmaları, yasal düzenleme zaruretine ilişkin mekanizmaları da harekete geçiriyorlar. Devletlerin aslında burada bir pozitif yükümlülük olarak vatandaşlarının hukukunu koruması, onların kişisel verilerine, onların kişilik haklarına sahip çıkıyor olması da beklenen bir şey çünkü devletler mevcudiyetini vatandaşların hukukunu korudukça kazanırlar. Bu minvalde Avrupa'da malumunuz olduğu üzere Avrupa Birliği nezdinde 95 direktif yayınlandı, akabinde bunun yönetmeliği olarak GDPR yayınlandı ki kişisel verileri koruyabilelim. Ne yazık ki bunlar kıtasal bazlı düzenlemeler ve kıtasal bazlı düzenlemelerin kâfi gelmediğini görüyoruz ve biz de gittiğimiz her uluslararası toplantıda bunu zaten dile getiriyoruz. Mesela, benim, bir buçuk sene kadar önce katıldığım bir toplantı olmuştu Birleşmiş Milletler nezdinde ve orada bu küresel mahiyette bir mutabakata ihtiyaç olduğunu dile getirmiştim. Yani bu bizim partimizin çok çok uzun zamandan beri gündeminde olan bir şey çünkü bu çok çok temel bir insan hakkı.
Yine bu noktada küresel mutabakata duyulan ihtiyacın bir tezahürü olarak 108+ Sözleşmesi var, yine harmonize bir hukuk düzeni ve aslında küresel olarak uzlaşılmış bir metin üzerinde dünya çalışıyor. Dünya bunları yaparken, yeni bir ekonomi oluşmuşken ve bunun akabinde bir hukuk şekillendiriliyorken bizim ülkemizin de bu hukuku şekillendiriyor olmasını hakikaten çok çok önemsiyorum ve biz de bunun devamı olarak bu düzenlemeyi getiriyoruz.
Şimdi kişisel verilerin bir mütemmim cüzü olarak ülkeler sosyal ağların düzenlenmesini gündeme getirdiler ve dünyada bu noktada çok ciddi anlamda gelişmeler yaşandı. Çok kısa bunlardan bahsetmek istiyorum, gerçi zaten bir miktar gündem oldu ama ben tekrar etmekte herhangi bir zarar görmüyorum. Almanya'da 2017 yılında sosyal ağların düzenlenmesi kanunu yürürlüğe girdi ve burada, en temelde dikkat edilen unsur şuydu: Şeffaf bir şikâyet mekanizması talep edildi. Dolayısıyla, sosyal ağ sağlayıcılarının şeffaflığına ilişkin dünyada genel bir tereddüt var. Dolayısıyla, bu tereddüdü gidermek adına da egemen devletler, vatandaşların hukukunu korumak için şeffaf mekanizmalar teşekkül edilmesini öngörüyorlar. Yine, benzeri mahiyette bir rapor tutulmasını istediler; bu, aslında bir öz denetim mekanizmasıdır. Dolayısıyla sosyal ağ sağlayıcılarına nasıl şikâyetler yapıldı, bu şikâyetlere nasıl cevaplar verildi, buna ilişkin bir rapor öngörülüyor. Benzer şekilde, bir temsilci bulundurma zorunluluğu getirdiler ki bunu, ben muhataplık ilişkisi kurulması açısından çok önemli buluyorum. Yine, bu da Almanya'nın denediği bir sistemdi.
Yine, nefret, istismar, hakaret, Anayasa'ya aykırı örgüt propagandalarına dair içeriklerin yirmi dört saat içerisinde kaldırılması da bu kanunla hüküm altına alındı. Az evvel bahsettiğim şeffaflıkla alakalı olarak 28 Mayıs 2020'de Amerika Birleşik Devletleri'nde şöyle bir başkanlık kararnamesi yayınlandı: Sosyal ağ sağlayıcılarının, kullanıcıların ifade hürriyetine mâni oldukları yönünde bir kararname yayınlandı. Yani dolayısıyla, buradaki algoritmaların, aslında kullanıcıların nihai kararını yansıtması noktasında da zaman zaman çeşitli engellemelere sebebiyet verdiğine dair belirli bir kanı da gelişiyor. Yine, Fransa'da 2018 yılında Enformasyonun Manipüle Edilmesine Karşı Mücadele Kanunu kabul edildi. Dolayısıyla, dünyanın pek çok yerinde böyle kanunlar var. İngiltere'de, yine, buna benzer kanunlar konuşuluyor. Benim çok önemsediğim bir diğer başlık, mesela Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde geçtiğimiz oturumda şöyle bir rapor kabul edildi: "Demokrasiler 'hack'lendi mi?" diye Alman bir parlamenterin hazırladığı bir rapor vardı ve bu rapor bu sosyal ağlardaki algoritmaların, bireylerin iradelerini, aslında belirli noktalarda manipüle edebileceği ve bunun demokrasilerin geleceği açısından sıkıntı teşkil edeceğine ilişkin bir rapordu. Bizim, aslında gerçekten bu noktadaki farkındalığımız, zaten çok ciddi anlamlarda önceki zamanlardan itibaren devam etmektedir çünkü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde, mesela Ziya Altunyaldız -bizim Vekilimiz- Yapay Zekâ ve İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı. Dolayısıyla, biz zaten bu sürecin her zaman içindeydik ve her zaman bu süreci takip etmekteydik.
Şimdi, bunların ışığında şunu soruyoruz: Biz bu düzenlemeyle ne yapıyoruz? Dünya devletleri burada sosyal ağ sağlayıcılarını sorumlu olmaya davet ederken, şeffaf olmaya davet ederken çeşitli hukuki düzenlemeler yapıyorlar. Dolayısıyla, bizim burada herhangi bir vatandaşımızın bir çaresizliği varsa... Nitekim, bunlarla sizler de karşılaşıyorsunuzdur, bana zaman zaman... Mesela, bir öğrenci, lise öğrencisi uygunsuz bir video çekmiş, arkadaşlarına yaymış, sonra rumuzlu hesaplardan bu defaatle paylaşılmış ve bir muhatap bulamıyor ve gerçekten intiharın eşiğine gelmiş ve bir noktada benim de avukatı olduğum birisi "Ne yapabilirim?" diye bana soruyor. Benim bu noktada ona önerebileceğim şeyler, rumuzlu bir hesap arkasından yapıldığı için, ne yazık ki çok kısıtlı ve bu rumuzlu hesaplara erişim neredeyse yüzde 30 safhasında. Yani dolayısıyla gerçekten çok ciddi anlamda sıkıntıyla karşılaşıyor vatandaşlar ve devletler de bu noktada çare ve çözüm üretmekle mükellef, biz de burada bu çözümü getiriyoruz.
Bu kanun teklifinin getirdiği en önemli başlıklardan bir tanesi aslında muhataplık ilişkisi tesisi. Kişilik hakları incinen vatandaşımız, burada bir temsilci bulundurulduğu takdirde, gidip o temsilciye "Bakın, şu şu gerekçelerle benim kişilik hakkımın incindiğini düşünüyorum ve bunu inceleyin." diyerek başvurabilecek. Dolayısıyla, bu noktada, çeşitli rumuzlu hesapların arkasına saklanan kişilerin suç işleme kabiliyetlerini de indirmiş olacağız. Mesela, dikkatinizi çekmiştir, bir tane kız çocuğu kedileri öldürüp öldürüp sürekli paylaşıyordu ve rumuzlu bir hesap arkasından bunu yapıyordu ve sonrasında şöyle bir şey paylaştı: "Bana bir şey olmaz ki beni bulamazlar." Çünkü neticede, zırh gibi başka bir kimliğin arkasına saklanmış vaziyette. Dolayısıyla, bu tip meselelerde, siber zorbalıkla mücadelede burada bir temsilcinin bulunmasını, aslında doğrudan doğruya o temsilciliğe bunun ifade edilmesini, bunun bir şekilde aktarılmasını çok önemsiyoruz. Böylelikle, aslında, sosyal ağ sağlayıcısı ile vatandaşı karşı karşıya getirip devlet olarak aradan çekilmiş oluyoruz. Böylelikle, sosyal ağlar üzerinde kişilik hakları zedelenen vatandaş, bir şekilde gidip doğrudan doğruya sosyal ağ sağlayıcısının temsilcisine bunu aktarıyor olacak.
Vergilendirme noktasını da ben çok önemli buluyorum çünkü bizim asgari ücretli vatandaşımız vergisini öderken sosyal ağ sağlayıcısı neden ödemesin?
Bir üçüncü başlık, tebligatlar meselesi. Tebligat kabul etmiyorlar yani biz muhatap bulamıyoruz. Dolayısıyla, bir muhatap bulabilmemiz de çok önemli. Bu noktada, tebligatların da usulünce yerine iletilmesi noktasında çok çok önemli bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.
Yine, içeriğin çıkarılması meselesi... Malumunuz olduğu üzere, öncesinde erişimin engellenmesi meselesi vardı ve erişimin engellenmesi meselesinde herhangi bir suç teşkil eden içerikten dolayı bütün sitenin külliyen engellenmesine sebebiyet veriliyordu ama şu an bu kanun teklifiyle problemli içeriğin çıkarılması unsurunu getirmiş olduk ve böylelikle ifade ve haber alma hürriyeti de aslında güvenceye kavuşmuş oldu.
Yine, malumunuz olduğu üzere, unutulma hakkına ilişkin bir düzenleme var. Aslında 2012 yılında, Avrupa Komisyonunda, bir uzmanın gündeme getirdiği bir kavramdı; çok insani bir kavram çünkü zaman zaman... Mesela isim benzerliğinden dolayı belirli bir etiket yapışıyor ve sonrasında insanlar hiçbir surette ondan kurtulamıyor. Dolayısıyla, bu noktada, unutulma hakkı da çok insani bir düzenleme olarak yerini almış vaziyette.
Şimdi, sizlerin de en çok takıldığı temsilci bulundurma meselesine ayrıca bir parantez açmak istiyorum. Biz neden temsilci bulundursunlar istiyoruz? Az evvel ifade ettim, bir muhataplık ilişkisi kurgulansın istiyoruz. Siz hep temsilcinin gelmeyeceğinden hareketle bütün argümanlarınızı sıraladınız ancak ve ancak biz temsilcilerin gelebilmesi için bu noktada çok ciddi anlamda, aslında etraflıca bir düzenleme yaptık, zaten bu unsurları teker teker kendi içimizde de yoğun bir şekilde konuştuk. Ne dedik? Temsilci göndermeleri için bir bildirimde bulunuyor kurum. Kurumun bu bildiriminin akabinde eğer otuz gün içerisinde bir temsilci atanmazsa idari para cezası var, 10 milyon liralık. Yine, eğer otuz gün içerisinde bir temsilci atamazlarsa bu sefer 30 milyonluk bir ceza, yine temsilci atamazlarsa reklam yasağı, yine atamazlarsa... Bakın, üçüncü adım oldu yani. Dolayısıyla biz burada, temsilci atamaları noktasında, aslında ciddi bir adımlandırma yaptık ve gerçekten o noktada mümkün olduğu kadar şeffaf bir süreci işletmek adına elimizden geleni yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Bir ay geçiyor, idari para cezası; iki ay geçiyor, idari para cezası; akabinde üç ay geçiyor, reklam yasağı... Bakın, beş ay oldu, hâlâ atamamışlarsa bu noktada yüzde 50 bant daraltma -ki bu, mahkeme kararıyla- yine atamazlarsa bu takdirde de hâkimin takdir yetkisinde olarak hizmetin niteliği ve amaçla uyumluluk gözetilerek yüzde 50 ilâ yüzde 90 bant daraltma uygulaması geliyor. Bunların her biri bant daraltma ve yüzde 100 olmayacak mahiyette yani hizmetin tamamen alınmasını engellemeyecek mahiyette. Biz burada 5 basamaklı bir sistem öngörmüşken sizlerden de ricamız Türkiye'nin vekilleri olarak "Yahu bu 5 adıma kadar siz niye temsilci atamıyorsunuz ey sosyal medya sağlayıcıları?" diye onlara ben açıkçası bir soru sormanızı beklerim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, biz raporlamayı gündeme getiriyoruz, raporların altı aylık süreçler içerisinde kişisel verilerden arındırılmış Türkçe rapor olmasını bekliyoruz. Yine, günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt içi ve yurt dışı kişilik haklarının ihlal olduğunu düşünen vatandaşlarımız yine bu temsilciye başvurabilecek ve kırk sekiz saat içerisinde bir geri dönüş almayı bekleyecek ve bu noktada bir gerekçe gösterecek, olumlu veya olumsuz olduğu taktirde bu noktada sosyal ağ sağlayıcısı temsilcisinden bir gerekçe göstermesini bekleyeceğiz. Yine bu da bir öz denetim mekanizması olarak karşımıza çıkıyor.
