GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HDP Grubu önerisi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:4
Tarih:13.10.2020

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, 10 Ekim 2015'te 103 insanı Türkiye'nin başkentinde yani burada, Ankara'da kaybettik. Şimdi, hepinizi bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum. Böyle dersem ne yaparsınız? Bir dakika saygı duruşunda bulunabilir misiniz bu 103 insan için? Eğer bulunamıyorsak arkadaşlar, eğer 103 insan için bu ülkede, bu başkentte kaybettiğimiz 103 insan için birlikte saygı duruşunda bulunamıyorsak bu ülkede ortak bir geleceği kurmak gerçekten imkânsız olur.

5 Haziran 2015'te Diyarbakır mitingimize bombalı saldırı düzenlendi, Suruç'ta 37 genç katledildi, ardından göz göre göre Ankara Garı'nın önünde 103 insanı kaybettik. Hepsinin failleri aynı, IŞİD. Haklarında katliamdan on gün önce şikâyet olmasına rağmen, organize edenler hakkında hiçbir işlem yapılmadı. Kırmızı bültenle aranan bir militan Gürcistan'a geçmeye çalışırken Türkiye'ye iade edildi, 1 kez değil, 2 kez iade edildi Türkiye'ye ve dediler ki: "Biz bunu iade ettik, niye tekrar gönderiyorsunuz?" Türkiye bu kişiyi yakalamadı. Sonuçta, canlı bombalar, Antep'ten Ankara'nın göbeğine kadar ellerini kollarını sallayarak geldiler.

Öncelikle, bu davanın hâlen 16 firari sanığı var. Bu kişiler sadece silahlı terör örgütü üyeliğinden yargılanıyorlar ve onun zaman aşımı süresiyse on beş yıl, aradan beş yıl geçti, kaldı on yıl. Oysa ısrarla bu suçun niteliğinin insanlığa karşı suç olduğunu ve zaman aşımı olmaması gerektiğini söyledik. Neden söylüyoruz bunu? Sivas Madımak Oteli katliamı yargılamasında zaman aşımı kararı verildikten sonra olduğu gibi "Milletimiz için, ülkemiz için hayırlı olsun." denmesin, denemesin istiyoruz. Gaziantep'te 90'lı yılların sonundan itibaren çok kuvvetli bir El Kaide örgütlenmesi var ve bu örgütlenmenin zamanla IŞİD'e evrildiği biliniyor. Örgütün şeması İçişleri Bakanlığının sitesinde de var, bu kişilerin albümleri Emniyette, buna rağmen hücre evleri varlığını sürdürmüş, 10 Ekim katliamı bu evlerde planlanmış. Evlere girip çıkan kişilerin görüntüleri kamera kayıtlarında sokakta görseniz tanıyabileceğiniz kadar net fakat polis bunların kimliklerini bir türlü tespit etmiyor. İçişleri Bakanı diyor ki: "10 bin kişilik meydanda yüz taraması yöntemiyle aranan 10 adamı bulabiliriz." Böyle diyor Süleyman Soylu. Peki, burada neden bulmuyorsunuz? Evet, burada bitmiyor.

Bu davada en önemli noktaysa şu: Katliamdan tam dört yıl sonra ortaya çıkan ve mahkemeye hiç sunulmayan 9 klasör var arkadaşlar, 9 klasör bir mahkemede nasıl kaybolur, nasıl saklanır? Davanın avukatları bu 9 klasörün dört yıl, yargılama süresi boyunca savcıların dolaplarında gizlendiğini düşünüyorlar çünkü bu dosyalarda hem savcılıkların hem de Emniyetin çok ciddi ihmal ve suistimal iddiaları var. Nizip Savcılığının Gaziantep Savcılığına yolladığı belgeye göre, katliamdan on gün önce patlayıcı yapmak için 2 ton civarında amonyum nitrat gübresi aldıkları da satıcının ihbarıyla önceden tespit edilmiş. Nasıl olur da IŞİD yapılanması içinde olan kişilerin patlayıcı malzemesi aldığı her detayıyla tespit edilir ama bir şey yapılmaz? Bu bilgiler de saklanan 9 klasörden çıkıyor. Dört yıllık yargılama boyunca avukatlar da bu bilgilerden bihaberdi çünkü savcılar bu bilgileri iddianamede kullanmamışlar. Bu davanın 3 soruşturma savcısından 1'isi daha sonra Yargıtay üyesi oldu, yapıldı, olmadı; Yargıtay üyesi oldu, yaptırıldı, terfi ettirildi. Mitinge giriş çıkışların denetlenmemesi, şehre girişlerdeki aramaların yapılmaması, miting öncesi canlı bomba ihbarlarının paylaşılmaması...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - ...patlama sonrası alanın gaza boğulması, ambulansların gelmemesi... Ben de oradaydım arkadaşlar ve o kadar çok ihmal var ki sorulması gereken çok soru var ve bunların muhatapları mahkemenin bilgi ve belge taleplerine yanıt vermeyen İçişleri Bakanlığı, savcılıklar ve Emniyet. Bunları araştırmak aynı zamanda Meclisin görevi; tabii, IŞİD'in yaptığı açıkça bilinmesine rağmen, "kokteyl terör" diyen iktidarın asıl görevinin bu katliamın sorumlularını ortaya çıkarmak olduğu gibi. Evet, burası başkent. Başkentte 103 insanımızın öldüğü, 500'den fazla kişinin yaralandığı bir katliamdan kendini sorumlu tutmayan bir devlet olamaz. Bu ülkede bu nedenle tek bir kamu görevlisi yargılanmadı, tek bir kişi istifa etmedi. Bu, başka bir miting de olabilirdi, bu sizlerin mitingi de olabilirdi, böyle mi davranacaktınız? Bir gece rahat uyumayın ve bunu düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum, selamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Son cümlelerinizi alayım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bizim o ölümlerden sonra hayatımız değişti, Türkiye değişti; zaten istenen de buydu, Türkiye'nin değişmesiydi. Şimdi kalkıp beş yıl sonra bu insanların yakınlarının anmasına polis göndermekten, saldırmaktan daha utanç verici bir şey olabilir mi? Ama bundan utanç duyulmaz, kimse sorumluluk almazsa utanç da duyulmaz tabii. Bugün bu önergeyi reddedersiniz, bundan da utanç duyulmaz. Evet, sorumluluk alınmazsa utanç duygusu da kaybolur. Sadece şunu düşünün: 103 insan bir ülkenin başkentinde içlerinde bomba patlatılarak öldürüldü. Ben topluma sesleniyorum artık, iktidara falan değil; iktidara seslenmekten çoktan vazgeçtim. Evet, bu gece kimse rahat uyumasın ve bunu düşünsün, iktidarın başında olanlardan nasıl hesap sorulmaz ve hepimiz bir dakikalık saygı duruşunda bulunalım.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)