GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:45
Tarih:19.12.2012

CHP GRUBU ADINA NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  2011 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı'nın devlet borçlarına ilişkin 5'inci maddesi üzerinde grubum adına söz aldım. Yüce halkımızı ve sizleri saygıyla selamlarım.

Tasarının 5'inci maddesindeki cetveller incelendiğinde, 2011 yılı sonu itibarıyla Türkiye'nin toplam borcu yaklaşık 544 milyar liraya ulaşmıştır. AKP'nin son dokuz yılında, kişi başına düşen kamu borcu ise 3.260 liradan 6.936 liraya çıkmıştır yani yüzde 113 artmıştır. Peki, bu iç ve dış borcun yıllık faiz oranları nedir, geri ödeme vadeleri ne zamandır; bunların yanıtını maalesef cetvellerde göremiyoruz.

Yetmiş dokuz yılda kendinden önceki tüm cumhuriyet hükûmetlerinin aldığı borç kadar borcu on yılda almıştır AKP iktidarı. "Devlet borçları nasıl ödeniyor?" sorusunun yanıtı ise belli, borcu yine borçla ödüyoruz sayın milletvekilleri. Bütçe rakamlarının da ortaya koyduğu üzere borçla yatıyoruz, borçla kalkıyoruz, borçla yaşıyor ve borçla borcu ödüyoruz. AKP'nin bedelli askerlik politikası yüzünden vatan borcu bile banka borcuyla ödenir oldu. Dolayısıyla, Hükûmetin "Devlet borcu azaldı. Türk ekonomisi büyüyor." gibi söylemleri gerçeği yansıtmıyor.

2012 yılı -2011 de olduğu gibi- maalesef Türkiye ekonomisi için kötü ve istikrarsız geçmiştir. Ekonomideki bu istikrarsızlık içinde ironik bir tutarlılık da var aslında çünkü devletin iç ve dış borçları hızla artarken vatandaşın da banka ve diğer kuruluşlara olan borçları aynı hızla artıyor. Aylık geliri yetmeyen vatandaş geçimini borçla sağlamaya çalışıyor, bir bankadan diğer bir bankaya koşuyor. Türkiye'de, 2012 yılı sonu verilerine göre, ülke genelinde yaklaşık 2,4 milyon kişi kredi kartı borcu yüzünden haciz takibine alınmıştır. 2002'de 1 milyon 655 bin kişinin tüketici kredi borcu varken 2012 sonunda bu sayı 13 milyon 231 bine çıkmıştır. Tüketici kredisi ve kredi kartı borçları yaklaşık 30 kat artmıştır. Her yıl istatistiklere girmeyen yaklaşık 100.000 kişi ise ne olduğunu bilmeden imzaladığı taahhütler ve borçlar yüzünden cezaevlerine gönderiliyor. Kredi kartı borcu yüzünden, son sekiz senede, 250 kişi intihar etti. Artan aile içi şiddet nedeniyle yuvası yıkılan, cinnet geçiren, evsiz ve işsiz kalanlar ise bu rakamlara dâhil değildir.

Borçları yüzünden Çanakkale'de cinnet geçiren röntgen teknisyeni Serkan Sevinç, dört aylık hamile eşini ve 2,5 yaşındaki oğlunu bıçakla öldürerek intihar etti. 28 yaşındaki Çiğdem Nohut da katlanan borçları yüzünden, Mersin'deki 12 katlı binanın en üstünden atladı. Borç yüzünden cinnet geçiren bu yurttaşlar, binlerce borç mağdurundan sadece ikisi. Bu durumu ve bu suçu, Hükûmet sadece bilinçsiz kredi kartı kullanımına bağlıyor ancak ortaya çıkan içler acısı tablo Hükûmetin izlediği yanlış büyüme stratejilerinin beklenen sonucudur.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan "Kredi kartı mağduru oldum." diyenlere çıkışmış ve "Cebindeki para kadar harca kardeşim." demiştir. Peki, Sayın Başbakan, vatandaşın cebinde para kalmadıysa ne yapsın, hırsızlık mı yapsın, ailesindeki en az 3 çocuğa nasıl baksın? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hava yolu filosuna 7'nci uçak ile 2 helikopter siparişi verdi, Meclisteki Başbakanlık makamını 330 bin liraya tepeden tırnağa yeniledi. Meclis Başkanı Sayın Çiçek, odasına 180 bin liraya tadilat yaptırdı. Borç içinde yüzen vatandaştan zam ve vergilerle alınan paraların, böyle umursamazca çarçur edilmesi, kul hakkının yenmesi ve israf değil midir? Her yıl kamuya binlerce yeni taşıt alınıyor, 2013 yılı için, yine, 6.488 adet taşıt alımı öngörülüyor. Bu bir israf ekonomisi değil midir?

Dış borçlarımızı artıran pek çok faktörden biri de üretime yönelik politikalar oluşturmamak, sürekli dışa bağımlı kalmaktır. Başta, AR-GE çalışmaları olmak üzere, üniversitelerde bilimsel ve teknik bilgi birikimi değerlendirilmiyor, destek verilip kaynak ayrılmıyor. Örneğin, tıbbi cihazların yüzde 85'i ithal ediliyor. 2 milyar dolarlık gelişmiş tıbbi cihaz ithalatı yapılıyor. Bugün, yurt dışından ithal edilen tam donanımlı tıbbi cihazların bazılarının ücreti ile bir üniversite hastanesini inşa etmek bile mümkündür. Düşünebiliyor musunuz sayın milletvekilleri, bir tam donanımlı tıbbi cihazın maliyeti, bir üniversite hastanesi yapımına karşılık geliyor.

