| Konu: | İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 118 |
| Tarih: | 28.07.2020 |
AK PARTİ GRUBU ADINA ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekillerimiz; öncelikle, gecenin bu saatinde bütün vekillerimize hayırlı akşamlar diliyorum.
Sosyal medya kanun teklifini konuşuyoruz. Ben dinliyorum, muhalefet partisindeki milletvekili arkadaşları dinlediğimizde "Acaba bizim uzun süre çalıştığımız, yazdığımız, gayret ettiğimiz bir kanun teklifini mi konuşuyoruz, yoksa hiç ilgisiz bir kanun teklifini mi konuşuyoruz?" diye gerçekten hayretler içinde kalıyorum.
En son konuşulandan başlayayım, unutulma hakkı. Arkadaşlar, kanun teklifinin unutulma hakkıyla ilgili kısmı 5651'in 9'uncu maddesindeki kişilik hakları ihlaliyle ilgili konu. Bir insanın kişilik haklarını üçüncü kişiler ihlal edebilir, bir insan kişilik hakkını kendi kendine ihlal edemez. Yani sizin söylediğiniz gibi "Efendim, geçmişte şöyle bir olay olmuştu, bu olayın siz fotoğrafını sileceksiniz, onu kaldıracaksınız, bunu çıkaracaksınız." diye bir konu söz konusu olamaz. O nedenle, insanın kendi davranışı, fiili, kişilik hakkı ihlali değildir. Olmayan bir kişilik hakkının ihlalinden dolayı da bir içerik çıkarılması söz konusu olmaz.
Buradaki konu nedir, unutulma hakkı nedir? Meselenin özü şu: Hani, geçmişte meşhur bir gazete manşeti vardı, bir müftünün keçisi çalınmıştı "Müftü keçi çaldı." diye manşet olmuştu. Şimdi, siz bununla ilgili erişimin engellenmesi ve içeriğin çıkarılması kararı alıyorsunuz, kişilik hakkının ihlaliyle ilgili sayfalardan, ilgili yayınlardan. Ancak bu, arama motorlarında durduğu için onlarca karar alsanız bile "Müftü keçi çaldı." dediğiniz an önünüze o geliyor. İşte, bunun çıkarılması sağlanıyor, bunun unutulması sağlanıyor. Diyelim ki bir çocuk ağır bir tacize uğradı veya kötü bir fiile muhatap oldu. Bununla ilgili hâlâ devam ediyor bu yayınlar. Çocukları, evlatları büyüdü; on sene, yirmi sene sonra bir intihar vakası oldu ailesinden; bunun tekrar görülmemesi gerekiyor. İşte, bunların unutulması isteniyor. Bunun neresi hukuka aykırı, buna nasıl karşı çıkıyoruz? Yani, ilgisiz konuları üst üste koyarak sonuca vardığımızı zannediyorsak, yanlış. Bunun, onunla hiçbir ilgisi yok.
Bu kanunun birkaç temel ögesi var: Birinci ögesi, sosyal ağların, bu şirketlerin Türkiye'ye gelip bir muhataplık oluşturmasıdır. Bakınız, Türkiye, dünya hukuk inşasında internetle ilgili ilk defa 2007 yılında 5651'i çıkardı ve bu alanda düzenlenen ilk kanundur. Bu alanda bir hukuk inşası süreci devam ediyor. 2014 yılına gelindiğinde -ben de o süreçte Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan iken avukatı sıfatıyla kanun çalışmalarına katılmıştım Şubat 2014'te çıkan kanunda, 6/a, 8/a, 9/a maddelerinin getirildiği değişiklikle ilgili- o gün yayınların yüzde 90'ı kriptosuzdu "URL" denilen, sayfaya erişimle engellenebiliyordu ve buna erişim engellemesi kararları getirildi. Ama süreç değişti, bugün "HTTPS" dediğimiz kriptolu yayınlar yüzde 90'a ulaştı. İşte, bunlara erişim engellemesi getirdiğinizde uygulama kabiliyeti yok. Uygulama kabiliyeti olmadığı için de erişimi engelleyip sayfanın tamamını kapatmanız lazım. Tamamını kapatmamak için içeriğin çıkarılması lazım. İçerik çıkarma kararını aldınız, Twitter'a gönderdiniz, Twitter'dan sonuç elde edemiyorsunuz. Bugün, 8/a maddesinden, yani can güvenliği ve kamu düzeniyle ilgili konulardan 3.500 mahkeme kararı uygulanamıyor. 