GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:3
Birleşim:118
Tarih:28.07.2020

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, yine tarihî bir süreç yaşıyoruz. Yine, Komisyonda ve Genel Kurulda birçok eleştiriye rağmen, birçok tarihî belirlemelere rağmen, maalesef bu kanunda da bir cümle dahi değiştirilmeden, bir virgül dahi değiştirilmeden bu yasanın maalesef maddeleri geçiyor ve bu şekilde yasalaşacak maalesef.

Şimdi, değerli milletvekilleri, ikinci bölümde çok önemli olan 5'inci ve 6'ncı maddenin içeriğini şöyle bir değerlendirmeye alırsak; 5'inci maddede içeriğin çıkarılması, 6'ncı maddede ise ne yazık ki bu sosyal medya sağlayıcılarına ilişkin çok ciddi cezaların yer aldığını görmekteyiz. Şimdi, bu içeriğin çıkarılması meselesi gerçek anlamda mevcut olan siyasal iktidarın kendi geçmişini temizlemeye ilişkin bir madde olduğunu çok net bir şekilde görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, 6'ncı madde de ise Türkiye'de günlük erişimi 1 milyondan fazla olan yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcısının mevcut olan işleyişine ilişkin çok ciddi cezaların yer aldığını görüyoruz. Bu cezalar kademeli olarak 10 milyondan başlıyor, 30 milyon... Reklam yasağı, para transferi yasağı, yüzde 50 oranında bant genişliğinin daraltılması ve yüzde 90'a kadar olan internet erişiminin engellenmesine ilişkin ciddi cezaları içinde barındırıyor.

Bu maddedeki bir diğer husus ise, yine verilerin Türkiye'de depolanması ve bunun sonucunda meydana getirilen... Çok ciddi bir şekilde içinde sansür barındırıyor bu madde.

Değerli arkadaşlar, her alanda olduğu gibi siyasal iktidarın yine bu alanda da çok ciddi saldırıları söz konusu. Bakın, sadece sosyal medyaya ilişkin değil, son yıllarda Türkiye'de birçok hak alanı gerçek anlamda saldırı altında ve ne yazık ki biz bunu çok canlı bir şekilde yaşıyoruz. Bu iktidar 52 tane belediyemize kayyum atadı ve 3,5 milyon kişinin iradesini gasbetti. 10 binden fazla üyemiz, şu anda hapishanelerde ve cezaevlerinde. Bakın, 2911 sayılı Yasa yani Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu şu anda rafa kaldırılmış ve Anayasa şu anda çiğneniyor. Hiçbir şekilde, 81 ilde sokağa çıkıp basın açıklaması yapma, toplantı, gösteri ve yürüyüş yapma hakkı kesinlikle yok ve buna ilişkin bütün haklar şu anda askıda. Mahkemelerin tahliye kararlarına diğer mahkemeler uymuyor veya bu yönde bir karar alınırsa da mahkemeler dağıtılıyor. Sulh ceza hâkimlikleri âdeta tutuklama makineleri hâline getirilmiş durumda. Sulh ceza hâkimliklerinin önüne giden kim varsa tutuklanıyor ve aylarca cezaevlerinde tutuluyor. Kısacası, kasıtlı olarak demokratik uygulamalardan vazgeçiliyor ve bu yönde çok ciddi uygulamalar da var. Bu kısıtlama, düşünce hürriyetine doğrudan doğruya bir müdahaledir değerli arkadaşlar. Düşünce hürriyeti macerasının tarihsel bir geçmişi var ve bunu tarihsel bir süreçle adlandırmak gerekiyor. Türkiye'nin düşünce haritası pek de aydınlık değil ne yazık ki. Bu alan, 1925 yılından bu yana olağanüstü yargı rejimleriyle sekteye uğratılmış, hâlâ devam ediyor ve bu macera yüz yıldır devam ediyor ne yazık ki. Bu olağanüstü yargı rejiminin son ve en tehlikeli halkası ise sulh ceza hâkimlikleridir. Bu yargının temel hedefi, düşünce hürriyetinin ta kendisidir. Bu siyasal iktidarın yani AKP'nin en büyük sorunu, yapılan eleştirilere karşı değişmez tutumudur; bir diğer sorunu ise yolsuzlukların ve insan hakları ihlallerinin üzerini örtme çabasıdır. Her bir internet kullanıcısı tek başına bir medya etkisine sahiptir. Bu sistem, AKP'nin düşünüp konuşan, eleştiren gazeteciyi, düşünürü, ekolojik yıkımı önleyeni, savaş istemeyeni, siyasetçiyi ve aynı zamanda iktidara karşı olan kişileri hedef almasının başka bir versiyonudur.

