GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:7
Tarih:20.10.2020

MAHİR POLAT (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 4'üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, burada bulunan herkesin mutlaka kırsalla bir bağı var. Ya oradan geldi, kökenleri oralı ya da hepimiz tatil olduğunda seçim bölgemizde kırsala gittik, yani kırsalla bir şekilde haşır neşiriz. Fakat biz gittiğimizde kırsalda ne ekenin ne ırgat olarak çalışanın ne de tarım ürünleri ticareti yapan insanların mutlu olduğunu görmedik, siz söyleyemezsiniz belki, biz söyleyelim.

Yine, seçim bölgemden iki tane örnek vermek isterim: Bir tanesi Beydağı ilçemizin Ovakent Mahallesi; Ovakent köyüydü, kanununuzla beraber mahalleye döndü; burada insanlar geleneksel olarak, atadan, dededen bugüne kuru baklagiller ekerler, meşhur Bıçakçı barbunyası burada ekilir. Oraya gittiğimizde adresi verdim, ismi ve telefonu bende saklı, yaşlı bir çiftçimizin evine konuk olduk. On sekiz yıl önceki defterlerini çıkarttığında, on sekiz yıl önce barbunyayı 3,5 liraya satan köylü bugün 5,5 liraya satıyor. On sekiz yılda en azından suyun bir maliyeti, elektriğin bu kadar büyük bir maliyeti yoktu; bu çiftçiye "Gel de ek, üret." diyorsunuz. Maalesef çiftçinin bu zararla sürdürülebilir bir üretimi mümkün değil.

Yine, Ödemiş ilçemizin Adagüme Süt Koooperatifine gittik. Orada da süt kooperatifi başkanımız o gün hesaplamıştı, bugün yeniden istedim. Değerli arkadaşlar, bir süt ineğinin günlük maliyeti ve getirisini görmeniz için gösteriyorum. Bir süt ineğinin -barınma maliyeti ve süt primi hariç olmak kaydıyla- günlük 61 lira gideri var, geliri ise 45 lira. Bir süt ineğinin günlük zararı 16 lira, gel de bu süt inekçisine "Bu hayvanları besle ve sütçülük yap." de. Mümkün değil; bu hayvanlar mutlaka kasaba gitmek zorunda ve kesilmek zorunda. Bir de ne yaptık biz bu yaz? Bu inekçilere, sütçülere en büyük hakareti yaptık, Venezuela'dan sıfır vergi ve tarife kontenjanıyla peynir ithal ettirdik. Mümkün değil değerli arkadaşlar, tarımın bu şekilde gitmesi. Benim bölgemde başka bir tarım mümkün diyoruz, büyükşehrimizin ve belediyelerimizin destekleriyle, kooperatifçilikle tarımı ayakta tutmaya çalışıyoruz. Maalesef bunda bile yeterli değiliz, en azından can suyu veriyoruz; örneğin, bu sene domatesçinin tarlada kalan ürünlerini KÖY-KOOP'un alıp sattığı, pazarladığı, destek verdiği gibi.

Değerli arkadaşlar, dolarla maaş almıyoruz fakat dolarla girdilerimiz var, maliyetimiz dolarla. Sevgili arkadaşlar, gübremiz dolarla ithal ettiğimiz mazotumuz dolarla ve ektiğimiz tohumumuz dolarla. Dolayısıyla dolar baskısı altında çiftçiye "Ek, üret." diyoruz. Başka bir baskı altında daha tutuyoruz, ithalat baskısı altında tutuyoruz çiftçiyi. Mesela ne yapıyoruz? Burada tarife kontenjanı listesi var geçtiğimiz yılın, biz çiftçiye "Ek, üret, her şeyini alacağız." derken aynı zamanda kuru baklagiller konusunda 100 bin ton tarife kontenjanı açmışız. Buğday ve mahlutta 1,5 milyon ton; arpa, mısırda 700 bin ton, pirinçte 100 bin ton. Yani tarife kontenjanı, sıfır vergili Türkiye'ye ithalat yapmak demektir. Eğer bunu yaparsanız çiftçinin ürünü tarlada kaldığı gibi samanı da ithal etmek zorunda kalırsınız.

Yine, değerli arkadaşlar, burada Avrupa Birliğinden ithal edilecek tarım ürünleriyle ilgili bir tarife kontenjanı listesi söz konusu. Bu kontenjan da Ticaret Bakanlığımız ve Ekonomi Bakanlığımızca çıkarılıyor. Canlı hayvandan tutun da Trabzon hurmasına kadar yüzde 50 ile yüzde 30 aşağısına vergi indirimiyle ithal etmek zorunda bırakıyorsunuz insanları, ithalat baskısı altında bırakıyorsunuz. Böyle bir tarımı sürdürmek mümkün değil. İnsanlar hayatta kalabilmek için, bu zararı tolere edebilmek için kredilerle yaşamak zorundalar yani yıllık kredi alıyorlar, bir sene o krediyi kapatabilmek için daha fazla kredi alıyorlar yani halk ağızıyla krediye takla attırıyorlar, attıramadıkları gün Türk çiftçisi takla atacak, canımız pahasına savunduğumuz topraklarımız el değiştirmek zorunda kalacak.

Yine, değerli arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanından tüm milletvekillerine kadar Türkiye'de liyakatli yönetimden bahsediyoruz. Liyakat, liyakat diye diye dilimizde tüy bitti. Tarım Bakanımızın bir liyakati söz konusu mu? Bir geçmişi söz konusu mu; dönüp baktığımızda, tarımda var mı bir başarı hikâyesi diye baktığımızda? Maalesef yok değerli arkadaşlar. Tarım Bakanımızın babadan kalma çiftlikleri vardı, battı. Son işi -Mahmut Atilla Kaya bilir- Tamsa Fayansta bundan önceki işleri genel müdürlüktü; maalesef Tamsa Fayans battı, el değiştirmek zorunda kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

MAHİR POLAT (Devamla) - Liyakat diyoruz. Başında liyakatli yöneticiler olmasa Türk tarımı da maalesef takla atacak, el değiştirecek, batacak diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)