9'uncu maddeyle ilgili, kişilik haklarıyla ilgili konularda Türk mahkemelerinin 2.500'ün üzerinde kararı uygulanmıyor. Facebook'un 2004 yılındaki geliri 400 bin dolarken 2019 yılındaki geliri 70 milyar dolar. 70 milyar dolarlık şirketlerin avukatlığını yapmak yerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının avukatı olmak gerekiyor; bunların hak ve hukukunu, bunların menfaatini korumak gerekiyor bu şirketlere karşı. Bakınız, eleştirildi "Efendim, Almanya kanunu niye..." Almanya kanununun burada tercümesi var. Almanlar bizim kanunumuzdan on kat daha ağırını yaptılar. Önce ceza kanununu düzenlediler, ceza kanununda 20 temel maddeyle cezaları arttırdılar. "Birinci konu, kamu düzeniyle ilgili millî güvenliği bozucu suçlar; ikinci konu, cinsel suçlar; üçüncü konu, kişi güvenliği ve mahremiyeti; dördüncü konu da dinî değerleri aşağılama suçları." dediler ve bunlarla ilgili cezaları arttırdılar sonra sosyal medya kanununu düzenlediler. Yaklaşık beş ay içinde bu kanun düzenlendi, 2018 yılında yürürlüğe girdi. "Efendim, işte, 1 milyon sayfaya erişim engellendi." Bakın, bu kanun çıktıktan sonra hepsi geldi, Almanya'da muhataplıklarını oluşturdular. Almanlar Twitter'a dedi ki: Bir, "Almanca bilen Alman vatandaşı muhatap atayacaksın." İkincisi de "Soruşturma makamlarına karşı ilgili irtibat yetkilisi..." Ve "Altı ayda bir mutlak suretle raporları Almanca yayınlayacaksın; şikâyetler nasıl oldu, hangi içerikler çıkarıldı, bu süreçlerle ilgili neler yapıldı." Altı ayda bir resmî raporları yayınlıyorlar. En son 2019'un son altı ayında 843 bin şikâyet olmuş, ilk altı ayda da 500 bin yani 1 milyon 300 bin şikâyet olmuş ve bunun 137 bini sonuçlanıp içerik çıkarmışlar. Bugün Almanya'da yaklaşık 1.800 Facebook çalışanı var, sırf bunları iletsin diye. Niye biz herkesi mahkemeye göndereceğiz? Neden "Mahkemeden karar al gel de kişilik haklarınızın ihlaliyle ilgili hususlar çıkarılsın." diyeceğiz? Vatandaş bir haksızlığa uğradığını, kişilik haklarının ihlal edildiğini düşünüyorsa müracaat etsin, sosyal medyadan mesajını göndersin, kaldırılsın, buna karar verilsin. "Efendim, bu sansür..." Sansür, açık bir şekilde yayınlanmadan önce engel olmaktır. Burada nerede sansür var, hangisi sansür, hangisine koyabiliyorsunuz? 2014 yılında Twitter kapatıldığında Twitter Türkiye'ye geldi. Ben de o heyete katıldım, Twitter'la görüşen Türkiye heyetinin içinde vardım. Twitter şunu söyledi, dedi ki: "Bizi kriminal bir şirket olarak dünyaya tanıttınız, ticari olarak batıyoruz; lütfen, açınız." Biz de dedik ki: "Tamam ama sizin İrlanda'da şubeniz var, İrlanda kim? Romanya'da şubeniz var, Romanya kim? Türkiye dünyadaki en çok sosyal medya kullanan devletlerden, milletlerden birisi; gelin, burada şube açın ve bu sorun çözülsün." 28 Mart 2014'te 3 kişi müracaat etti "Bizim ifade özgürlüğümüz engelleniyor." diye. Kaç günde karar verdi Anayasa Mahkemesi? 2 Nisanda, altı günde, altı günde Twitter'ı açtı. O karardan sonra, bugün hapiste olan ikinci heyetin başkanı, başkan vekili ve raportör hâkim de ihraç edildi, bu karar verildi.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Kararı verenlerin yarısı orada, onlara niye bir şey demiyorsun?
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Ben de Sayın Cumhurbaşkanımız adına birçok karar aldım, o kararlar uygulansın diye uğraştık, hiçbirisi uygulanmadı. 18 Nisan 2014'te Anayasa Mahkemesine müracaat ettim. Vatandaş için altı günde karar veren Anayasa Mahkemesi Sayın Cumhurbaşkanı için -hani, diyorsunuz ya, yargı- bir ay önce karar verdi, altı yıl sonra. Altı yıl sonra ne dedi biliyor musunuz? "Sayın Cumhurbaşkanı haklı." Kişilik hakları... Erişimin engellenmesi kararı uygulanamamış ancak TİB'in yetkisi bir imkân yükümlülüğüdür. İmkân yükümlülüğü olduğu için TİB kriptolu yayınları durduramadığından dolayı Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de ve Amerika'daki gibi yeni kanuni düzenleme yapmak lazım ve bu sorunu çözmek lazım.
TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Fatih Tezcan'la ilgili ne yaptınız kardeşim? Herkese hakaret ediyor her gün.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bakınız, bu sorun hepimizin sorunu, bu sorunu çözmediğimiz müddetçe hepimizin başına her dakika bir sosyal medya faciası gelecektir, bundan hiçbirimizin kurtuluşu yoktur. Ne aile mahremiyeti vardır ne kişi güvenliği vardır ne dinî değerler vardır ne millî güvenlik vardır ne başka sorun. Hatırlayın, Küçükçekmece'de basit bir yalan, bir sahte "tweet" atıldı, ne oldu? Bir anda binlerce kişi kalktı ve bir sürü olay oldu. İşte bununla ilgili bir çözüm üretmek zorundayız. Bu kanun -çok iddiayla söylüyorum- hiçbir basın özgürlüğüne, ifade özgürlüğüne engel değil. Tam tersi, bir tartışma ortamı varsa, bir ifade ortamı, ifade hürriyeti varsa bunu korumak görevimiz. Burayı sabote eden, buraya hakaret eden, küfreden kişileri sistemin dışına çıkarmak durumundayız ki o sözü, beyanı, içeriği o zaman devam etsin. Efendim, içeriği engellemek... Erişimin engellenmesinden, içerik çıkarılması daha hafif bir kavramdır. Erişim engellenmiyor; sorun, suç teşkil eden veyahut da medeni hukuk kapsamında tazminat doğuracak hususların çıkarılması kavramıdır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Bunu yaptığımızda daha demokratik, daha insan hak ve hürriyetlerini koruyan bir kanun düzenlemiş olacağız. Bu kanun, gerçekten, gayretiyle iyi bir düzenleme. Az önce Sayın Grup Başkan Vekiliniz dedi ki: "Balyoz'u mu unutturacaksınız; efendim, diğerini mi unutturacaksınız?" Bakın, Balyoz'la ilgili 7-8 kişi açısından dava henüz Yargıtayda devam ediyor, diğer hususlar devam ediyor. Kimse kimseyi unutturamaz arkadaşlar, böyle bir şey söz konusu olamaz ama unutmayın ki Adli Tıp kararıyla sahte ve montaj olan bütün kayıtlar Meclis kürsülerinde okundu, sokaklarda okundu. Şimdi, bunları kabul edeceğiz, bunları hak ve meşru göreceğiz, bunları demokratik bir toplumun unsuru göreceğiz ama insanların kişilik ihlallerine "Hayır, bunlar normal." diyeceğiz. Bu normal değil. Yapmaya çalıştığımız, gerçekten bu milletin; insanlığa saygı duyan, ifade özgürlüğünü korumak için gayret sarf eden, temel hak ve hürriyetleri koruyan, bu devletin egemenlik haklarını koruyan, mahkeme kararlarının uygulanmasını koruyan bir konudur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz.
ALİ ÖZKAYA (Devamla) - Burada, hukuku ihlal eden, basın özgürlüğünü sınırlandıran bir husus yok. Çok net bir şekilde düzenleme hem Avrupa'daki düzenlemelerle eş değer hem de Amerika Birleşik Devletleri'ndeki düzenlemelerle eş değer. Biz ne İran oluruz ne Kuzey Kore ne başka biri. Biz büyük medeniyetin mensuplarıyız, büyük devletin mensuplarıyız. Bunu sağlayan da tarih boyunca çeşitli fikirlere olan tahammülümüz, hoşgörü kültürümüzdür. Bu kültürü hep beraber yaşatacağız, bu kültürü saygıyla yaşatacağız diyorum ve bu kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)