| Konu: | İYİ Parti Grubu önerisi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 2 |
| Tarih: | 06.10.2020 |
İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. 27'nci Dönem Dördüncü Yasama Yılının milletimize ve Meclisimize hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, en büyük servet sağlık. Malum salgın nedeniyle dünyanın sağlıkla sınandığı bugünlerde ülkelerinin yöneticilerinin de bilim adamlarının da zihnî ve maddi bütün yatırımları ve harcamaları sağlığa odaklandı; ne yazık ki ülkemiz hariç. Ülkemiz hariç diyorum çünkü devlet olarak sağlığa yatırım ve harcama yapılması gereken bu dönemde iktidar, sağlığa yatırım yapanları cezalandırmak üzerine bir politika yürütüyor. Kamu hastanelerine yaklaşık 1 milyon kalem tıbbi cihaz ve medikal ürün tedariki sağlayan 10 bine yakın firma neredeyse üç yıldır devletten alacağını tahsil edemiyor. Yara bandından solunum cihazına, aklınıza gelecek, gelmeyecek bütün bu ürünler için üç yıllık alacak miktarı ise 19 milyar Türk lirası. Bakınız, bu sektörden yaklaşık 250 bin kişi evine ekmek götürmek için uğraşıyor. 19 milyar Türk lirası alacağını tahsil edemeyen bu firmalar, yeni ürün almak için para bulmak bir yana, neredeyse personelinin maaşını bile ödeyemeyecek hâle düştü.
Hepimizin bildiği üzere, ülkemizin tıbbi cihaz ve medikal ürünleri sektörü ithalat ağırlıklı bir faaliyet alanı. Dolayısıyla döviz kurlarındaki dalgalanmalar bu ürünlere doğrudan yansımaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı bu konuda diyor ki: "Türkiye'nin sağlık alanında hızlı bir millîleşmeye ve yerlileşmeye ihtiyacı vardır. Bugün hâlâ hem ilaç hem tıbbi cihaz sektörlerimiz büyük ölçüde dışa bağımlıdır, bundan kurtulmamız gerekiyor." Haklı, haklı olmasına da sağlık hizmetlerinin bir halkası olan tıbbi cihaz ve medikal ürün tedarikini sağlayan firmalara daha borcunuzu ödeyemiyorsunuz; yatırımı hangi parayla, kiminle yapacaksınız? Paranızı tahsil edemeyen firmalar deposunda eksilen ürünlerin yerine yenisini koyamazken, bazı illerimizde ürün tedariki durma noktasına gelmişken, hastane yönetimleri firmalardan ürün alabilmek için neredeyse yalvarırken siz neyin hayalini kuruyorsunuz?
Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde pek çok sivil toplum örgütü sorunu iletmek ve çözüm aramak için muhatap arayışına girmişlerdi. Sağlık Bakanlığı firmalara muhatap olarak Maliye Bakanlığını adres göstermiş, Maliye Bakanlığının yetkilileri önce bu firmaları neredeyse "Siz zaten yeterince kazandınız." diye suçlayıp sonra da alacaklarından feragatte bulunmaları için pazarlığa oturmuştur. Suçladığınız gibi bu firmalar zaten çok kazanıyorsa sorun yine sizsiniz, fiyatları önceden belirlenmiş, ne kadar alım yapılacağı belirlenmiş, tahsilat vadeleri belirlenmiş, sözleşmeler imzalanmış... O zaman belli değil miydi bu firmaların ne kazanacağı? Bu firmalar banka değil ki alacakları üzerine faiz koysun, temerrüt işletsin. Maliye, İl Sağlık Müdürlükleri aracılığıyla, hastanelere gönderdikleri hiçbir resmî hükmiyet içermeyen bir yazıyla alacaklı firmaları feragat ve indirim yapacakları bir metne imza atmaya zorlamaktadır. İlaç borçları için alacaklı şirketten istenen feragat yüzde 6, tıbbi malzeme alacakları için istenen feragat oranı yüzde 25, geri kalan alacak ise 2021 yılına sarkmak suretiyle iki taksitle ödenecek. Bir de ek şartları var: Firmalar dava açmış, icra takibi başlatmışlarsa geri alacaklar ve yeni dava açmayacaklar. Sözleşmeleri imzalamaya yanaşmazlarsa ne olacak? Hükûmetle ters düşenlerin hâli ortada. Konkordato ilan eden şirketler bile böyle bir teklifi alacaklısına yapmaktan utanır.
Şimdi bir soru sormak istiyorum: Genel Kurul sıralarında oturan birçok arkadaşımız milletvekili olmadan önce ticaretle uğraşıyordu -milletvekili olmak ticaretle uğraşmaya engel değil- bu nedenle içimizde hâlâ işlerini devam ettirenler de var. İster alan ister veren tarafta olun işin başında bir anlaşma yapılır, buna göre gereken pazarlık varsa o da yapılır. Çünkü iki taraf da kendi alacağını, vereceğini hesaplamak zorundadır. Pazarlık bittikten sonra, iş veya ürün teslim edildikten sonra ödeme zamanı gelince hatta aylarca gecikince tekrar pazarlık yapana ne denir? Peki, siz bir daha aynı kişiyle ticaret yapmayı düşünür müsünüz? Bırakın ticaret yapmayı aynı masaya oturur musunuz? Oturmazsınız tabii ki çünkü karşınızdakini üçkâğıtçı, tokatçı, emeğinizin hakkını vermeyen hatta sizden güçlü ise zorba olarak görürsünüz ve bir daha o kişi ve kuruluşla iş yapmazsınız çünkü o kişiye artık güveniniz kalmamıştır. İşte, iktidarın devlet mefhumunu acze düşürdüğü durum bu. İktidar, sektörü geçtik asıl hasta ve doktorları mağdur etmiştir. Tıbbi cihaz ve medikal ürün firmaları hâlen ellerini taşın altına koyarak zincirin halkasının kopmamasına çalışsa da tahsilatın gecikmesi, hastaların ihtiyaçlarının karşılanamayacak duruma gelmelerine neden olacaktır. Bu firmalara ödeme yapmamak hastaneleri kuru bir binaya dönüştürmekten başka hiçbir işe yaramayacaktır. Özellikle Covid-19 gibi ülkemizi de fazlasıyla tehdit eden bir salgınla hâlâ mücadele hâlindeyken sağlık hizmet zincirinde yaşanacak bir kopuş geri dönülemez tehlikeli bir döngü başlatacaktır. Borçları nedeniyle iflas eden firmaların sayısı giderek artarken bu boşluk global firmalara yaramaya başlayacaktır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Toparlıyorum Başkanım.
En stratejik sektörlerin başında gelen sağlık sektörü bu durum karşısında tamamen yabancıların kontrolüne geçecektir.
Son söz olarak diyorum ki, yerli ve millî üretim yapamıyorsunuz, bırakın da yerli ve millî olan firmalar ve onların çalışanları ayakta kalsın.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)