| Konu: | Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 20.10.2020 |
HDP GRUBU ADINA NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün tarımla ilgili 33 maddelik kanun teklifi üzerinde konuşuyoruz. Ben de partim adına birinci bölümde yer alan 16 maddenin bütünü hakkında söz almış bulunmaktayım. Maddelere geçmeden önce ben öncelikle ele aldığımız konunun önemine vurgu yapmak istiyorum çünkü bu kanun teklifini hazırlayanlar, tarımın günümüz koşullarında insanlık için hayati bir öneme sahip olduğunun farkında olduklarına inanmıyorum. Eğer AKP, tarımın hayati öneme sahip olduğunun farkında ve bilincinde olsaydı, hem usul açısından hem içerik açısından bu kadar yanlış yapmamalı veya böyle bir hakkı olmamalıdır.
Tarımın dünya insanlığı için çok önemli ve hayati olduğunu, salgınla birlikte daha da stratejik bir önem kazandığını biliyoruz. Bunu AKP'nin bazı yetkilileri de zaman zaman dillendiriyor. Ancak bu kanun teklifini hazırlarken hangi sendikalar, meslek odaları, üretici birlikleri veya hangi üniversitelerle görüşüp ortaklaştı? Hiç kimseye danışmayan, her şeyin en iyisini ben bilir, ben yaparım anlayışına sahip bir iktidar anlayışıyla karşı karşıyayız. İktidar, bu anlayışıyla sorunların çözümüne zemin sunmak bir yana, sorunları daha da artırarak içinden çıkılmaz bir hâl aldırmaktadır. Bu iktidar ve onun Tarım Bakanı, sadece bilmediğinden değil, aynı zamanda muhalefetin ve devletin hiçbir kurumunu da ihtarlarını da dikkate almayan bir Bakanla karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, bakın, Sayıştayın 2019 Denetleme Raporu'nda Tarım ve Orman Bakanlığına ilişkin 45 yanlış bulguya rastlanmış ve bundan önce de 2018 Raporu'nda 43 yanlış bulguya rastlanmıştı. Ancak Bakanlık, hâlâ 2018'deki 27 yanlış bulguyu düzeltme zahmetinde bulunmamış. Benim size burada 45 bulguyu tek tek izah etme şansım yok. Ancak çok önemsediğim öne çıkan bazı ihlallerden de bahsetmeden geçmeyeceğim.
1) Avrupa Birliği Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı olan IPA kapsamında kullandırılan fonların, Bakanlık muhasebe sistemine kaydedilmemesi.
2) Muhasebe yetkisi, sıfatı bulunmayanlar tarafından, idare adına banka hesabı açılması suretiyle kayıt dışı mali işlemler yapılması.
3) Tarımsal amaçlı kooperatiflere kullandırılan kredilerden kaynaklanan alacakların gerçek tutarı göstermemesi.
4) Tarımsal destekleme ödemelerinde gerçekleştirme işlemleri tamamlanmaksızın bütçeden harcama yapılması.
5) Bütçeden yapılan Hayvancılığı Geliştirme Projesi kapsamındaki proje ödemelerinin, gerçekleştirme işlemleri tamamlanmaksızın yapılması.
Şimdi, bu 5 önemli maddeyle, tamamen keyfî, hukuk dışı, hiçbir yasal prosedürle alakası olmayan bir bakanlıkla karşı karşıyayız.
Getirilen bu kanun teklifinde de aleni bir şekilde şu hedeflenmektedir: Toplumun müşterek değerleri olan ormanlık alanları -tırnak içinde söylüyorum- bozuk ormanla kavramsallaştıran AKP iktidarı, buraları ormanlık alanlardan çıkararak yandaşlarına "Tesis yapabilir, betonlaştırabilirsiniz." demektedir. Yine rant, yine beton! Oysaki bu alanları çok rahat bir şekilde ormanlık alanlara dönüştürme imkânı çok fazladır.
Biyoteknolojinin zirve yaptığı bir süreçte, orman vasfını yitirmiş olan bu bölgelerde istesek tohumdan aynısını üretebiliriz, istesek çelikten bunun üretimini yapabiliriz, istesek yapraktan köklendirme yaparak o ormanlık alanın aynısını ormanlık alana dönüştürebiliriz.
Şimdi, bana göre, AKP iktidarının toplumun geleceği, toplumun sağlıklı yaşaması, toplumun sağlıklı gıdaya ulaşma gibi bir problemi yok, bir derdi yok. Onun için bu ormanlık alanları da gerçek anlamda biyoteknolojik korsanlara, firmalara peşkeş çekmek üzere bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız.
Değerli milletvekilleri, halkımızın müşterek değerleri dediğimiz diyelim ki ormanlık alanlar, meralar, hazine arazileri, şimdi, siz buraları özel şirketlere peşkeş çekeceksiniz ve diyeceksiniz ki "Biz tarımı önemsiyoruz; tarım, savunmadan daha önemlidir." Bunu yutturamazsınız, bunu yutturamazsınız arkadaşlar ama AKP, ormanlık alanlarda, meralarda ve hazine arazilerinde "mantar ve tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliği" adı altında ve odun dışı ürünlerin işlenmesi için tesis yapma hakkı veriyor. Bununla şu kastediliyor: Orada biyoteknolojik firmalara, uluslararası büyük şirketlere, Türkiye'nin biyoçeşitliliğine, toplumun müşterek değerlerine, su ve su ürünlerine el koyma yetkisi veriliyor. Bunu Halkların Demokratik Partisi olarak kabul etmemiz söz konusu olamaz.
Şimdi, tütün üreticileriyle ilgili hâlâ bu yasal statü ve prosedür muğlaktır. Makaron yasak, sigara kâğıdı yasak, filtre yasak, şu yasak, bu yasak; ondan sonra kademeli olarak tütün üretiminin yüzde 30'a çıkarılma hakkı veriliyor. Şimdi, soruyorum 2021, yüzde 17; 2022, yüzde 21; 2023, yüzde 25. Ya siz bu toplumla gerçekten alay ediyorsunuz, gerçekten alay ediyorsunuz.
Size bir şey söyleyeyim: Bunun yanında, 1 kilo tütün, üreticiden ne kadara alınıyor biliyor musunuz? 22 lira! Ya ben Adıyaman-Malatya bölgesinde tütün üreticilerine gittim, gezdim. Ben 1 kilo tütünde 50 paket olduğunu biliyordum. "Ya ben yanılıyor muyum? Tekrar bir sorayım." dedim. Gittim bir bakkala "1 kilo tütün kaç paket?" dedim. "50 tane." dedi. "Bana ödünç olarak verir misin?" dedim. Verdi. Tütün üreticilerine YouTube üzerinden canlı yayın yaptım.
Şimdi, burada şunu demek istiyorum: Siz tütün üreticisine 1 kilo başına 2 paketin parasını veriyorsunuz ama fabrikatöre, ama aracıya, tefeciye ne kadar veriyorsunuz? 48 paket! Yahu bu, hangi ahlakta var? Ben hiçbir İslami hukukta bu kadar yüksek kâr oranı görmedim. Bütün dinlere bakın; hiçbir dinde, hiçbir hukukta, bir üretici, üretimin bütün zorluklarını kendisi çekecek, bütün aşamalarını yaşayacak ama kendisi 22 lira alacak ama fabrikatör 48 paketin parasını yani 800 liraya tekabül eden parayı alacak!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Buyurunuz efendim.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, yerli ve uluslararası şirketler, özellikle 21'inci yüzyılda, biyoteknoloji üzerinden, gerçekten, Türkiye'nin biyoçeşitlilik anlamındaki zenginliğini de su ve su ürünlerinin zenginliğini de göz önünde bulundurduğumuzda bunlara göz dikmişler ve AKP bu şirketlere, bu yandaşlarına bu ülkenin müşterek değerlerini peşkeş çekmeye çalışıyor. Onun için Türkiye'de düşüncesini ifade eden, demokrasi isteyen, barış isteyen, özgürlük isteyen, tartışma ortamı isteyenler "Bu ülkenin sorunlarını 83 milyon insanın sorunlarını bu Mecliste konuşalım, tartışalım, çözelim." dediği zaman hoşuna gitmiyor çünkü toplumu susturacak ki işçinin, köylünün, esnafın, yoksulun emeğine el koyabilsin veya toplumun müşterek değerlerine el koyabilsin.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Biz Halkların Demokratik Partisi olarak barış, özgürlük ve demokrasi mücadelesinde ne kadar kararlıysak bir o kadar da üreticilerimizin emek, üreticilerimizin insanca yaşama mücadelesinde onlarla birlikte olduğumuzu bir kez daha beyan etmek istiyoruz.
Eğer bir tarım politikası belirleyecekseniz tarım alanıyla ilgili bir sürü kurum kuruluş var, çiftçi birlikleri var; onlara danışarak, muhalefete danışarak birlikte kanun teklifi yapılması lazım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)