| Konu: | Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 15.10.2020 |
NECDET İPEKYÜZ (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teklifin 6'ncı maddesinde, vakıf üniversitelerinin tıp fakültesi kurabilmesi, öğrenci alabilmesi ve tıpta uzmanlık eğitimi vermesi için üniversiteye ait en az 200 yataklı hastane şart koşuluyor.
Şimdi, bir taraftan Türkiye'de ilk 500'e giremeyen üniversitelerden söz ediliyor, bir taraftan Türkiye'de 2011 yılından sonra birçok apartmanın üzerine üniversite yazılıyor ve onunla da yetinilmiyor, birçok üniversite tıp fakültesi açıyor ve öyle bir aşamaya geldik ki ismi tıp fakültesi, öğrenci alıyor, hastanesi yoktu. Sonra, bir taraftan sağlıkta dönüşümle şöyle bir şey yapılmış oldu "Ya, biz sağlık kurumlarını işletme yapalım, buraya gelenleri müşteri yapalım..." Bir taraftan da tırnak içinde adı vakıf ama şakır şakır para kazanma, kâr amacı güden kurumlar üniversite açtılar. Tıp fakültesine öğrenciler başladığında "Ya, bunlara hastane kurmamız zor, yetiştiremeyiz, özel hastanelerle anlaşsınlar..." Bugüne kadar öğrenci yetiştirmeye çalışıyorlar, birçok yerde problem yaşanıyor. Hele bu pandemide sağlığın ne kadar sıkıntılı ve önemli olduğunu da gördük ve gelinen aşamada, şu anda önümüze gelen maddede şöyle deniliyor: "Ya, bu özel hastanelere gidenler memnun olmuyor 'Biz para veriyoruz, burada öğrenciler, uzmanlık eğitimi yapanlar bize müdahale etse olmaz.' diyorlar. Ne yapalım? Bundan sonra şart koşalım, vakıf hastaneleri 200 yataklı hastanesi olmadan tıp fakültesi açamaz diyelim, bir taraftan da kolaylık sağlayalım." Şimdi, bir taraftan Türkiye'de siz hastane açarken YÖK'ün kurallarına uymanız lazım, bir taraftan da Sağlık Bakanlığının kurallarına uymanız lazım ama Türkiye'de tıp fakültesi açmak artık öyle bir rahat ki 100 küsur tane tıp fakültesi var ve bu fakültelerde uzmanlık eğitimi de veriliyor ve hepsi -pandemi döneminde gördük- büyük sıkıntılara neden oluyor. Hastanesi olmayan vakıf üniversiteleri, tıp fakülteleri; hastanesi olmayan tıp fakültelerine giren öğrenciler perişan vaziyette, uzmanlık eğitimi görenler perişan vaziyette. Şimdi deniliyor ki: "Bize çözüm bulun." Peki, bunu kim yaptı? Kim başlattı? Hem yüzümüze gözümüze bulaştıralım, bir problemi ortaya çıkartalım sonra da bunu önleyelim. Ya, ilk gün buna karşı çıkıldı, ilk gün buna denildi ki: "Tıp eğitimi para amacı gütmeyen bir eğitimdir, tıp eğitimi kutsal bir görev için yola çıkanlar, uzmanlık eğitimi verenler için de başlı başına bir temel eğitimdir." Etik kurallar açısından, bilimsel eğitim açısından, çalışma alanı açısından hepsinin dikkate alınması lazımdı. Ne oldu? Hiç birisine dikkat edilmedi ve bir yönetmelik çıkarmışlardı, anlaşabilirsiniz diye. Biliyor musunuz ne oldu? Şu anda gece gündüz konuşulan Türk Tabipleri Birliği dedi ki: "Bu olmaz." Ve Danıştaya başvurdu, Danıştay iptal etti "Doğrudur, olmaz." dedi, yönetmelik kaldırıldı ama siz ne yaptınız? Yasa çıkardınız, işin kolayına kaçtınız. Şimdi ne diyorsunuz? Önümüze geliyorsunuz, diyorsunuz ki: Bir daha olmaz. Oysa tıp fakültesinde, tıp eğitiminde; etik kurallardan tutun, uygulamadan tutun, hasta başında çalışmadan tutun, sahada çalışmaya kadar birçok işlem var ve siz yeni bir şey daha keşfettiniz, hep sağlık kurumlarına işletme gibi bakıyordunuz, pandemide halk sağlığı "filyasyon" diye bir şey keşfettiniz, "epidemiyoloji" diye bir şey keşfettiniz. "Bir hastalık varsa niye ortaya çıkıyor, neden oluyor, biz ne yapabiliriz?" Bununla ilgili çalışmalar düşünüldü, hiç kafada yoktu, burada çıktı. İşte, bundan dolayı tıp fakültesi eğitimi önemlidir, toplum sağlığını önemsemesi lazım.
Bir diğer konu nedir? Özel hastanede çalışanlar, tamam, çalışıyor ama özel hastanenin bir sahibi var. Hedefi ne? Para kazanmak. Peki, orada çalışan hekim, hoca nasıl çalışacak? Özerk mi olacak? Kendi koşullarına göre mi davranacak? İstediği tetkiki yapamayacak koşulda mı çalışacak? Biz fakülteye başladığımızda tıp fakültesinde bize ilk öğretilen şey önce zarar vermeyeceksin, gereksiz tetkik istemeyeceksin. Bir hekim fazla tetkik istediğinde hoca kıyameti kopartırdı. "Sen insana zarar veriyorsun, gelire zarar veriyorsun, bütün her şeye zarar veriyorsun." Bugün siz -bu bütçenin başında da, isminde de performans var- performans dediğiniz sonuca bakmıyorsunuz. Tetkik iste, istediğin kuralı yap, yeter ki para gelsin. Yahu, hastaya bir şey olsa ne oluyor, sonuç ne, iyileşiyor mu, yaşamını mı yitiriyor? Kimse bunun hesabını sormuyor. Parayı pula dönüştürmüşsünüz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Sayın Başkanım, toparlıyorum.
BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.
NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Geldiğimiz aşamada tıp eğitimini de bu düzene getirmişsiniz ve getirdiğiniz nokta yetmiyormuş gibi şimdi geçmişte bu hakkı kazananlara da hiçbir uygulama getirilmiyor, bundan sonra açılacaklarla ilgili düzenleme yapılıyor. Şimdi, daha yeni, az önce arkadaşlarımıza, Grup Başkan Vekilimize bir yazı getirilmiş: "Bunu biz değiştirelim, düzeltelim." Ya, hem açıyorsunuz hastanesi yok hem mevcut durumda hastanesi olmayan yerde öğrenciler var, bu da yetmiyormuş gibi yeni kurala bağlıyorsunuz, bunlara göz yumuyorsunuz. Ya, bu, dünyanın neresine gidilirse gidilsin kabul edilebilecek bir durum değildir, ne etik açıdan ne hukuk açısından ne bilim açısından. Ve geldiğimiz aşamada aslında Sağlık Bakanlığının getirdiği çalışmaların tümü paraya dayalı, işletmeye dayalı, kâra dayalı bir kuruma dönüşmüştür. O yüzden de başına kâr getiren bir kurumun başındaki insanı oturtmuşsunuz, o yüzden de sağlık ticarete dönüşmüştür. Böyle bakıldığı sürece tıp eğitimi bizim geleceğimizi kurtaramaz. Tıp eğitimi halk sağlığı için vardır, halkın sağlığı için vardır, halkı korumak için vardır. Önemli olan hastalıkları önlemektir.
Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)