GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Gıda, Tarım ve Orman Alanında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:21.10.2020

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Merhabalar.

Evet, bugün yine bir yasa tartışması yapıyoruz ama her zaman olduğu gibi yasada emekçiler, doğamızın korunması, ekolojinin korunması, halkın çıkarlarının gözetilmesi diye bir durum yok. Yine sermayeden yana, zenginleri kayıracak, "Nasıl olur da zenginlere daha fazla rant alanı açabilirim?"in önünü açan bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız. Mesela kimler yok? Mevsimlik işçiler yok. Mevsimlik işçilerin hangi koşullarda çalıştığına, "Bunların yaşam koşulları nasıl düzeltilebilir?"e dair bir sorunun cevabı burada yine yok. Oysa mevsimlik işçiler deyince -aslında adından da belli- özellikle yaz dönemleri kendi yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalan, başka topraklara gitmek zorunda kalan insanlardan bahsediyoruz. Neden gitmek zorunda kalıyorlar? Herkes isterdi ki yaşadığı yerde, doğduğu yerde geçimini sağlayabilsin, karnını doyurabilsin ama maalesef bu olanaklar iktidarlar tarafından yaratılmadığı için insanlar mevsimlik işçi olarak başka illere, başka bölgelere göç etmek zorunda kalıyorlar. Bu göç yollarında çok ciddi sorunlarla karşı karşıyalar. Daha çalışacakları yere gitmeden trafik kazası diye geçilen, aslında iş cinayetleri olarak değerlendirilmesi gereken nedenlerle, ya ölümlerle ya yaralanmalarla baş başalar. Çalışacakları yere ulaştıklarında ise aslında "köle koşulları" diyebileceğimiz koşullarda çalışılıyor; sabah beşte kalkıyorlar, gece geç saatlere kadar çalışıyorlar, "mesai saati" diye bir kavramı yok, uzun çalışmaktan dolayı ek mesai ücretleri alamıyorlar ve çok fazla düşük ücretlerle çalışıyorlar. Günlük 70 liradan başlayan, belki en fazla 120 liralara kadar çıkabilen bir ücret karşılığında çalışıyorlar yani bir tür köle çalışması.

Bunların içerisinde elbette ki en ağır koşullarda çalışanlarsa mevsimlik işçilikte çalışan kadınlar. Çünkü kadınlar her sektörde olduğu gibi bu sektörde de kölenin de kölesi pozisyonunda, koşullarında çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Kadınlar bu işlerin yanında, tarlada, bahçede, bağda çalışırken aynı zamanda yaşadıkları yerin, yine erkek egemenliğinden kaynaklı, bütün bakım işlerini kadınlar yapmak zorunda kalıyor. Nerelerde yaşıyorlar? Çadırlarda. Belki sizlerin bir gün bile kalamayacağı, bazen çok soğuk bazen çok sıcak olan, yazın güneşin altında kavrulan çadırlarda hayatlarını sürdürmek zorunda kalıyorlar. Çoğunun suları yok, düzenli, temiz bir tuvaletleri, ihtiyaçlarını karşılayacağı mekânları yok, yani barınma hakları da yok aslında. Ve bu koşullarda kadınlar sadece tarım işçiliğini değil aynı zamanda ev işlerini de çocuk bakımını da yapmak zorunda kalıp günlük on sekiz saate varan çalışmaları yürütmek zorunda kalıyorlar. Bütün bunlara rağmen kadınlar erkeklerle aynı ücreti almıyor. Erkekler de çok düşük ücret almasına rağmen kadınlar onlardan daha düşük ücret alıyor. Eş değer işe eşit ücret maalesef birçok sektörde olduğu gibi buralarda da geçerli değil. Yine, kadınlar burada tacize, tecavüze, şiddete maruz kalıyorlar ama bunlara karşı herhangi bir yaptırımın da uygulanması söz konusu olmuyor.

Yetersiz koşullar, yetersiz ortamın kendisi kadınların kendisine dahi kişisel bakımlarını yapmasını zorlaştırıyor. Sosyal sigortadan tümüyle mahrumlar. Toplam çalışan mevsimlik işçilerin yarısına yakını kadın ama yüzde 90'ı kayıtsız, güvencesiz bir koşulda çalışmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla da ne sağlıktan yararlanabiliyorlar ne emeklilik haklarından yararlanabiliyorlar. Çalışma yaşı ilkokuldan başlayıp 70'e, 75'lere kadar varan bir çalışma sektöründen bahsediyoruz ama sizin buna karşı da elbette ki bir çözüm derdiniz yok.

Çocuk işçilik çok yaygın. Çocuk işçilik, aynı zamanda eğitimlerini, öğretimlerini de engelleyen bir durumda. Mart ayından kasım ayına kadar yapılan bir çalışma çocukların okullara gitmesinin de önüne geçiyor. Tabii ki başta kız çocuklarının okullaşma oranı çok daha fazla azalarak gidiyor.

Gerçekten bir çözüm üretmek isteniyorsa aslında yapılması gerekenler belli, buna dair çözüm önerileri belli. Öncelikle çalışan işçilerin gerçek anlamda emeğinin karşılığını almasını sağlayacak ücretin muhakkak sağlanması gerekiyor. Barınma haklarının sağlanması, kötü yaşam koşullarının bir an önce düzeltilmesi gerekiyor. Kadınlar için eş değer işe eşit ücretin verilebildiğini denetleyecek bir mekanizma ve gerçek anlamda emeğin karşılığı olduğu bir mekanizmanın üretilmesi gerekiyor. Gebe, lohusa kadınların ve bebeklerin düzenli takibinin yapılması, bunlara ilişkin gezici hizmet ekiplerinin oluşturulması, ücretsiz kreş ve bakımevlerinin, çocuk bakım yerlerinin oluşturulması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Sosyal güvenlik anlamında kayıt dışılığa son verilmesi, emeklilik koşullarının sağlanması, emeklilik hakları sağlanacak bir şekilde düzenleme yapılması, ulaşımın ücretsiz ve güvenli hâle getirilmesi en öncelikli sorunların ve çözüm üretilmesi gereken alanların başında geliyor.

Yine diğer bir sorun: Kadınların ücretleri maalesef kadınlara değil, birlikte gittikleri kocaya, eşe, abiye yani ortamda kim varsa erkek olarak ona veriliyor, kadınların eline yine herhangi bir ücret geçmiyor. Kadınlara yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü önleyecek mekanizmaların üretilmesi gerekiyor, kadınların sağlıklı ortamda çalışma hakkının güvence altına alınması gerekiyor.

Tabii, belki bunların en başında şunu söylemek gerekiyor: Aslolan herkesin doğduğu yerde, yaşadığı yerde doyabilmesini sağlamak; insanların yaşam güvencesi için, ücretleri için, para için başka illere göç etmesinin önüne geçecek mekanizmaları sağlamaktan geçiyor. Bunun için de emekten yana olmak zorundasınız, halktan yana olmak zorundasınız. Sermayeden yana olunca tabii ki bunlara kulaklarınızı tıkıyorsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)