Verilerin Türkiye'de kalması meselesi yine benim çok önemsediğim meselelerden biri çünkü ülkelerde bulunan herhangi bir veri merkezi... Bizim ülkemizde mesela şu an bir veri merkezi bulunsa yaklaşık 1,5 milyar TL'lik bir kazanç getirecek. Dolayısıyla biz veri merkezlerini Türkiye'de bulundururken açıkçası hani "dünyayı yakalamak"tan bahsediyoruz ya aslında bu düzenleme dünyayı yakalamanın düzenlemesi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla biz burada veri merkezlerinin Türkiye'de oluşmasını istiyoruz. Şu an Bulgaristan'da Sofya'da bir veri merkezi var, dolayısıyla bu noktada Sofya'ya güvenirken kendi ülkemize de bir zahmet güveniyor olalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Yine, bu noktada ben sözlerimi tamamlarken şunu ifade etmek istiyorum: Biz doğru bir iş yapıyoruz, insanların verilerinin sömürülmesini engellemeye çalışıyoruz, bu bizim devlet olarak bir mesuliyetimizdir. Dolayısıyla kapitalizmin en çalkantılı zamanlarında biliyorsunuz "Vahşi kapitalizm, vahşi kapitalizm..." denir. Şimdi de insanların verilerinin çok vahşi bir şekilde kullanılmasını istemiyoruz ve bu noktada sosyal medyaya bir şeffaflık gelmesi, denetlenebilir olmaları ve bu noktada aslında hesap verilebilirlik kavramını birazcık daha içselleştirmeleri noktasında bir düzenleme getiriyoruz. Çünkü eski çağlarda olduğu gibi "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler." diye bir anlayış yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, burada, bizim devletimiz ve onun egemenlik hakları var. Biz de buna göre ülkemizin bu hukukun gerisinde kalmadığı bir düzenlemeyle aslında yolumuza devam ediyor olacağız. Ve ben açıkçası dünya düzenlemelerine sıklıkla yer vermeye çalıştım çünkü bu düzenleme esnasında dünyadaki farklı düzenlemeleri ciddi anlamda gözden geçirdik.
Dediğim gibi bu, yeni oluşan bir hukuk. Bu noktada, dünyada motamot "Şu şöyledir, bu böyledir." denilen bir sistem yok ama dünya bu noktada yeknesak bir hukuk oluşturmak noktasında ciddi bir temayül gösteriyor. Biz de bunun bir parçasıyız, biz de buna dâhiliz. Ve bu noktada, dünyayı takip ederek aslında bu ekonominin bir parçası hâline gelir hâle geleceğiz.
Ben açıkçası bu çatı altındaki aklı hür, vicdanı hür, fikri hür vekillerimizin bu düzenlemeye destek vereceğine inanıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve ben bu düzenlemenin oy birliğiyle geçeceğine inanıyorum çünkü burada, az evvel kanun maddelerini belirli ölçülerde saydım, doğrudan doğruya yasaklamaya ilişkin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) - Bir dakika daha alabilir miyim...
BAŞKAN - Tamamlayınız.
ZEYNEP YILDIZ (Devamla) - Dolayısıyla, burada maddeleri teker teker kaldırayım isterseniz. Maddelerin hiçbirinde yasağa ilişkin bir hüküm yok. Sadece sizin takıldığınız husus, temsilci atanması hususu. Orada da 5 tane başlık koymuşuz. O beşinci başlığın beşine kadar da gelmesin. O noktada da, lütfen, o sosyal ağ sağlayıcısının karşısında durup "Siz neden temsilci atamıyorsunuz bu ülkeye? Gerçekten neden burada daha merdiven altı bir sistemi tercih ediyorsunuz?" sorusunu biz soruyor olalım.
Bu noktada, ben açıkçası küresel şirketlerin kârlılığının değil kişilik haklarının, yine küresel şirketlerin değil milletimizin ve Türkiye'nin yanında olmamız gerektiği kanaatindeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Ben hâlâ inancımı muhafaza ediyorum. Oy birliğiyle bu kanun teklifinin yasalaşacağına inandığımı tekrar ifade ediyorum.
Dinleme sabrınız için tekraren teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)