GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:45
Tarih:19.12.2012

BDP GRUBU ADINA MURAT BOZLAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın oylanamamış 2'nci maddesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle sayın Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, Irak Devlet Başkanı Sayın Celal Talabani'ye Cenab-ı Allah'tan acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, halktan aldığı paraların hesabını vermek istemeyen bir Hükûmetle karşı karşıyayız. ÖTV'si, KDV'si, binbir çeşit dolaylı ve dolaysız vergiyle işçiden, emekçiden, memurdan, köylüden, çiftçiden, esnaftan, kısacası 75 milyon insanımızın tamamından aldığı paraların hesabını verme sorumluluğunu duymayan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Bu ülkede Sayıştay diye bir kurum var. Bu kurumun görevi, halktan alınan vergilerin nereye harcandığını, nasıl harcandığını, doğru harcanıp harcanmadığını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetleyip rapor etmektir.

Ancak, AKP, o meşhur torba kanunlarından birinin içerisine sıkıştırdığı birkaç maddeyle Sayıştay Yasası'nda değişiklik yapmış, yaptığı bu değişiklikle de Hükûmetin yanlış harcamalarının halktan gizlenmesinin zeminini hazırlamıştır. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski bütçenin hesabını almadan yeni bir bütçeyi kabul etmekle karşı karşıya kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan birkaç gün önce Konya'da halka hitaben yaptığı konuşmada aynen şunu söylüyor: "'Kuvvetler ayrılığı' denilen olay var ya, o geliyor, sizin önünüze bir engel olarak dikiliyor. Bürokratik oligarşi ve yargıya takılıyorsunuz." Sayın Başbakanın bu söyleminden benim anladığım, Sayın Başbakan Sayıştay ve Danıştay gibi kurumları ayak bağı olarak görüyor. Başbakanın ayak bağı olarak gördüğü Sayıştayın AKP tarafından baypas edilmesi de gayet doğaldır.

Değerli arkadaşlar, Parlamentoda sahip olduğu sayısal çoğunlukla AKP, bu bütçeyi de bir önceki bütçe gibi, muhalefetin tüm itirazlarına rağmen, Genel Kurulun onayından geçirecektir. Bu nedenle, bütçe üzerinde daha fazla tartışma yürütmenin bir anlamı kalmadığından, 2013 yılı bütçesinin AKP'ye hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasi bir kültür meselesidir. Demokratik kültüre sahip ülkelerde, güçlü iktidarlar sahip oldukları sayısal çoğunluğu ülkenin istikrarı ve ülke sorunlarının çözümü için kullanırlar, asla muhalefet partilerini ezmenin bir aracı hâline getirmezler. Demokratik kültüre sahip iktidarlar alacakları kararlara, yapacakları yasal düzenlemelere, sayısal anlamda muhalefetin oylarına ihtiyaçları olmamasına rağmen, muhalefet partilerini ortak etmeye, onların düşüncelerini ve katkılarını almaya çalışırlar. AKP'nin buna çok ihtiyaç duyduğunu sanmıyorum. Buna rağmen, ülkedeki kimi sorunlar konusunda kısa, özet bilgiler hâlinde düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Mezopotamya ve Anadolu tarih boyunca farklı etnik toplulukların, dinî inançların, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı bir coğrafya olmuştur. Ancak cumhuriyetin ilanı ile birlikte, devlet yönetiminde yer alanlar, gerek Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanıp yıkılmasının yarattığı travmanın gerekse de 1920'li yılların hâkim anlayışı olan ulus devlet zihniyetinden etkilenmeleri sonucu bu çoğulcu yapıyı reddetmişlerdir; çok dilli, çok dinli, çok kültürlü yapıyı benimseyip koruma yerine, sadece Türk kimliğine dayalı bir ulus devlet inşa süreci başlatmışlardır. Etnik açıdan Türk, dinî açıdan İslam'ın Sünni yorumu makbul sayılmış; bunun dışında kalan tüm kesimler tehdit olarak algılanmıştır. Bu zihniyetin sonucu olarak, gayrimüslim topluluklar zorla göçürtme, müdahale gibi uygulamalarla ülke sınırlarını terk etmeye zorlanmış; Kürtler, Aleviler gibi Müslüman unsurlar ise Türklük ve Sünnilik potası içinde asimile edilmeye çalışılmıştır.

Değerli milletvekilleri, tekçi zihniyetten vazgeçmediğimiz, statükocu anlayıştan kopmadığımız sürece bu ülkenin sorunlarını çözmemiz asla mümkün değildir. Bunu yapamadığımız içindir ki, bugün hâlâ  cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan Kürt sorununu, Alevi yurttaşlarımızın sorununu ve genel olarak inançlar sorununu çözmüş değiliz.