Bu toplum sandık başına giderken bütün temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanması için bu iktidarı seçmedi değerli arkadaşlar. Bakın, bu iktidara oy verirken "Temel hak ve hürriyetleri askıya alın." şeklinde asla ve asla bir beyanda, açıklamada bulunmadı bu toplum. Bu Meclis, yüksek oranda bir temsiliyet gücüne sahip olan bir Meclis fakat temel hak ve hürriyetleri kısıtlama hakkını kesinlikle bu iktidara vermemiştir bu halk. Parmak hesabı her zaman doğruyu yansıtmaz değerli arkadaşlar. Bakın, parmak hesabıyla bir ilkeyi, bilimsel bir ilkeyi yok sayamazsınız yani başka bir açıklamayla mevcut olan hak ve hürriyetleri bu şekilde askıya almanız mümkün değildir.

Değerli arkadaşlar, bu AKP'nin iktidarında, on sekiz yılda en az 721 gazeteci tutuklandı. Gazeteciler artık haber yazamaz hâldedir ne yazık ki. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütün'nün 2020 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke arasında Türkiye 154'üncü sırada yer almaktadır. 17 Temmuz 2020 tarihi itibarıyla en az 93 gazeteci tutuklu ya da hükümlü hâldedir. 10 binin üzerinde gazeteci işinden atılmış ve işsiz kalmış durumdadır. İlk altı aylık dönemde en az 19 gazeteci, yazar, yayıncı hapse mahkûm edilmiş ve 16 gazeteci çok yakın bir tarihte tutuklanmış durumdadır. Bakın, RTÜK, Basın İlan Kurumu ve BTK en az 158 basın-yayın kuruluşu ve internet sitesi hakkında erişim yasağı, ilan kesme, yayın ve program durdurma, para cezası vermiş durumdadır. İfade Özgürlüğü Derneğinin Mayıs 2020 verilerine göre değerli arkadaşlar, toplamda 622 bin alan adı, link, "tweet", YouTube sayfası, Twitter hesabı, Facebook hesabı engellenmiş durumdadır, 622 bin. En az 5 gazeteci fiilî ve silahlı saldırıya maruz bırakılmış durumdadır.

Bakın, değerli arkadaşlar, bu iktidar döneminde 2006, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında sadece 537 gazeteci tutuklanmıştır. Türkiye'nin karnesi bu yeni kısıtlamalarla yani Twitter'a, yani sosyal medyaya getirmiş olduğu sansürle başka bir boyuta ulaşmış durumdadır. Bu iktidarın hedefi "Yasa yaparız, sonra bakarız." mantığıyla ölçülmektedir. Bu iktidar, on sekiz yıllık iktidarında sadece kısıtlamayla hâkimiyetini sürdürdü ve yasaklı bir uygulamayla toplumu karşı karşıya bıraktı. Bakın, bu yasanın Anayasa ve uluslararası hukuka aykırı olduğuna ilişkin olan kısmını ise şu şekilde değerlendirmek lazım: Bakın, temel hak ve hürriyetleri düzenleyen Anayasa'nın 12'nci maddesi ve Anayasa'nın 13'üncü maddesi bu yasayla çiğnenmiştir ve bu yasayla rafa kaldırılmış durumdadır. Anayasa'nın 22'nci maddesi yine bu kanun teklifiyle rafa kaldırılacak durumdadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8'inci maddesi yine bu kanun teklifiyle ihlal edilmektedir.

Bir diğer önemli husus değerli arkadaşlar, bakın, temel yasa olan Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu ve ilgili diğer kanun maddeleriyle de bu mevcut olan kanuni düzenleme çelişme durumundadır. Ceza Muhakemesi Yasası'nın 135'inci maddesiyle 134'üncü maddesi ve 137'nci maddesi bu sosyal medyaya ilişkin olan, mevcut olan düzenlemeleri getirmekte fakat bu yasa iki günlük bir çalışma sonucunda maalesef Meclis gündemine getirildiği için bu mevcut olan temel yasalarla ilgili olan sorunu da kendi beraberinde getirecek ve bu da başka bir sorun alanı hâline gelecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine, Türk Ceza Kanunu'nun 132'nci maddesi, 243'üncü maddesi ve 245'inci maddesi de yine sosyal medya alanlarında işlenen suçlara ilişkin olan kısımları belirtmektedir ve bu konuyu içermektedir fakat bu getirilen sosyal medya sansür yasası bu mevcut olan Ceza Yasası'nı da ilgilendiren bir husus fakat yine oldubittiye getirildiği için bu mevcut olan temel yasalara çelişik bir durum arz etmektedir. Dolayısıyla "Biz yasayı yapalım ama daha sonra bakarız." mantığı mevcut olan temel yasaların çiğnenmesi anlamına geleceği gibi yine uluslararası yasaların ve Anayasa'nın da çiğnenmesi anlamına gelecektir. Bu nedenle, bu iktidarın derhâl bu uygulamasından vazgeçmesi ve bu kanun teklifini geri çekmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)