Değerli milletvekilleri, yoksullukla boğuşan, özellikle dolaylı vergilerin yükü altında ezilen yurttaşlardan toplanan vergiler, elektrik, su, eğitim gibi hizmet olarak değil, zulüm olarak geri dönüyor. Bu zulmün adı da hukuksuzluktur, adaletsizliktir, uzun tutuklamalardır.

Ülkemizde adil yargılanma konusu çok büyük bir sorundur. Gerekçesiz, yuvarlak hukuki kalıplarla tutuklama kararları verilmektedir. Yasalar istenildiği gibi değiştirilip her eylem büyük bir suç hâline getirilebiliyor. İktidara karşı çıkanlar, önce biber gazı ve cop yiyor, sonra kendini mahkemede ve hapiste buluyor.

Parasız eğitim isteyen üniversite öğrencileri, "Terör örgütü üyesi" diye hapse atılıyor. TCK'nın ihaleye fesat karıştırmayı düzenleyen, 235'inci maddesindeki muğlaklar nedeniyle pek çok belediye başkanı da yargılanıyor. Tutuklu milletvekilleri meselesi de büyük bir demokrasi ayıbı olarak varlığını sürdürüyor. 2002'de hapishanedeki kişi sayısı 59.429'du, 2012 yılında yaklaşık 134 bin kişi oldu.

Milletvekili arkadaşlarım, Veli Ağbaba ve Özgür Özel ile birlikte, 40'a yakın cezaevinde 80'den fazla incelemelerde bulunduk. Yaşanan içler acısı durumu ve dramı gördük. AKP, tutuklu ve hükümlü sayısını azaltmak yerine, 2015'te bu sayıyı 215 bine çıkaracak şekilde planlamalar yapıyor.

Değerli milletvekilleri, özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Ceza yargılaması usulünde yapılan değişiklikler gereğince, açık olgular ve deliller gösterilerek, tutuklama kararlarının gerekçelendirilmesi zorunlu olduğu hâlde yasanın bu emri yerine getirilmiyor. Tutuklama konusunda birçok hâkim ve savcı gerekçe yazmıyor. Hâkimler hızla güven kaybediyor, yasadaki adıyla "Özgürlük hakimlerinin" gerekçesiz kararlarından yakınmalar çok yaygınlaşmıştır. Bu yakınmalar, Ergenekon, Balyoz, KCK, 28 Şubat ve hatta bütün diğer davalarda da geçerlidir. Sadece Balyoz, Ergenekon davalarında değil, pek çok davada hukuksuzluk almış başını yürüyor. En tipik örneklerden biri de bu kadar uzun süre geçmesine rağmen hâlâ 28 Şubat iddianamesi yok. Madem bu kadar önemli bir dava, iddianame neden yazılmıyor? Adil yargılanma hakkı her vatandaş için önemlidir. Ergenekon, KCK ve başka davalarda, sanık ya da şüpheli, kim olursa olsun adil yargılanmalıdır. Bir devlet adil yargılama hakkını koruyamıyorsa devletin temeli olan adalet çürüyor demektir. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Biz, Ergenekon'da, KCK'da, 28 Şubat'ta da bütün davalarda adil yargılanma hakkını savunuyoruz.

Bir diğer hukuksuzluk örneği de Sayıştay raporlarıdır. Raporlar bütçe ile birlikte Meclise gelmek zorundaydı. Kamu harcamalarının nasıl yapıldığına dair rapor gelmeden bütçede neyi onaylayacağız? Halkın bütçe hakkı çiğnenmemelidir. Demokrasi olan bir ülkede biri çıkıp "Bütçe hakkını çiğniyorsunuz." dese yer yerinden oynardı ama Hükûmetin kılı bile kıpırdamıyor.

Bütçe hakkının çiğnenmesine yol açan bir diğer olay da daha dün yaşandı. Dün gerçekleştirilen, İstanbul'daki iki köprü ve otoyolun yirmi beş yıllığına özelleştirilmesi, Meclisi hiçe sayarak, devletin yirmi beş yıl boyunca elde edeceği gelirlerinin yalnız bir bütçe takvimine sıkıştırılması demektir ancak bütçeye para eklemek ve para çıkarmak Meclisin yetkisindedir.

Bir diğer hukuksuzluk da kanun hükmünde kararnamelerdir. 34 tane kanun hükmünde kararname çıkarıldı, bunlarda devletin yönetim yapısını altüst eden değişiklikler yapıldı. Kanun hükmünde kararnameler henüz Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmedi. Bu bir sivil darbedir, devlete el koymaktır.

AKP'nin bütçesi balon ve yalan bütçedir, israf bütçesidir. Komşusu çok ama dostu yok. Ülkemizin Başbakanına, iktidarına bizim Muğlalı çiftçinin, işçinin, emeklinin bir çift sözü var: "Yetti gari bitsin bu çile, gitsin artık AKP."

Saygılarımla. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Bravo Nurettin Hocam.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demir.