Yine bu nedenledir ki, demokrasimizi geliştirecek demokratik bir kültürü de  ne yazık ki oluşturamadık temel hak ve özgürlükler konusunda çağdaş dünya değerlerini yakalayamadık. Özellikle Kürt meselesinde, tekçi zihniyet âdeta elimizi kolumuzu bağlıyor. Bırakın Kürt meselesinin köklü çözümünü, hâlâ Kürt meselesinde birer realite olan kavramları kullanmaktan korkuyoruz.

Daha dün bu kürsüden bir milletvekili arkadaşımız "Kürt coğrafyası" dediği için, Hükûmet adına Genel Kurulda bulunan Sayın Bakan "Türkiye'de Kürt coğrafyası diye bir coğrafya yoktur. Türkiye'de 75 milyon insanımızın yaşadığı, 81 ili kapsayan tek bir coğrafya vardır; o da Türk coğrafyasıdır." diyerek itiraz etmiştir. Tekçi zihniyet bazılarımızı öyle bir hâle getirmiş ki, toprağa dahi "Türk" diyebiliyorlar.

Yine, Irak komşu ülkemiz. Bu ülkenin anayasası var, yasaları var. Irak Anayasası'na göre, Sayın Mesut Barzani'nin Başkanı bulunduğu bölgenin ismi "Federe Irak Kürdistan Bölgesi"dir. "Kürdistan" dememek için Sayın Başbakan ve Hükûmet  üyeleri "Kuzey Irak bölgesel yönetimi" diye olmayan uyduruk bir sıfatı kullanıyorlar. Peşinden, Sayın Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay çıkıyor bir televizyon programında "Bizim iktidarımız döneminde yapılanlar sessiz devrimdir. Bu süreçte, Kürt vatandaşların tarihte ellerinden alınmış haklarını iade ettik." diyor.

"Kürt coğrafyası" denildiği için feryat edeceksin, içerisinde geçen "Kürdistan" kelimesini söylememek için komşu devletin anayasasında açıkça belirtilen bölgenin ismini değiştireceksin, arkasından çıkıp Kürt vatandaşların tarihte ellerinden alınan haklarını iade ettiğini söyleyeceksin.

Allah aşkına, kim buna inanır? Sayın Beşir Atalay'dan rica ediyorum, gelsin, Kürtlere hangi tarihî hakları iade ettiğini izah etsin, biz de aydınlanalım.

Değerli milletvekilleri, Alevi sorunu konusunda da ne yazık ki aynı şaşkınlığı yaşıyoruz. Bir taraftan Alevi çalıştayları yapıldı, bir taraftan da statükocu anlayışın Alevi yurttaşlara yönelik politikası harfiyen uygulandı. Alevi yurttaşlarımız "Cemevi bizim ibadethanemizdir." diyor, biz "Yok, sen yanlış biliyorsun." diyoruz. Alevi kardeşlerimize onlardan aldığımız vergiyle yaptırdığımız camilerin yolunu gösteriyoruz.

Daha dün, Pir Sultan Abdal Derneği ve kimi Alevi yurttaşlar, Maraş katliamının yıl dönümü nedeniyle, Maraş'ta yapılan katliamı lanetlemek, katliamda yaşamlarını yitiren insanları anmak için bir tören düzenlemek istemişler; Kahramanmaraş Valisi izin vermiyor.

Değerli AKP'li arkadaşlar, yürütmekte olduğunuz gelgit politikalarıyla Kürt sorunu gibi, Alevi sorunu gibi Türkiye'nin temel sorunlarını çözemezsiniz. Mevcut yaklaşımınızla Türkiye'deki demokrasi sorununu, temel hak ve özgürlükler sorununu da çözemezsiniz. Türkiye'nin temel sorunlarının çözümü gelgit politikalarıyla değil, kararlı, cesur, köklü anayasal ve yasal değişikliklerle mümkündür.

Türkiye'nin temel meselelerini çözme konusunda tarihî bir şansa sahipsiniz. Bu fırsatı Türkiye halkları size vermiştir. Şu an, sizden önceki iktidar partileri gibi devletin idare ettiği parti konumunda değilsiniz, devleti bizzat idare eden parti konumundasınız. Bu nedenle, isterseniz Türkiye'nin temel sorunlarını çözebilirsiniz. Bu noktada, bizden de destek alırsınız.

"Yolumuz rahmetli Özal'ın, rahmetli Erbakan'ın yoludur." diyordunuz. Onlar, Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümünü temel politikaları hâline getirmişlerdi. Bunun bedelini de ödediler. Size bedel ödetecek bir güç de şu an için gözükmüyor.

Bilin ki Türkiye'deki, Irak'taki, Suriye'deki Kürtlerin yüzü Ankara'ya dönüktür. Kürt meselesini çözerseniz bunu kalıcılaştırırsınız, mevcut politikalarınıza devam ederseniz Kürtlerin Ankara'ya sırtlarını çevirmesinin yolunu açarsınız. Bu ise Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Umuyor ve diliyorum, yolunuz rahmetli Özal'ın, rahmetli Erbakan'ın yolu olur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozlak.